Suyumuzu vermiyoruz...

762

 Altın Zeybek Göleti 2 inşaat alanı, kirazlı siyanürlü altın madeni işletmesine Gölet’ten su götürülmesi öngörülen sutaşıma borularının bulunduğu alanda Kumarlar Köyü sakinleri, tepkilerini gösterdiler. Göletten su götürüleceği alanda Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay, Çan Çevre Derneği Başkanı Hamza Yıldız, Kumarlar Köyü sakini Ahmet Sevinç, Kumarlar Köyü sakini Sabri Ünal, Çevre gönüllüsü Bülent Özüren ve Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Pınar Bilir, konuşma yaparak tepkilerini dile getirdiler. Belediye Başkan Yardımcısı Mutluay; “Alamos Gold ya da herhangi bir madencilik faaliyeti için verebilecek tek damla suyumuz yoktur” dedi. Çan Çevre Derneği Başkanı Yıldız; “Kazdağları geleceğimizindir, Kazdağları vatandır, bu mücadele vatan savunmasıdır. Bu mücadeleyi hep birlikte başarmak için buradayız ve başaracağız” dedi. Kumarlar Köyü sakini Ahmet Sevinç; “Biz mağduruz, hayvanlarımız mağdur, köy mağdur. Burada doğa katliamı yapıyorlar. Buna ‘Dur’ dememiz gerekiyor” dedi. Kumarlar Köyü sakini Sabri Ünal; “Biz Kumarlar köyü olarak suyumuzu vermiyoruz, doğamıza, köyümüze sahip çıkıyoruz” dedi. Çevre gönüllüsü Bülent Özüren; “Altın madeni, su olmazsa çalışamaz. Biz de suyumuza sahip çıkmak için suyun başında bekleme kararı aldık. Suyun başında nöbet tutuyoruz ve sonuna kadar da burada kalmaya devam edeceğiz” dedi. Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Pınar Bilir; “Altıncı şirketin yaptığı bir açıklama var. Yapılan eylemliklerden dolayı ve yenilenemeyen ruhsatından dolayı işçilerin işten çıkarılacağı yönünde açıklama yapılıyor ve işçilerin tepkilerini çevrecilere yöneltmeye çalışıyor. Çanakkale, tarım ve turizm kentidir. Buranın temel geçim kaynağı hayvancılıktır. Bunun için de Çanakkale’de sağlanacak istihdamın tarım, hayvancılık ve turizme yönelik olması gerekiyor. Madencilik ve termik santral yatırımları, doğayı yok etmesinin yanında en ağır iş kollarıdır” ifadelerini kullandı. 

 
“Su, her ne kadar bir insan hakkı olsa da, öncelikle doğanın hakkıdır”
Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay; “Burada iki tane boru hattı görüyoruz. Bu borular, Kumarlar Göleti’nde depolanacak suyu, doğrudan Kirazlı’ya, madencilik işletmesinin yapılacağı alana, proses suyunu karşılamak üzere basılacak. Bu gölet, 4 bin dönüm tarım arazisini sulamak üzere planlanan bir gölettir. Depolayacağı su miktarı da 3,5 milyon metreküp civarındadır. Dolayısıyla burada depolanan su, planlanan araziyi ancak sulayabilecek yeterliliğe sahiptir. Dolayısıyla buradan yukarı basılacak her su, aşağıdaki tarım arazileri için bir yetersizlik oluşturacaktır. Dolayısıyla bu kamu yatırımının, bizzat kamu eliyle yapılmasını talep ediyoruz ve gerek Alamos Gold ya da herhangi bir madencilik faaliyeti için verebilecek tek damla suyumuz yoktur. Bölgemiz, ilimiz ve dünya bir iklim krizine girmektedir. Bu nedenle yaşamın en temel maddesi olan su ihtiyacının karşılanması, hepimiz için önceliklidir. Su, her ne kadar bir insan hakkı olsa da, öncelikle doğanın hakkıdır. Doğanın su ihtiyacı, başka eller tarafından küresel sermaye ve kapitalist güçler tarafından gasp edilmemelidir” dedi. 
“Kazdağları geleceğimizindir, Kazdağları vatandır, bu mücadele vatan savunmasıdır”
Çan Çevre Derneği Başkanı Hamza Yıldız; “Bulunduğumuz alan, köyün yaylasıdır. Bu merada yıllarca bu insanlar, hayvancılıkla geçiniyorlardı. Altın şirketleri, buralarda sondajlara başladılar ve dağlarımız ormanlarımıza, her şeyimize müdahale etmeye başladılar. Müdahalenin ötesine geçerek, dağımızı ortadan kaldırmaya, ormanlarımızı yok etmeye ve en sonunda suyumuzu çalmaya başladılar. Burada yapılan şey, hırsızlıktır. Çünkü bu su, kumarlar köyünün ve kumarlar köyünündür. Burada söyleyecek söz bulamıyorum. Burada, binlerce yıllık bir miras olan Kazdağları’nın her köşesi delik deşik edilmesi, tarumar edilmesi, bir insanlık dramıdır. Çünkü bizim geleceğimizi çalıyorlar. Kazdağları geleceğimizindir, Kazdağları vatandır, bu mücadele vatan savunmasıdır. Bu mücadeleyi hep birlikte başarmak için buradayız ve başaracağız” dedi.
 
