Prof. Dr. Muammer Karaayvaz, ÇOMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi`nin son dönemlerde itibarını kaybettiğini söyleyerek bu itibarı ve hasta güvenini geri kazanmak için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini gazetemiz Çanakkale OLAY`a aktardı. Karaayvaz, önümüzdeki 15 gün içerisinde ÇOMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi`nde yatak kapasitesini yüzde 25`ten yüzde 80`e çıkartacaklarını ve kliniklere göre yerleşim planı hazırlayacaklarını ifade ederken hizmet anlayışlarının vatandaşa güzel hizmet etmek şeklinde olduğunu söyledi. Çanakkale`nin koronavirüsle mücadele kapsamında Türkiye`deki en iyi illerden bir tanesi olduğunu söyleyen Karaayvaz, son zamanlarda vaka sayılarının arttığını ama ağır hasta sayısının korkulacak bir boyutta olmadığını ifade etti. Çanakkale`nin kendi içinde pozitif hasta sayısının az olduğunu, hastaların özellikle dışarıdan Çanakkale`ye geldiğini belirten Muammer Karaayvaz, "Ziyaret, turizm veya iş amaçlı Çanakkale`ye gelen insanlar hastalık getirdi" dedi. ÇOMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi`ne gelen hastalardan günlük olarak 25-30 kişinin Covid-19 testinin pozitif çıktığını söyleyen Karaayvaz, hastaneye yatırılması ve hastanede tedavi görmesi gereken kişi sayısının ise günlük aşağı yukarı 4-5 kişi olduğunu ifade etti. Koronavirüsün Türkiye`de en az 2022 yılının Nisan-Mayıs ayına kadar sürmesini beklediğini söyleyen Karaayvaz, daha sonrasında da insanların bu virüse bağışıklık kazanacağını ve bu virüsle yaşamayı öğreneceğini aktardı.
"Bizim neden itibarımız düştü bunun nedenleri üzerine duruyoruz"
Prof. Dr. Muammer Karaayvaz, "Ben cerrahi onkoloji uzmanıyım. Yaklaşık 13 yıldır ÇOMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi`nde çalışıyorum hatta bu hastanenin ilk kurucularındanım. Ben 2009 yılında da burada bir hastanede ilk açıldığı dönemde 9 ay kadar başhekimlik yapmıştım. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak açıldığı dönemde itibar olarak çok iyi bir yerde olan hastaneydik. Ama şu anda çok ciddi bir işletme sorunumuz var. Ama benim anladığım, biz bir şekilde bu sorunları aşabiliriz. Nasıl aşacağız, nasıl aşmamız gerekiyor asıl bunu planlamamız lazım. Yani geçmişe dönüp `şu şöyle olmuş, bu böyle olmuş` demenin benim gözümde bir mantığı yok. Benim çok sevdiğim bir söz vardır, ölmüş ve olmuşu konuşmanın bir anlamı yok. Biz o nedenle başhekimliğe geldiğimizde oturduk bizim durumumuz nedir, hastanenin durumu nedir, biz nasıl bir hastaneye başhekim olduk bunları düşündük ve 1 haftadır bunları planlıyoruz. Ekonomik boyutumuzu, borçlarımızı, kendi mevcut durumumuzu ve en önemlisi Çanakkale halkı bize çok güveniyordu şimdi neden güvenmiyor, bizim neden itibarımız düştü bunun nedenleri üzerine duruyoruz, bunları düşünüyoruz. Çünkü halkın bir nedeni var, kendi çapında bir değer ölçüsü var o değer ölçüsü içinde biz bu güveni nasıl kazanabiliriz, tekrar bir üniversite hastanesi yeni açıldığındaki o şevk ve duyguyu nasıl yakalayabiliriz...? Bunu tekrar yakalayabilmenin temel faktörü de belli güzel hizmet vermek" dedi.
