Ülkemizde mülteci rakamlarının önemli oranlara ulaşması beraberinde kirli bir sektörü de yaratmıştır.
Mülteci hareketinin son zamanlarda Ortadoğu ve ön Asya’da yaşanan insani sorunların yoğunlaşması sonucunda insan kaçakçılığı sektörü de; gün geçtikçe palazlanmış önemli paraların döndüğü bir sektör haline gelmiştir.
Türkiye’de 1995 ila 2012 yılları arasında yakalanan yasadışı göçmen sayısı 900.000’i geçmiştir.
Bu arada yasadışı göçün ülkemizde “örgütlü şebekelerce” düzenlenmesi de dikkat çekmiştir. Türkiye’de 2010 yılında 32.667, 2011’de 44.415, 2012’de 42.690 yasadışı göçmen yakalanmıştır.
Mülteci sorunlarına uluslararası düzeyde çözüm üretmek adına uluslararası bazı sözleşmeler olmasına rağmen bu sözleşmeler mültecilerin sorunlarına cevap vermekten her geçen gün uzaklaşmaktadır.
Kapitalist sistemin krizi, insani olan her türlü düzenleme karşısında her geçen gün olanaklarını kapamaktadır.
Bundan dolayı bulunduğu ülkelerdeki savaş, şiddet, baskı, ayrımcılık, zorla sürgün nedeniyle göç etmek zorunda kalan insanların bugün çözülemeyen bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya olduğunu unutmamak gerekir.
Bu durum sadece bazı insan kaçakçısı suç örgütlerinin kirli para kazandığı bir sektörü beslemektedir.
Bugün mülteci sorununun çözümü ancak bu soruna yol açan koşulların ortadan kaldırılmasından geçer.
Tek tek ülkelerde savaş, şiddet ve baskı koşullarının yerine insanca yaşanabilecek koşulların tesisinden başka bir çözüm yoktur.
Bu konu; yeni bir dünya, insanca yaşanabilecek koşullar, kapitalizmin kar hırsının bütün insani değerleri yok ettiği koşullara karşı insan haklarının, toplumsal adaletin hakim kılındığı bir toplumsal sistem yaratma sorunudur.
Aksi takdirde daha çok umut yolculuğuna çıkan bu insanların acılarına ortak olacağız.
Ortak olabilecek birikimde insanlar çoğaldıkça; işte o zaman bu acıların da azalacağı yeni bir dünya için yol aldığımızı söyleyebilirim.
Umuda yolculuğun gerçek umut yolu haritasının doğru aksı budur.
Barışı savunmak insanlık görevidir.
Bu kentte Belediye Başkanı Ülgür Gökhan barışı savunmak adına sorumluluk almış, bu sorunun siyaseten istismar edilmesinin getirdiği her türlü gerici yaklaşıma karşı onurlu ve ilkeli bir tavır içersinde olmuştur.
Uzun yıllardır onbinlerce insanımızın hayatlarını kaybettiği, geride bıraktıkları yakınlarını bugün bile unutamadıkları acılara boğan Kürt sorununun çözümü konusunda; kardeşlik dostluk adına girişimde bulunulan son derece insani bir yaklaşımı istismar ederek Başkan Gökhan’ı siyaseten itibarsızlaştırmaya çalışmak kelimenin tam anlamıyla bu acılar ve kandan beslenen bir politikaya yeşil ışık yakmak demektir.
Başkan Gökhan, hakların kardeşliğinin; birbirlerini tanıyarak, onların kültürlerinin paylaşımını sağlayıp, buna uygun organizasyonlarla empati duygusunun geliştirilmesi sonrasın da ülkemizin en önemli olan bu sorununun çözümüne katkı sağlanabileceğini her fırsatta dile getirmiş ve yerel yönetimlerin de bu konuda sorumluluk almasını savunmuştur.
Bu yaklaşımının gereği olarak da kardeş kent ilişkileri yaratarak; adımlar atmıştır.
Barış ve çözüm sürecinin bu noktadaki boyutunda hala kardeşlik adına yapılan bu girişimler üzerinden siyasal prim yapmak adına, Gökhan nezdinde eleştirilerde bulunmak şiddet ve savaş politikalarını savunmaktan başka bir şey değildir.
Ülgür Gökhan Çanakkale’ye yakışan bir vizyonla halkların kardeşçe ve barış içersinde yaşaması için sorumluluk almış bir yerel yöneticidir.
Şiddet ve savaş karşıtı, barış yanlısı tüm Çanakkaleliler kendisini takdir ediyorlar.
Hiçbir karalama girişimi de, bu konuda gerçekleri değiştiremez.
Barış; savaş ve şiddet yanlılarının kan ile beslenen her türlü yaklaşımına rağmen kazanacaktır.
Çünkü insanlığın gereği budur.