Şiddet değil, cinnet

Ardı ardına yaşanan kadın cinayetleri ve şiddet
uygulayanın en son kendini öldürmesiyle son bulan aileyi yok etme isteği kadın örgütlerinin tepkisini çekti. Çanakkale’deki kadın örgütleri, son yıllarda Türkiye’de şiddetin boyut değiştirdiğini ve cinnet noktasına ulaştığını ifade ettiler.

575
Son yıllarda Türkiye’de şiddetin boyut değiştirdiğini ve cinnet noktasına taşındığını belirten Çanakkale’deki kadın örgütleri erkek modelinin sevgilisini, karısını veya çocuğunu öldürdükten sonra kendini vurmasını bir şekilde yok etme ve yok olma isteğine bağlıyor.
 
 
ELDER Başkanı Nilgün Özkan: “Son yıllarda şiddetin de ötesinde cinnete dönüşen hadiseler yaşanıyor. Cinayetlerin şekli bile değişti. Yakın zamanda yaşanan örneklere bakarsak adam önce karısını vuruyor ve arkasından kendi kafasına sıkıyor ve ölüyor. Bu bir şekilde yok etme ve yok olmak isteği. Artan şiddet ve kadın cinayetlerinin birçok nedeni var, bunu zincirin halkaları gibi düşünebiliriz. Toplumsal baskı ve korku içindeki insanlar suskunlaştı. Eskiden kahvelerde, camilerde, birbirleri aralarında sohbetler yapanlar bile artık konuşmuyor. Toplumun birçok kurumu ve sivil toplum kuruluşları dahi sessiz. Bu bastırılmış duygular nedeniyle insanlar hırslarını ve öfkelerini en yakınlarından çıkarıyorlar. Karşılıklı diyaloglar bozuldu, iletişimin kalitesi düştü. Biri bir şey derse, diğeri bağırmaya başlıyor. Hoşgörü azaldı. Tartışmalar, kavgalar, yaralamalar ve şiddet hep aile içinde çocukların önünde yaşanıyor. Baba çocuğun yanında anneyi bıçaklıyor. Sonra anne ölüyor, baba cezaevine giriyor. O çocuğun o travmayı hayatı boyunca nasıl atlatacağı hiç hesap edilmiyor. Dizilerde şiddet özendiriliyor. Namus kavramı inceden inceye bilinçaltına işleniyor. Toplum gün geçtikçe ayrıştırılıyor. Bunların etkileri yüzünden toplumda bir patlama yaşanıyor. Kavgalar artıyor ve şiddet tırmanıyor. Çanakkale’de bile adli suç oranları günden güne artıyor. Adamın gücü çocuğuna ya da karısına yetiyor. Şiddet şiddeti doğuruyor. Toplumda bir de kadın şiddetten kaçtıysa namus davası oluyor. Kadın kendine olan güvenini kaybediyor. Son yıllarda olaylara bakarsanız ayrılan kadın baba evine sığınıyor. 10-15 yıl önce yaratılan kadın hareketi sekteye uğradı. Bakış açısı değişti. En çok kendimizi güvende hissedeceğimiz ev ve yuva kavramı kadın için adeta bir şiddet merkezine dönüştü. Biz şiddet gören kadınlara daima söylüyoruz, onlar bile kendilerini suçluyor. Oysa şiddet uygulamanın haklı bir yanı olamaz. Şiddet gören değil, şiddet uygulayan suçludur. Hak etmiş, ya da namusu için vurmuş gibi yaklaşımlar insan haklarına uygun değildir” dedi.
 
 
Türk Anneler Derneği Başkanı Belgin Akpınar ise; “Son zamanlarda artan şiddet ve cinayet olaylarının en büyük nedeninin ekonomik sıkıntılar ve bütçe ayarlamalarından kaynaklanan sorunlar olduğunu düşünüyorum. İşsizlik ve kredi kartları gibi borçlar aile içinde kavga ve tartışmalara neden oluyor. Bunun yanında anlaşamıyorsan karşındaki insanın hayatını abluka altına almadan medenice ayrılmasını bilmelisin. Ayrıldığı zaman bunu kabullenemeyen erkek şiddet uygulamaya başlıyor. Bunun önüne geçmenin tek yolu cezaları artırmak. Cezalar caydırıcı olmalı. Kadına el kaldırmanın bile ciddi bir cezası olduğu bilinirse bu önleyici olur. Tecavüz, cinayet gibi durumlarda af da olmamalı. Kadının toplumda ikinci planda değil, hak ettiği noktada olması ve yönetim kademesinde yer alması gerekir” diye konuştu.
Paylaş