Ekonomiye yeni bir `yol gösteren yıldız` gerektiğini bununda TTIP olabileceğine işaret eden Çanakkale Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı S. Kaya Üzen; "2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alma hedefini benimsemiş olan Türkiye`nin, o hedefe mevcut mevzuat ve ekonomik yapısı ile ulaşması mümkün değildir. Türkiye`ye, 1995 yılında Gümrük Birliği vasıtasıyla gerçekleştirdiğine benzer yeni bir atılım ve onu sağlayacak bir manivela, bir araç gerekmektedir ve TTIP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı -Transatlantic Trade and Investment Partnership) bu noktada "aranan kan" olabilir. Gümrük Birliği, o dönemde sanayimize, yeni pazarlara açılma ve globalizasyonun getirmek üzere olduğu zorluklarla başa çıkma kapasitesi kazandırmış, bu günün başarılarını hazırlamıştır. Gümrük Birliği olmasaydı, Türkiye ekonomisi bugün olduğundan çok farklı bir yapıda olurdu. Daha iyi mi yoksa daha kötü mü olurdu bilemeyiz ama kesinlikle "farklı" olurdu. Ancak, o dönemde büyük iş gören Gümrük Birliği de zamanın acımasız etkilerinden kaçamamış, yıpranmıştır; potansiyeli tamamen kullanılmış, içinde geleceğe yönelik yeni unsur kalmamıştır. O günün Türk ekonomisinin çok önemli ihtiyaçlarına cevap veren, Gümrük Birliği, artık, o günden çok farklı olan günümüz Türkiye ekonomisinin ihtiyaçlarına cevap vermekte yetersiz kalmakta, hatta zaman zaman bir "yük" olarak algılanmaktadır. Gümrük Birliği`nin genişletilmesi çabaları olumludur ama ne kadar revize edilirse edilsin GB aranan kan olamaz çünkü başka bir çağın modelidir. Ekonomimize yeni bir "yol gösteren yıldız" gerekmektedir. O da TTIP olabilir" dedi.
"Türkiye bunun dışında kalamaz, kalmamalıdır"
"AB, ABD, Kanada ve Japonya imzalamaya başladıkları yeniş nesil, derin ve kapsamlı serbest ticaret ve yatırım anlaşmaları yoluyla, yoğun mevzuat uyumu ve hizmetler sektörünü de kapsayan; katılanların katılmayanlara göre avantajlı olacağı yeni bir ekonomik alan ve sistem yaratıyorlar (Transatlantic Trade and Investment Partnership - TTIP). Türkiye geçen defa, GB sayesinde, serbestleşen global ticaret alanına erken girenlerden biri olmuş ve bunun avantajlarından yararlanmıştı" diyen Üzen; "O gün öncüydük, bugün ise geri kalabiliriz. Batı, yükselen Asya`ya karşı (onun bazı unsurlarını da içine alarak) yeni bir ticaret ve iş düzeni oluşturuyor; yeni bir oyun planı çiziliyor; global sistem yeniden formatlanıyor; Türkiye bunun dışında kalamaz, kalmamalıdır. Türkiye bu sisteme -hem de en başından itibaren- dahil olmalıdır çünkü AB ile çok özel ve yakın bir ilişkisi vardır. Yeni yapının dışında kalanlar mutlaka olumsuz etkilere maruz kalacaklardır ama Türkiye bu özel ilişkisi nedeniyle diğer üçüncü ülkelere nazaran çok daha fazla etkilenecektir. Evet, Türkiye de çok sayıda STA imzalıyor ama ne yazık ki bunlar "sığ" anlaşmalar, sadece mal ticareti ve tarife indirimlerine odaklanan bu tür anlaşmaların "2023 yılında 500 milyon dolarlık ihracat" gibi iddialı hedefler koyan Türkiye ekonomisine istenen ivmeyi vermeleri mümkün değildir. Hizmetler ve kamu alımlarını da içeren yeni nesil STA`lar alışık olduğumuz, mal ticaretini ve tarifeleri kapsayan eski STA`lardan çok farklı dinamikler içermektedir. Bu sektörlerin doğası ve ülke kalkınmasındaki rolü, TTIP müzakerelerini ticaret diplomasisinin en zorlu ve karmaşık alanlarından birisi haline getirmekte, bu alanlarda müzakere etmeyi ve sistem içinde başarılı olmayı son derece zorlaştırmaktadır. Üstelik, TTIP çok önemli bir iç mevzuat değişikliği de dayatmaktadır" şeklinde konuştu.
Girmeli mi, girmemeli mi?
Üzen sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Öyle bir ikilemle karşı karşıyayız ki: TTIP`nin dışında kalmak çok büyük sorunlar yaratacaktır. İçeri girmek ise, yepyeni kuralların geçerli olacağı başka bir boyuta geçmişiz etkisi yaratacak, sektörlerimizin önüne, uzun vadeli başka türlü zorluklar çıkaracaktır. Tüm sektörlerin buna çok hızlı ve sağlıklı şekilde uyum sağlaması gerekecektir. Yani, karşı taraflara kabul ettirip müzakerelere dahil olunsa; müzakereler tamamlanıp hizmet sektörlerinde serbestleştirme sağlansa dahi sektörler açısından sorunlar bitmeyecektir. Bu defa da karşı tarafın açılan piyasalarına uluslararası standartta, rekabet edebilir şartlarla ürün sunulması için gayret göstermek gerekecektir. Hazırlık aşamasında da, müzakere aşamasında da, uygulama aşamasında da başarılı olmanın tek yolu (kamusal kapasitenin yanı sıra) spesifik bir "özel sektör kapasitesi" yaratmaktan geçmektedir. AB sanayi, TTİP`e hazırlanmak üzere özel bir örgütlenmeye gitmiştir. Örneğin hizmetler sektörü European Services Forum adı altında, sırf bu müzakereleri izlemek ve etkilemek üzere bir yapı oluşturmuştur. Biz de Türkiye’de İKV (İktisadi Kalkınma Vakfı ) olarak benzer bir yapı oluşturduk. Buradaki çalışmalar biz iş dünyasını çok yakından ilgileniyor ve bizde buradaki tüm gelişmeleri sizler ile paylaşıyor olacağız."