"Kapasitemizi yüzde 85-90`lara çıkartacağız"
Hastane`nin şu anda şu anda maalesef yüzde 25 kapasiteyle çalıştığını, bunu yüzde 85-90 kapasitesine çıkartacaklarını belirten Karaayvaz; "Binanın çeşitli yapısal sorunları var, bunları aşıyoruz. Bu kadar kısa sürede aştığımız şeyler de var. Önümüzdeki haftadan itibaren bazı şeyleri 15 günlük süreçten sonra eylem hazırlığına başlayacağız, eylemlerimizi tamamen yapmaya başlayacağız. Çünkü şu anda plan aşamasındayız, hastanemizi asgari yüzde 85-90 kapasiteye çıkaracağız. 15 ya da 20 gün içinde bunu planlıyoruz. Bizim ilk önce yatak sayımızı arttırmamız lazım 3 tane yatağımız var 5 tane öğretim üyesi var hepsine birer tane yatak bile düşmüyor. Böyle olunca da hastayı geri gönderiyoruz. Siz hastaya yatak bulamadıysanız, öğretim üyesi hastayı yatıramadıysa hasta da bu durumdan bıkıyor doğal olarak. O nedenle bizim birinci olarak, bir hizmet hastanesi olarak yatak kapasitemizi arttırmamız lazım. Bunu da inşallah 15 gün içinde başaracağız. Şu anda yüzde 100 kapasiteyle olmasa bile yatak kapasitemizi yüzde 25`ten yüzde 85-90 kapasiteye çıkartacağız. Bir diğer planımız da kliniklere göre yerleşim planı hazırlamak. Bu plan dahilinde çok çalışan kliniğe çok yatak, az çalışan klinikleri de bir araya getirerek en verimli şekilde nasıl kullanacağız ona bakacağız. Bunları gerçekleştirebilmek için üniversite hastanelerinde birlik ve bütünlük oluşturulması gerekiyor. Bu anlamda biz dekanlıkla tam bir bütünlük içindeyiz, dekanlık bizi yüzde 100 destekliyor. O zaman bizim çalışmamız lazım, hizmet üretmemiz lazım. O nedenle biz ilk planda yatak sayımızı arttırıp hizmet kalitemizi de aynı ölçüde arttıracağız. Şu anda çok ciddi bir hemşire eksiğimiz var bu eksiğimiz de önümüzdeki günlerde tamamlanacak" dedi.
"Şu an her şey kontrollü gidiyor"
Çanakkale`nin koronavirüs salgını ile mücadelede Türkiye`deki en iyi illerden bir tanesi olduğunu belirten Karaayvaz; "Koronavirüs ile mücadele kapsamında Türkiye`de en iyi illerden biriyiz. Buna rağmen Çanakkale`de koronavirüsü yok mu tabi ki var, sayı artıyor mu artıyor. Bunun için çok dikkatli olmak zorundayız. Ara sıra patlamalar oluyor ama bunlar kontrol edilebilir durumdalar. Biz pandemi hastanesiyiz, pandemi hastanesi olmamıza rağmen bir de aynı zamanda normal servis hizmetlerini vermek zorundayız. Normal servis hizmetlerini verirken özellikle zorlanıyoruz. Bu hastanede 2 boyutlu çalışılıyor, pandemi kurulumuz var pandemi kurulumuzun aldığı kararlar doğrultusunda acil covid odamız var. Acil covid odasında bu tanıyı koyduğumuz hastalarımızı covid servisine yatırıyoruz. Hastane olarak bu servise ayrı hekimler ayrı hemşireler ayırdık. Bu serviste çalışan personellerimizi covid ile muhatap olduğu için diğer servislerde çalıştırmıyoruz. O nedenle hemşire ve hekim eksiğimiz çıkıyor ortaya. Yoğun bakımda belli miktarda hasta potansiyeli var ama yoğun bakımda şu an hasta sıkıntımız yok sayılır. Yoğun bakımlarımız yüzde 50`den daha aşağıda bir kapasitede. Bir sıkıntımız yok şu an her şey kontrollü gidiyor. Ama olası bir patlama yaşandığında sıkıntı yaşamayalım diye planlamalarını yapıyoruz." İfadelerini aktardı.
"Çanakkale`de salgını güzel yönettik"
Muammer Karaayvaz; "Vaka sayıları tek boyutlu değil, devlet hastanesinde de konuluyor teşhis, üniversite hastanesinde de konuluyor, ilçelerde de konuluyor. Biz de vaka sayılarını belli bir zaman sonra öğreniyoruz. Ama günlük ortalama olarak gelen hastaların içinden aşağı yukarı 25-30 hastanın testi pozitif çıkıyorsa hastaneye yatırılıp tedavi edilmesi gerekilen grup 4-5 kişi çıkıyor sadece bizim hastanemiz için. Bu hastalık ilk başladığı andan itibaren Türkiye`de hastalığı en iyi yöneten illerden biri Çanakkale. Bizim kendi içimizde de patlamalar zaman zaman her bölgede olduğu gibi oldu ama bize en büyük bulaşlar hep dışarıdan geldi. Ziyaret, turizm veya iş amaçlı Çanakkale`ye gelen insanlar hastalık getirdi. Yoksa Türkiye`de hastalık en kötü olduğu anda bile bizim Sağlık Müdürlüğü, bizler ekip olarak koordineli çalıştığımızdan dolayı Çanakkale`de salgını güzel yönettik."
