"Toprağımızda yetişen her lezzet bambaşka bir boyuta geçiyor"

İlk kez hayata geçirilen Gastrofest Çanakkale, yöresel ve geleneksel kent yemeklerini ve ürünlerini tanıtarak, Çanakkale ve Sefarad Kültürü'nü katılımcılara tanıttı. İki gün süren festival, vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaştı.

764

Çanakkale`de ilk Kez düzenlenen Yöresel Yemek ve Yerel Ürünler Festivali Gastrofest, 3-4 Haziran`da Kolin Otel`de alanında uzman birçok kişinin ve vatandaşların yoğun katılımıyla gerçekleştirildi. Festival, Çanakkale`nin gerek tarihi yönden zenginliği, gerek kültürel olarak çok çeşitli olmasının yanı sıra toplumun ve kültürlerin en önemli parçalarından biri olan yemek kültürünü ön plana çıkarmayı amaçladı. Festival, bu sene Osmanlı`dan bugüne değin 8 farklı mutfak kültürüne yer verdi. Bu sene gerçekleştirilen festivalde Sefarad Mutfağı da ele alındı. Festivalde; Çanakkale`nin yöresel yemeklerinden örnek sunumların olmasının yanı sıra, katılımcılar tadım yaparak, tercih ettikleri ürünleri satın aldı. Öte yanda festivalde çok geniş yelpazeden oluşan standlarda, yöresel üretim yapanlardan ve butik üreticileri tanıtımlarını yaparak, alışveriş yapma imkanı sundu. Sunulan ürünler arasında, dondurulmuş kuruyemişler, gurme, organik, probiyotik, glütensiz, sağlıklı atıştırmalıklar, zeytinyağları, doğal içecekler, el emeği işleme ürünler, doğal kahvaltılıklar yer aldı. Festivalde kadın girişimcilerden, genç girişimcilere, el emeği giyimden, doğal bitkilere kadar birçok ürün tanıtıldı.

Yasa; "Buranın esnafı, köylüsü, üreticileri kazansın"
Gatsrofest Çanakkale festivali, başlamadan önce yapılan tanıtım toplantısında konuşan Gastrofest Derneği Başkanı Bahadır Yasa; "Taş yerinde ağırdır. Yani dünya kadar mazot, uçak yakıtı derken tohumları satacağınıza biz de konunun ana fikri şu diyoruz; belgeli Çanakkale`ye saplayın, 150 kilometrelik bir daire çizin, yani aşağı yukarı Bursa ile Edirne arasında alışveriş burada yapılsın, buranın esnafı, buranın köylüsü, buranın üreticileri kazansınlar. Bu sayede aynı zamanda karbon ayak izi de bırakmayalım. Ayrıcı turizmde düşünülmesi gereken, ben de uzun yıllar otelcilik yaptığım için biliyorum. Turizmde çalışan arkadaşlar için de gastronominin öne çıkması şöyle önemli; biz burada, siz de görüyorsunuz üç ay, bitiyor sonra dükkanı kapatıp gidiyorlar. Gastronomiye gelen kimseler genellikle gelir düzeyi iyi ve ortanın üzerinde olanlar kimselerdir. Ya patronlar, ya yöneticiler. Dolayısıyla Cuma gününü kırabiliyorlar kendi tasarruflarında. Cuma, cumartesi ve Pazar, üç gün kaçıyor. Böyle bir etkinliğe katılıyor ve gidiyor. Yazın gelmez bu insanlar çünkü ailesi vs yurtdışında ya da yurtiçinde tatile gidiyor. Dolayısıyla; gastronomi turizmi dediğimiz mart, Nisan, Mayıs ardından Eylül, ekim ve Kasım aylarında aktivite gösteriyor. İsterseniz romantizm kaçamaklar diyerek kışın da cumartesi, Pazar günleri de şömine şarap yapabilirsiniz. O artık sizin yaratıcılığına bağlı fakat şöyle bir avantajı var; siz bu sefer üç ay çalışacağınıza dokuz ay iş yapmış oluyorsunuz. E bu sefer ne oluyor? O lokantaya, o otele, o müesseseye ilave gelir kaydettiği için genellikle yaz bitti mi aşçısından, oda servisinden herkes işten çıkarılır yaza yenisi aranır. Öte yandan siz böyle bir gelir sahibi olduğunuz zaman, sevdiğiniz, güvendiğiniz işletmeniz varsa o zaman o üç dört ayın maaşını verebilecek durumda olursunuz. Adam da işsiz kalmaz, siz de personel aramak zorunda kalmazsınız. Artı bahar aylarında tadilatlar başladığı zaman o bütçeniz de olacak, borç, kredi derdiniz olmayacak. Çabamız bu" ifadelerini kullandı.

