16-20 Ağustos tarihleri arasında ‘Toprak’ teması ve ‘Hayat Topraktan Doğar’ sloganı ile gerçekleşti. Festivalde, Türkiye’nin değişik yerlerinden gelen 21 STK doğa için ortak mücadele kararı alarak hazırladıkları ‘Bildirge’ yayınlandı. Yayınlanan Bildirge’de; “Yerel halkın mücadele içinde olmasına daha fazla önem vermenin gerekliliğine inanıyoruz” denildi. Türkiye’nin birçok yerinde doğa tahribatı ile karşı karşıya kalındığı ifade edilen Bildirgede; “Sorunlar yerel görünmekle beraber aslında bir bütün ve bu nedenle yalnızca yerel çevreci yaklaşımlarla mücadele etmenin yeterli olmayacağının farkındayız. Doğa tahribatına ve doğa koruma mücadelesine insan odaklı değil, ekoloji ve ekosistem odaklı olarak bakıyor, insanın ekosistem içerisinde yalnızca küçük bir unsur olduğunu biliyoruz” denildi. Yayınlanan Bildirge’de ayrıca Doğa için ortak ve yeni mücadele biçimlerinin geliştirilmesinin planlandığı ifadelerine yer verildi. ÇED süreçlerine halkın katılımının daha aktif sağlanması gerektiği açıklanan Bildirge’de ayrıca; “Çevre Etki Değerlendirme süreçlerinin yerel halkın, STK’ların ve bilim insanlarının daha aktif katılımıyla ve objektif olarak yürütülmesi gerekliliğine inanıyor, bu süreçlerin yatırımcıların etki ve baskılarından uzak tutulması gerektiğini düşünüyoruz” denildi.
“Türkiye’nin her yerinde doğa tahribatları ile karşı karşıyayız”
Türkiye’nin her yanında birbirine benzer doğa talanı ve doğa tahribatı ile karşı karşıya kalındığı belirtilen Bildirgede; “Sorunlar yerel görünmekle beraber aslında bir bütün ve bu nedenle yalnızca yerel çevreci yaklaşımlarla mücadele etmenin yeterli olmayacağının farkındayız. Doğa tahribatına ve doğa koruma mücadelesine insan odaklı değil, ekoloji ve ekosistem odaklı olarak bakıyor, insanın ekosistem içerisinde yalnızca küçük bir unsur olduğunu biliyoruz” denildi.
“Ortak mücadele stratejileri geliştirilmeli”
Yayınlanan açıklamada doğanın korunması için ortak mücadele stratejilerinin geliştirilmesi gerektiği belirtilerek; “Ülkemizin doğasının korunması için bütünsel yaklaşımla, programlı bir şekilde tüm doğa koruma örgütleri olarak bir araya gelmenin ve ortak mücadele stratejileri geliştirmenin önemi ve gerekliliğine inanıyoruz. Ortak mücadele için süreçlere ihtiyacımız olduğu ve yeni mücadele yöntemleri geliştirmenin gerekliliğinin farkındayız. Bu konuda kişisel kibir ve egolarımızdan arınarak, dayanışma içerisinde, bilimsel yöntemlerle, hep birlikte çalışacağız” ifadelerine yer verildi.
“Çocuklar doğayı tanımalı”
Çocukların doğayı tanıması ve anlaması için çalışmaların yapılması gerektiği belirtilerek; “Doğayı korumak için doğayı tanıma ve anlamanın önemine inanarak, çocuklar için ekoloji eğitimleri verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Yırca gibi, Gülpınar, Artvin gibi yerel halkın içinde olduğu mücadelelerin daha başarılı olduğunu biliyoruz. Yerel halkın mücadele içinde olmasına daha fazla önem vermenin gerekliliğine inanıyoruz” denildi.
“Hukuk kuralları uygulanmalı”
Doğa talanına karşı mahkeme kararlarının uygulanması gerektiği açıklanan Bildirge’de; “Ülkemizde madencilik, inşaat sektörü, enerji ihtiyacı gerekçesiyle ve havaalanı, köprü gibi mega projelerle doğamız talan edilmekte ve tahribata uğramaktadır. Ormanlar, meralar, zeytinlik alanlar yok edilmektedir. Tarım alanlarımız yatırımcılara peşkeş çekilmektedir. Doğa koruma örgütleri olarak bu tahribatlar ve talan karşısında hem ÇED süreçlerinde, hem alanda, hem de hukuksal olarak mücadele etmekteyiz. Ancak ÇED süreçleri objektif olarak yürütülmemekte, ÇED gerekli değildir kararları artmakta, hukuksal mücadeleler yetersiz kalmakta, mahkeme kararları uygulanmamaktadır. Çevre Etki Değerlendirme süreçlerinin yerel halkın, STK’ların ve bilim insanlarının daha aktif katılımıyla ve objektif olarak yürütülmesi gerekliliğine inanıyor, bu süreçlerin yatırımcıların etki ve baskılarından uzak tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Mahkeme kararlarının uygulanmasını istiyoruz” denildi.
“Sermayeden değil doğadan yana uygulamalar istiyoruz”
Son olarak yerel halkın üye olduğu yurttaşın enerji santralleri (YES)’lerin kurulması vurgulanan Bildirge’de; “Gerçek enerji ihtiyacı gözetilmeden, enerji tasarrufu önlemleri alınmadan ve bu önlemler tüm topluma mal edilmeden enerji üretimi gerekçesiyle yapılan HES’ler ve diğer yatırımlar doğamızda önemli tahribatlara yol açmıştır ve açmaktadır. Enerji üretimi gerçek ihtiyaca uygun olarak belirlenmeli ve yenilenebilir enerji kaynakları ile çözülmeli, enerji konusu merkezi otoritenin bir güç aracı olmaktan çıkartılarak, demokratikleşmenin bir aracı haline getirilmelidir. Enerji üretimi için yerel halkın üye olduğu enerji kooperatiflerinin ve yurttaşın enerji santrallerinin (YES) kurulmasını istiyoruz. Doğanın bizim tarafımızdan kurtulmasının gerekmeyeceği bir gelecek umuduyla, sermayeden yana değil doğadan yana politikalar ve uygulamalar istiyoruz” ifadelerine yer verildi. (Eren Aşnaz)