Savcılıktan ders niteliğinde karar; "Haber ve fikri yayma görevi, toplumun öğrenme hakkını oluşturur"

1213

 Türk Eğitim-Sen’in okul yönetimi tarafından öğretmenlere yönelik ‘mobing’ uygulandığı açıklamasını haber olarak değerlendirerek, gazetede veren Gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Seçkin Sağlam ve gazetemiz Muhabiri Eren Aşnaz hakkında okul yönetimi tarafından, ‘hakaret ve iftira’ gerekçesi ile şikayetçi olunmuş, şikayet sonrası Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmıştı. Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma sonucunda ‘eylemin ifade ve basın özgürlüğü sınırları içerisinde kalması, hakaret ve iftira suçlarının unsurlarının oluşmaması nedeni ile kamu adına ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına’ karar verdi. Savcılığın Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere dayandırılan kararında, ifade ve basın özgürlüğünün ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 26’ncı maddesinde Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 10’uncu maddesinde teminat altına alındığı belirtildi.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 1992 tarihli Thorgeirson-İzlanda Davasında belirttiği gibi ‘basının sınırları aşmaması gereğine rağmen, toplumu ilgilendiren sorunlar hakkında haber ve fikir verme yetkisine sahip olduğu ifade edilen edildi. Kararda, ‘gazeteciler kanıtlayamayacakları söylenti ve iddiaları da yayınlayabileceklerdir’ denildi. Haberde yer alan olguların kanıtlanmasını istemenin basın özgürlüğüne orantısız bir sınırlama getireceği belirtilen kararda; “Bunun haber yapılarak halkın bilgilendirilmesi basın özgürlüğü kapsamına girer” denildi.

  
“Bu tür haber ve fikirleri yaymak görevi toplumun bunları öğrenme hakkının karşılığını oluşturur”
İfade ve bası özgürlüğünün güvence altına alındığı belirtilen Savcılık kararında; “İfade ve basın özgürlüğü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 26. maddesi ve Avrupa İHM` nin kararlarında özgür bir basının siyasi demokrasinin yaşanmasında ve kamu çıkarını ilgilendiren konuların tartışılmasında merkezi rolü olmasından dolayı,  ifade özgürlüğü kullanımında gazetecilere başka bireylere göre daha geniş bir özgürlük tanınması gerektiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`nin 1992 tarihli Thorgeirson-İzlanda Davasında belirttiği gibi ‘basın, sınırları aşmaması gereğine rağmen, toplumu ilgilendiren sorunlar hakkında haber ve fikir verme yetkisine sahiptir. Bu tür haber ve fikirleri yaymak görevi toplumun bunları öğrenme hakkının karşılığını oluşturur. Gazeteciler kanıtlayamayacakları söylenti ve iddiaları da yayınlayabileceklerdir. Kamuyu ilgilendiren konularda saldırgan bir dille ifade edilen görüşlerde amacın esas alınması gerekir" denildi. 
 
“Haberde yer alan olguların kanıtlanmasını istemek, basın özgürlüğüne orantısız bir sınırlama getirir”
Gazetecinin kanıtlayamayacağı iddiaları haber yapmasının basın özgürlüğü kapsamına girdiği belirtilen kararda; “Yargıtay 4. Hukuk Dairesi`nin içtihatlarında belirtildiği üzere, ‘haberde yer alan olguların kanıtlanmasını istemek’ basın özgürlüğüne orantısız bir sınırlama getirir. Ortaya çıkan görünür gerçek kanıtlanamıyorsa dava açmak için yeterli olmayabilir. Ancak bunun haber yapılarak halkın bilgilendirilmesi, basın özgürlüğü kapsamına girer. Şikayet konusu gazete haberinin, yukarıda bahsedilen yasal düzenlemeler ve yüksek mahkeme kararları ışığında değerlendirilmesinde, kamuoyunu ilgilendiren yönünün bulunduğu, haberin veriliş şeklinin Anayasa ile korunan ifade ve basın özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı kanaatine varıldığı, müşteki hakkında sırf soruşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım kararı uygulanmasını sağlamak maksadıyla şikayetçi olduklarına, ihbarda bulunduklarına dair bir delilin bulunmadığı, bahse konu haber içeriğinin müştekinin şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte olmadığı anlaşılmakla, yukarıda açıklanan nedenlerle şüpheliler hakkında eyleminin ifade ve basın özgürlüğü sınırları içerisinde kalması, hakaret ve iftira suçlarının unsurlarının oluşmaması nedeni ile kamu adına ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına,’  kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Çanakkale Sulh Ceza Hakimliğine itirazı kabil olmak üzere CMK`nun 172. maddesi gereğince karar verildi” denildi.
(Eren Aşnaz)
Paylaş