Yasa; "Çanakkale keşfedilmemiş bir yer"
Çanakkale`nin; tarihi açısından, dünyanın sayılı kültürel zenginlikleri açısından ve halen keşfedilmeye değer unsurları olduğunu belirten Başkan Yasa; "Bu hususta şimdiye kadar bir çalışma yapılmamış ama ben pandemi başlamadan önce, eşim de mekan sahibi ve mutfak şefi olduğu için burayı tanıyor, her yeri teker teker gezdik, beş tane yerde özgün yemek satan yerlerde menüler yaptık, içki hariç pazarlıklarını yaptık ve ben bunu EMITT Fuarı`na götürdüm. EMITT Fuarı`nda dört günde 48 tane randevum vardı, hışırım çıktı ama 27 tane geri dönüş aldım. Genellikle fuarlarda kapıdan çıkılınca çöpe atılır, kimse uğraşmaz ama 27 dönüş muhteşem. Ardından Genel Müdür Hande Hanım, İzmir`den. Onun sayesinde uyandım. Çanakkale çok şanslı dedi. Bir, keşfedilmemiş bir yer, iki sualtı su üstü tarihiniz var, tarihi olarak zaten dünyanın sayılı yerlerinden birisiniz, dünya kadar coğrafi işaret artı kaz dağlarında halen yeni çıkan ve gelişmekte olan endemik bitkiler var ama acentacı, turizmci olarak bizim için cazip olan tarafı biz uçağa bindirmek zorunda değiliz. Çünkü; Yunanistan`dan Bulgaristan`dan tutun da Bursa`sı Balıkesir`i gibi bir yeri çizin, biz burada en fazla üç dört saatlik bir otobüs yolculuyla size insan getirebiliriz, böyle olunca uçağa bindirmezsem benim maliyetim düşüyor, maliyetim düşünce satış fiyatıma da yansıyor. Dolayısıyla alıcıya yani konuklara daha cazip geliyor" şeklinde konuştu.

"Burada dokuz tane etnik köken var"
Çanakkale`deki eski ve yeni tarih göz önünde bulundurularak, gastronomi ile harman edilmesini ve bunu vatandaşlara tanıtılması gerektiğini belirten Başkan Yasa; "Rakı balık Ayvalık güzel ama Bodrum`u İzmir`i vs zaten bizim sollamak gibi bir imkanımız yok. Deniz kum güneşte, Alanya`sı, Antalya`sı Bodrum`u sollayamayız ama ne var, burada hepsinin karması olan hem iki tane deniz var, dünyada ikinci boğaz var, burada bir tarih yatıyor hem yeni tarih hem eski tarih, dolayısıyla bunların hepsini değerlendirip bir de içine gastronomisini ekleyip, bunun bizim sunmamız lazım. Bazı şehirlerimizi tescil ettiriyorlar, Allah Allah bunların ne emeği varmış diyorum ama burada hakikaten dokuz tane etnik köken var, hepsinin orijinal yemekleri var, bunlar kültür zenginliği, kültür mirası bunları ayakta tutmamız lazım. Şeflerimizle Sefarad Mutfağı`nı yapıyoruz. Seneye mesela Girit Mübadilleri Derneği Konfederasyonu Başkan Yardımcısı arkadaşımız Zehra Denizaslanı gelecek ve Girit sofrası yapacağız. Sonra belki Boşnak, sonra belki Roma böyle gideceğiz. Onun için sizlerin burada olup da, bunu duyurmanız herkese bildirmeniz; buradaki köylümüze, esnafımıza, üreticimize muazzam bir katkı olur. Biz Eylül aylarından itibaren, mesela geçen sene kaz eti şarap yaptık, şarap tadımı yaptık, çilingir sofrası yaptık, Girit sofrası yaptık. Mühim olan; tanınsın, bilinsin, insanların ayağı alışsın. Bütün ekibime çok teşekkür ediyorum" diyerek sözlerini tamamladı.

