Şimdi tam zamanı

PKK’nın silahlı güçlerinin yurt dışına çekilmeye başladığı şu dönemde gündemdeki çözüm ve barış sürecinin en temel gerçekliği ile artık karşı karşıyayız.
Çatışmasızlığın gündemde olduğu şu günlerde şimdi sürecin en can alıcı ve olmazsa olmaz düzenlemelerinin yerine getirilmesi zamanıdır.
Buda ülkenin demokratikleştirilmesi noktasında yapılacak düzenlemelerdir.
Sürecin özü de budur; demokratikleşme ve özgürlük ortamı için gerekenler yapılmadığı sürece, barışın kalıcı olmasının imkanı yoktur.
Tamda bu süreçte, içersinde CHP milletvekili ve parti yöneticilerinin bulunduğu 114 imzacının
“‘Barış İçin Özgürlükçü Demokrasi” bildirgesi yayınlandı.

550
Bugüne kadar CHP’nin gelişen süreç ile ilgili olarak kafalarda soru işareti yaratan tutumu CHP yöneticilerinin imzasının bulunduğu bu bildirge ile şimdi daha farklı bir durum kazanmıştır.
Hemen ardından sürece ilişkin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “demokrasi ve özgürlük manifestosu” olarak açıkladığı tespitler ve demokrasi ve özgürlük talepleri temelinde düzenlenecek mitingler ile sürecin bu aşamasında demokrasi ve özgürlükler adına yapılacak düzenlemeler noktasında CHP şimdi daha aktif bir şekilde müdahil durumdadır.
Bu gelişmeler CHP adına olduğu kadar süreç açısından da olumludur.
Bu yaşanılanlar, CHP içersinde ulusalcı kimliği ile tanınan bazı milletvekillerini de karşı bir deklarasyonla gündeme getirmiştir.
CHP içinde, ulusalcı görüşlere sahip kesimler ile önümüzdeki günlerde daha farklı bazı gelişmeler yaşanabilir.
Kılıçdaroğlu tarafından açıklanan demokrasi ve özgürlük manifestosunda yer alan, sürecin temel değerlendirmesi noktasındaki; “Türkiye’nin en temel sorunu olan terörün bitirilmesi ve Kürt meselesinin barışçıl yollarla çözülmesine ilişkin halkımızın talep ve beklentilerinin CHP bütünüyle arkasındadır. Toplumsal barışın birey odaklı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaklaşımla, kalıcı olarak tesisi CHP’nin ana hedeflerindendir” değerlendirmesi gelinen süreçte CHP ‘nin sürece doğru bir noktadan müdahil olmasının işaretidir ve bu müdahalenin tam zamanıdır.
Başından beri AKP’nin bu süreci kendi siyasal çıkarımları için kullanmak adına geliştirmek istediği “CHP barışa karşıdır imajı”, CHP’nin bu atakları ile göğüslenmiş olacaktır.
Özellik ile demokrasi ve özgürlük mitinglerinde verilecek mesaj, bu mitinglerin kamuoyundaki etkileri, CHP ve süreç bağlamında son derece önem kazanmıştır.
CHP yönetici ve milletvekillerinin imza koyduğu “barış için özgürlükçü demokrasi bildirgesi”
sürecin doğru bir model ile ele alınması açısından son derece tatmin edicidir.
Özet ile bu bildirgede süreç şu şekilde değerlendirilmektedir:
1-Çatışmazlık kararı ve silahların bırakılması niyeti, Kürt sorununun artık tüm boyutları ile demokratik ve sivil şekilde tartışılmasının önünü açmıştır.
2- Bu tartışmayla birlikte atılacak adımlar, “sadece Kürt sorununun değil, Türkiye’nin genel demokrasi sorununun çözümü” için de hayati önemdedir.
3- Meclis’te bir yandan anayasayla ilgili uzlaşma çalışmaları sürdürülmeli, bir yandan da onları kolaylaştıracak yasa değişiklikleri yapılmalıdır.
* Seçim barajının düşürülmesi.
* Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve şimdiye kadar aldıkları kararlara karşı yeniden yargılama süreçlerinin işletilmesi.
* Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması.
* Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’ndaki demokratik değişiklikler onlar arasında yer almalıdır.
Bunlar, çok kısa zamanda gerçekleştirilmeli ve ‘süreç’in şimdiye kadar sadece ‘çatışmazlığa yönelik taktik adımlardan oluştuğu izlenimi giderilmelidir.
4- Bugünkü ‘süreç’le bir ilişkisi olmadığı gibi, ‘geniş toplum kesimlerinde haklı otoriterleşme kaygıları yaratan başkanlık sistemi tartışmalarının bu sürece dahil edilmesi’, anayasa konusundaki uzlaşma olanaklarını ‘tıkayıcı bir unsur’dur. Bununla, Kürt sorununun çözümü için atılan adımların ‘başkanlık sistemiyle birleştirilerek tek bir anayasal paket halinde referanduma’ sunulacağı izlenimi uyanmaktadır ki, bu, ‘barış ile demokrasiyi karşı karşıya’ getirme sonucunu verir. ‘Başkanlık sistemi’, sürecin içinden çıkarılmalıdır.
5- Kürt sorununun çözümü için gereken ‘barış dili’, herkese uygulanmalıdır. Hiçbir inanç grubunu, etnik grubunu ve düşünce grubunu dışlamamalıdır. ‘Yurtta barış, bölgede barışla beraber düşünülmelidir.
 
Paylaş