“Su hayattır, su olmadan hayat olmaz”
Kumarlar Köyü sakini Ahmet Sevinç; “Benim işletmem, barajın kenarında kalıyor. Hayvanlarım mağdur oldu. Bu mera, dedemizden, atamızdan bizlere kaldı. Ancak, altın şirketi geldi, doğamızı kaptı. Biz mağduruz, hayvanlarımız mağdur, köy mağdur. Sularımızı vermek istemiyoruz. İlgililere başvurduk ancak yapılacak bir şey kalmadı. Burada doğa katliamı yapıyorlar. Buna ‘Dur’ dememiz gerekiyor. Maden de lazım ama daha önce su lazım, çünkü su hayattır, su olmadan hayat olmaz. Hayvanlarımız buradaki sudan yararlanamayacaklar” dedi. 
 
“Suyumuzu vermiyoruz, doğamıza, köyümüze sahip çıkıyoruz”
Kumarlar Köyü sakini Sabri Ünal; “Bulunduğumuz yer, kumarlar köyünün yaylasıdır. Burada uzun yıllar boyunca hayvancılık yapılmış. Önceden burada çok büyük ağaçlar, çınarlar vardı. Şuanda burada siyah borular döşenmiş durumda. Biz bu göleti, DSİ’nin yaptığını sanıyorduk. Göleti altıncıların yaptığını sonradan öğrendik. Biz Kumarlar köyü olarak suyumuzu vermiyoruz, doğamıza, köyümüze sahip çıkıyoruz” dedi. 
 
“Mücadelemizi hep beraber sürdürüyoruz ve hep beraber başaracağız”
Çevre gönüllüsü Bülent Özüren; “Altın madeni, su olmazsa çalışamaz. Biz de suyumuza sahip çıkmak için suyun başında bekleme kararı aldık. Köylü arkadaşlarla konuştuk, neler yapılabileceği konusunda belli yollar bulduk. Hep beraber, bu suyun altın madenine verilemeyeceği düşüncesindeyim. Mücadelemizi hep beraber sürdürüyoruz ve hep beraber başaracağız. Başarmamamız için hiçbir neden yok. Suyun başında nöbet tutuyoruz ve sonuna kadar da burada kalmaya devam edeceğiz” dedi. 
 
“Şirket, işçileri öfkelendirip, çevrecilerin üzerine salmaya çalışıyor”
Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Pınar Bilir; “Bizler de en temel hakkımız olan sağlıklı suya erişim ve sağlıklı çevrede yaşama hakkımızı savunuyoruz. Su ve Vicdan Nöbeti’nin başlamasının sebebi de buydu ve aynı kararlılıkla devam ediyor. Bu nöbet, gözümüz, üzerinizde demektir. Bunu herkes, elinden geldiği kadar destekliyor. 4 Aralık, Dünya Madenciler Günüydü. Biz de Dünya Madenciler Günü’nde burada açıklama yapmak istemiştik. Ancak altıncı şirket, 5 Ağustos’ta ruhsat sahasına girdiğimiz gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunmuş ve biz de ifade vermeye çağırılmıştık. O nedenle ogün buraya gelemedik. Ancak İnsan Hakları Beyannamesi’nde ‘Herkes, dünyada ve ülkede her toprak parçasında özgürce gezme ve seyahat etme hakkına sahiptir’ denilir. Bu nedenle 5 Ağustos gerekçesi bizim hakkımızdır. Bugün bir de altıncı şirketin yaptığı bir açıklama var. Yapılan eylemliklerden dolayı ve yenilenemeyen ruhsatından dolayı işçilerin işten çıkarılacağı yönünde açıklama yapılıyor ve işçilerin tepkilerini çevrecilere yöneltmeye çalışıyor. Çanakkale, tarım ve turizm kentidir. Buranın temel geçim kaynağı hayvancılıktır. Bunun için de Çanakkale’de sağlanacak istihdamın tarım, hayvancılık ve turizme yönelik olması gerekiyor. Madencilik ve termik santral yatırımları, doğayı yok etmesinin yanında en ağır iş kollarıdır. Burada bulunduğumuz noktanın üst tarafında eskiden çalışan bir kurşun madeni vardı. Kurşun madeninde gerçekleşen heyelandan dolayı bir işçi hayatını kaybetti ve iki işçi yaralandı. Buradaki barajın tam denetimli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle madencilik, bir istihdam sağlama alanı değildir. Özellikle vahşi madencilik ve altın madenciliği hiçbir istihdamı sağlamaz” dedi. (Baykal Sağlam)
Paylaş