Tüzel; `869 yerliyse yeriz`
Gerçekleştirilen festivalin fazlasıyla iyi olduğunu çünkü hazırlık esnasında herkesin büyük çaba ve emek gösterdiğini söyleyen Uluslararası Gurme Şef Haldun Tüzel; "Bahadır beyin de dediği gibi, en çok önem verdiğimiz konulardan bir tanesi yerli ürün, yerli malzeme kullanmak. Federasyon olarak sloganımız `869 yerliyse yeriz` diyoruz. Türkiye`de üretilen her şeyde, barkodlarında 869 veya 868 ile başlar. Önceden 869 ile başlıyordu sadece ama yeterli olmadığı için 868`e de geçtiler. Bu numara ile üretilen ürünler Türk malı olarak üretilir. Yerli üretime önem veriyoruz. Çanakkale`de olduğu için Çanakkale ürünlerinin öne çıkarılmasını istiyoruz. Ve tabii kadınların da çok önemli bir yeri var. Kadınlarımızın, kooperatiflerimizin, üretici kadın arkadaşlarımızın da yaptıkları işlerin de her zaman yanındayız. İlk defa oluyor. Çok iyi olacağına inanıyorum çünkü hazırlıkları görüyorum, hakikaten keyifli işler ortaya çıkmış, inşallah bu şekilde devam etsin" şeklinde konuştu.

Gümüştaş; "Yemek duygusal hazları tetikleyen bir ortam"
Buradaki en büyük amaçlarının Çanakkale`yi tanıtmak, Çanakkale`ye faydalı olmak olduğunu belirten Şef Aşçı ve aynı zamanda eğitmen olan Emrullah Gümüştaş; "Bahadırla genç yaşlarda tanıştık, yetmiş iki yılından beri bir tanışıklığımız var, burada bir birlik yaptık ve evvel ki senelerde bir fuarımız oldu, yağmur yağdı o sırada ve su içinde fuarımızı tamamladık. Bütün gayemiz Çanakkale`ye faydalı olmak. Çanakkale`nin özgün yemeklerini tanıtmak. Zaten benim arşivsel çalışmalarım var devamlı olarak. Türk Mutfağı`nın il il 20 bin tane reçetesi var, genel olarak topladığım Osmanlı Mutfağı`ndan bin beş yüz 2 bin tane yemek tarifi var, bunlara da dokunuyorum. Kitaplarım var. Yemek, genel kültürümüzün bir parçası ve yüzde yetmişini yemek teşkil ediyor, geri kalanını din, dil, ırk kişinin ağız tatları derken yemek duygusal hazları tetikleyen bir ortam. Dolayısıyla hepimizin hazzı başka. Biz de usta olarak, yüzde 100`ünü tatmin etmek gibi bir şansımız olmadığından mümkün olduğunca yüzde 90`a yaklaşmaya çalışıyoruz ama bu yöresel etkinlik çok önemli, dolayısıyla Çanakkale`nin ürününü yediğiniz vakit, sağlıklı ve lezzetli ama İstanbul`da Çanakkale ürünü yediğiniz zaman maalesef üzgünüm, bir alternatif tat benzetmesi var ama asla bu tadı yakalayamıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Annemizin geleneksel yemeklerini yediğimizde bambaşka bir haz alıyoruz"
Basit olarak görülen ama yeri hiçbir yemekle doldurulmayan, annelerin, anneannelerin yaptığı o geleneksel yemeğin her zaman arandığını belirten Şef Gümüştaş; "Yemek duygu olarak din, dil, ırk hiçbir şeyi kabul etmez, rahatça her yerde kullanabilirsiniz. Duyguları tetiklemeniz gerekiyor dolayısıyla beyni tetiklemeniz gerekiyor. Sağ olsun internette, instagramda herkesin yazdığı bir şey var; aman nefis çok güzel olmuş, ya resimdeki şey nasıl güzel olur. Resim güzelde, aldanıp gidiyoruz yemek yemeye ama alakası yok. Ama unutmayın, annemizin, basit mutfağımızın geleneksel yemeklerini yediğiniz vakit, o bambaşka bir şey. Bugün bize kalan, kuru fasulye, bamya, et yemeği, tas kebabı. Eskileri yiyemiyoruz. Mesela Osmanlı Mutfağı; o mutfak bitti, şimdi Türk Mutfağı var ondan çok daha üstün, bunu kabullenelim, dolayısıyla mutfağımız özgündür, kendi mutfağımıza sahip çıkmalıyız. Mesela sardalye var, Anadolu bunu bilmez, halkın içinden gelen bir laf bu. Sizlere abartmadan gelenekte kalmayı tavsiye ediyorum ve tabii yerel tüketim çok önemli unutmayın, yemek bir dostla güzel ve afiyetle yenir. Hatice hanıma teşekkür ederim, beraber geldik. Ben sizlere şunu söylemek istiyorum; güzel yemek hangisidir diye sorduğum zaman herkes bir sürü şey sayıyor ama öyle bir şey yok, her yemek güzeldir, düzgün yapıldığı sürece. Onun için lütfen güzel yemek abartılarına gerek yok, her yemek güzeldir. Mesela babaanneniz mantı ya da çörek yaptı, onu unutamazsınız. Onu bir daha yaşayamazsınız, o bir keredir. Bu anların kıymetini bilerek tadını çıkarın" diye belirtti.