"Sayısal olarak artmalar olabilir ama ağır vaka sayısında artma yok"
Çanakkale`de kovid-19 testi pozitif çıkan hasta sayısında bir artış olduğunu belirten Karaayvaz bu hastaların durumunun ağır olmamasının bir avantaj olduğunu ifade etti. Karaayvaz, Çanakkale`de koronavirüs verilerinde sayısal olarak artmalar olabilir ama ağır vaka sayısında artma yok. Genç nüfusta veya savunma sistemi güçlü olan nüfusta semptom vermeden pozitifler var. Bunlar toplumsal olarak eğer genel ilkelere uyarlarsa zaten bunun yayılma ihtimali zayıf. Vaka, evde karantinaya çekildiğinde ya da bulaştırabileceği ihtimalini düşünerek kurallara uyarsa herhangi bir sorun çıkmaz. Şu anda o ilk dönemdeki kadar ciddi, ağır hastalarla da karşılaşmıyoruz o yönden büyük avantajımız var. Evet, sayısal olarak vakalar fazla olabilir ama gelen hastaları değerlendirdiğimizde ağır bir tabloyla karşılaşmıyoruz" dedi.
"Maskenin kalitesi arttıkça koruyuculuk oranı da yüzde 98`e kadar çıkıyor"
Prof. Dr. Muammer Karayavaz maske takmak konusunda ise; "En kötü maskenin bile bir koruyuculuk etkisi var. Maske kendi içinde kalitelere ayrılıyor, koruyuculuğu daha yüksek olan maskeler var. Bu virüsün en temel özelliği damlacık enfeksiyonuyla, kitle sayısıyla orantılı olarak değişiyor yani. Şimdi pozitif bir vakayla konuşurken siz maskeyi taktığınızda eğer karşı taraf konuşursa ve tükürük fışkırırsa yüzünüzde maske varsa en kötü maskenin bile yüzde 66 koruyucu özelliği var. Maskenin kalitesi arttıkça koruyuculuk oranı da yüzde 98`e kadar çıkıyor. Maske, virüs kitlesini azaltıyor. Bütün profesörlerin bu konuda söylediği, 100 tane virüs alırsanız 100 virüsü insan vücudu bir şekilde halledebiliyor. Ama 100 ile 1000 arasında kitlesel olarak virüs alınırsa vücudun savunma sistemiyle alakalı yine halledilebiliyor. Fakat virüs sayısı 1000`i geçtiği zaman herkes hastalanıyor. Yani hastalıkta sayısal olarak aldığınız virüsün sayısı da önemli. O nedenle maske bizi korumaz diye düşünmeyin, maske koruyucudur" sözlerini aktardı.
"Koronavirüsün ben 2022`nin Mayıs-Haziran ayına kadar süreceğini düşünüyorum"
Karaayvaz; "Bu virüsle tıp dünyası ilk defa karşılaşıyor. Tabi biz bir şeyle ilgili bilgi verebilmek için geçmişteki örneklerimize kıyaslayarak bilgi verebiliyoruz. Bu virüsü kıyaslayabileceğimiz bir şey yok. Ama benim kendi kişisel görüşüme göre bu virüsün Türkiye`de daha 1 buçuk senesi var. Çünkü belli bir pikten sonra azalacak belki ama yerel, lokal patlamalarla devam edecek bir virüs. Ben 2022`nin Mayıs-Haziran ayına kadar süreceğini düşünüyorum bu işin yani. Çünkü geçmişteki İspanyol gribine bakıyorsunuz, ciddi pandemi süreçlerine bakıyorsunuz 1-2 yıldan önce biten bir virüs yok. O yüzden ben önümüzde daha 1 buçuk sene var diye düşünüyorum" dedi.
"Virüs bize alışacak biz virüse alışacağız"
ÇOMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Muammer Karaayvaz, "Koronavirüsü de SARS dediğimiz domuz gribi ya da kuş gribi grubunun içinden bir tanesi. Ama bu virüsün farklı bir şeyi var mutasyona uğrayabiliyor. Mutasyona uğramasının ötesinde çabuk yayılabilen bir virüs. Bu da bize şunu gösteriyor, sanki bir laboratuvar elinden çıkmış bir virüs gibi. Virüs aslında insana girdiğinde öldürme gayesiyle de girmiyor birlikte yaşayabilir miyiz diye giriyor. Koronavirüsü ile de birbirimize alışacağız sanırım zamanla, o da mutasyona uğrayarak diğer gripler gibi olacak. Tamamen kökten hayatımızdan çıkmayacak virüs bize alışacak biz virüse alışacağız" diyerek sözlerini noktaladı.
(Ezgi Çetin)