Tehlikeli gelişmeler

Siyasi irade çuvalladıkça ülkeyi de felaketlere doğru sürüklüyor.
Dış politikada Suriye ile başlayan kriz Kobene’deki gelişmeler sonrasında tam bir Arap saçına döndü.
Kobene’deki IŞID ‘çi çetelerin insanlık düşmanı katliamları karşısında tavırsız kalan siyasi irade Kobene’ye destek talebi etrafında birleşen halk muhalefeti karşısında bu tepkiyi yok etmek adına gerçekleştirilen provokasyonlar için sessiz kalmayı sürdürdü.
Faillerinin bulunup yargılanması gibi en temel sorumluluğunu yerine getirmediği gibi, demokratik hakların gaspına yönelik yeni yasal düzenlemeler ile gündeme geldi.
Bu süreçte hükümet, siyasi olarak kaybetmiş olduğu prestiji geri kazanabilmek için bildik yöntemlere başvurarak halkın hassasiyetlerini kendi cephesinde yedeklemek için yeni tezgâhlar peşinde koşmaktadır.

597
Gelişmeleri değerlendirmek için fotoğrafın bütününe bakmak zorundayız.
Yılardır süren çatışma ortamı sonrasında yaşadığımız acılara, barış ile son vermek için başlatılan süreç; siyasal iradenin hesapları nedeniyle arkasına sığınılan siyasal olarak istismar edilen bir dönüşüme uğratılmak isteniyor.
Siyasal irade bu süreci kendi menfaatleri için, önümüzdeki seçim hesaplarının bir parçası haline dönüştürmüşken barış adına sürdürülecek çalışmalar da kendi değerlerinin dışında kategorize edilmeye çalışılmaktadır.
Fakat bu yaklaşım ile ateşle oynanmaktadır; ülkemiz yeniden bir çatışma ortamına sürüklenebilir.
Uzun yılardır süren çatışmalar, kaybedilen binlerce can bu ülkeye evlere düşen acılardan başka bir şey getirmemiştir.
Önümüzdeki tek alternatifin, ‘barış içersinde kardeşçe bir arada yaşama’ gerçeği mutlak bir doğru iken siyasi faydacılık adına bu süreç heba edilemez.
Bu süreçte sorumluluğu olan herkes buna uygun davranmalıdır.
Halklar barışın tesisi için çaba göstermeli, bu konudaki taleplerini daha görünür kılmalı, çatışma zemini yaratacak her türlü provokatif zeminden uzak durulmalıdır.
Barışın tesisi aynı zamanda ülkenin demokratikleşmesi ile yakından ilgilidir.
İşte bütün mesele de buradadır.
Demokratikleşen bir ülkede sermaye kendisini güvencede hissetmediği için barış konusunda atılacak adımlara da sıcak bakmamaktadır.
Sermayenin temsilcileri şimdi bu rolü üstlenmişlerdir.
Kobene destek eylemleri ile başlayan olaylar ve son olarak Yüksekova’da üç askerimizin yaşamlarını yitirmesiyle devam eden süreç geleceğimizi tehlikeye düşürecek  tuzaklara işaret etmektedir.
Siyasal irade bu olaylar karşısında sorumluların bulunup cezalandırılması için gerekli çabayı  göstermezken,aksine  yeni kışkırtıcı olaylara neden olacak şekilde siyasal nemalanma adına kullanmaya çalışmaktadır.
Son gelişmeler sonrasında, intikam duygularının körüklenmesiyle toplumu yeni çatışmaların eşiğine getirecek şekilde bazı kesimler tarafından düğmeye basılmıştır.
Bu bildik bir yöntemdir.
Halklar birbirine düşürülerek yaratılacak çatışma ortamı ve provokasyonlar bu ülkede yeni değildir.
Failleri bulunup hesap sorulmadığı için  Maraş’tan Madımak’tan bugüne kadar hep süre gelmiştir.
Gelinen noktada siyasal iradenin nefret söylevi ötekileştirici yaklaşımı ile var olan iklim intikam çağrılarına dönüştürülmeye çalışılmaktadır.
Bu koşullarda barış girişimleri de ciddi hasarlara uğramıştır.
Barış diyen siyasal irade, bunun gereklerini yerine getirmekten gün geçtikçe uzaklaşmakta ve barış karşıtı politikalarını gizlemek adına türlü türlü demogojilere başvurmaktadır.
Ülkemizi yeniden acılara boğacak bu girişimlere karşı sağduyulu davranmak, çatışma ve şiddetin çözüm olamayacağının bilinci ile hareket ederek böylesi girişimlere prim verilmemelidir.
Farklılarımıza saygılı olup, kimseyi ötekileştirmeden özelikle ırkçılığa dönüşecek yaklaşımlardan özellikle kaçınılmalıdır.
Bu konuda özel olarak çaba içersinde olan bazı kesimlerin olduğu gözlenmektedir.
Adeta iç çatışmaya götürecek çağrılarda bulunan kendisini bilmez bazı kesimler olduğu gibi,özelikle çarpıtmalarda bulunarak ülkeyi gerginliğe taşımak isteyen barış ve kardeşlik çağrılarını görmek istemeyen karanlıklardan nemalanan kesimlerinde işbaşında olduğu görülmektedir.
Bunlara itibar etmemek gerekir.
Bu ülkede etnik, mezhepsel, dini değerler üzerinden yaratılan çatışma, halklara bugüne kadar acı ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir.
Böylece kapitalist sistem, tezgahını tıkır tıkır çalıştırmaktadır.
Bu gerçekleri göz önünde bulundurup, kışkırtma girişimlerini boşa çıkarak hiçbir kesimi ötekileştirmeden, şiddetten uzak durarak, inadına demokrasi barış ve özgürlükleri savunmak zamanıdır.
Paylaş