Güney; "Anneannemin sofrasında ağırlıyor gibi ağırlayacağım"
Çanakkale`nin, Yahudi kültürü açısından oldukça önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Şef İvet Acu Güney; "Bugün burada tamamen 1492 yılında İspanya`da Osmanlı topraklarına göç etmiş Sefarad Yahudi`lerin torunlarından biri olarak buradayım. O kültüre sahip çıkmak aslında bizim bizi tanıdığımız anneden ama tanımayan komşularımıza hem bizi, hem de yemeklerimizi anlatabilmek için burada bulunuyorum. Çanakkale, Yahudi kültürü için çok kıymetli bir bölge. Ben misafirlerimizi, anneannemin sofrasında ağırlıyor gibi ağırlayacağım" şeklinde konuştu.

Behmoaras; "Toplumlar, kültürünü yaşattıkları sürece var olurlar"
Sefarad Kültürü`nün, Türkiye`deki en eski kültürlerden biri olduğunu dile getiren Şef Hayim Behmoaras; "1492 Sefarad torunlarındanız. Toplumlar, kültürünü yaşattıkları sürece var olurlar. Kültür bir toplumun en büyük zenginliği, en büyük değeridir. Biz de kültürümüzü yaşadığımız topraklarda komşularımıza tanıtabilmek, kendimizi, burada varlığımızla kabul ettirebilmek için böyle bir yola çıktık. Sefarad kültürü, bence Türkiye`nin en eski kültürü. Tarih 1492 diyebilir Sefarad`ların gelişini, oysa Manisa`daki Sinagog, 2643 yıl önce bu topraklarda olduğumuzu, belki de bu toprakların gerçek sahiplerinden biri olduğumuzu gösterir tarih olarak. Umuyorum ki şehit kanlarıyla bezenmiş bu güzel şehirde, öncelikle Bahadır Bey`e bizlere böyle bir toplantıya katılma teklifi onur verdi" ifadelerini kullandı.

Tanıtımın ardından iki gün süren festivalde; Ted Koleji sponsorluğunda çocuklara için özel programlar da hazırlanarak; makarna, Cup-Cake atölyesi, yüz boyama ve sosis balon etkinlikleri gibi eğlenceli etkinlikler, gün boyu sürecen müzik yayınıyla Dj Shure, festivale eşlik etti. Festivalde ayrıca Boğazın Efeleri ve Etili Seramik Folklor Grubu, halk oyunları ile ziyaretçilere hareketli dakikalar yaşattı. GastroFest Çanakkale pazar günü canlı klasik müzik dinletisi ile sona erdi.
(Damla Yeltekin-(Yusuf Sonkurt))

Paylaş