Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi’ne bağlı 14 şeker fabrikasının özelleştirileceği açıklaması yapıldı. Konu ile ilgili olarak ZMO Yönetim Kurulu dün, oda binalarında bir araya gelerek açıklamada bulundu. ZMO Şube Başkanı Prof. Dr. Türker Savaş tarafından yapılan açıklamada, satılacak fabrikaların bulunduğu yerleşim yerlerinin, ülke besi hayvancılığının lokomotifi olan iller olduğu belirtilerek, istihdama ve tarımsal üretime ciddi boyutta yıkıcı bir darbe vuracağı ifade edildi. Açıklamasında kararın yanlış bir karar olduğunu dile getiren Savaş; “Bilindiği gibi Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi yurt geneline dağılmış toplam 25 fabrika ile üretime devam etmektedir. Ancak 20 Şubat tarihinde Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından Türkşeker’e ait 14 Şeker Fabrikasının ihale yoluyla satılacağı duyurulmuştur. Daha önce yapılmak istenen özelleştirme girişimleri yargı kararlarıyla iptal edilen Şeker Fabrikalarının Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca ihaleye çıkarılma kararı yanlıştır. Bu kararla Türkşeker’e ait Afyonkarahisar, Alpullu, Bor, Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Turhal ve Yozgat fabrikaları satılmak istenmektedir” dedi.
“Şeker fabrikaları tarımsal üretimi sağlıyor”
Özelleştirmelerle ülke tarım sektörü ve tarımsal istihdama ciddi darbe vurulacağını vurgulayan Savaş; “Sadece üretim ve istihdam açısından bakıldığında satılacak fabrikalar toplam şeker ve melas üretimimizin yüzde 67 sini, yaş posa üretimimizin ise yüzde 64’ünü karşılamaktadır. Ayrıca bu fabrikalarda 4 bin 410 işçi çalışmaktadır. Bilindiği gibi hiçbir fabrika sadece bina ve arazisinden ibaret değildir. Bu özellik şeker fabrikalarında kendisini daha açık gösterir. Çünkü bu fabrikaların işleyeceği pancarı üretmek için 1 milyon 254 bin 020 dekar arazide 47 bin 758 çiftçi ailesi tarafından pancar ekilişi yapılmaktadır. Yine, satılacak fabrikaların bulunduğu yerleşim yerlerinin, ülke besi hayvancılığının lokomotifi olan iller olduğu kolaylıkla görülebilir. Gerek bitkisel gerek hayvansal üretimimizdeki açıkların ithalatla karşılanmasının yoğun olarak konuşulduğu bugünlerde 14 şeker fabrikasının üretim dışına çıkartılması ile ülke tarımına vurulacak darbe yıkıcı olacaktır” dedi.
“Nişasta bazlı şeker sağlık sorunları getirecek”
Şeker pancarı yerine mısırdan üretilecek nişasta bazlı şekerin sağlık sorularına yol açacağını ekleyen Savaş; “Burada pancar üreticisinin geleceği ile şeker üretimi ve istihdamdan çok daha önemli olan konu şeker pancarından elde edilecek şekere alternatif olarak mısırdan üretilecek nişasta bazlı şekerin kullanılacak olmasıdır. Basit bir araştırma ile bile nişasta bazlı şekerin obezite ve obezite kaynaklı hastalıklara temel oluşturabileceği anlaşılabilir. Bu durum doğrudan halk sağlığını tehdit etmektedir. Bu husus Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu tarafından 2018 yılı Ocak ayında düzenlenen raporla belgelendiği basında yer almıştır. Diğer bir tezat ise şeker piyasamızın neredeyse tamamının, kendisine özel yasa çıkartılan Amerikan CARGİLL firmasına teslim edilme riskidir. Bu endişelerimizin kamuoyuna açıklanması gerekmektedir. Avrupa ülkelerinde yoğun bir şekilde pancar şekeri tüketilirken, asıl hedefi ülkemizin şeker gereksinimini karşılamak yanında, tarımı ve dolayısıyla çiftçiyi kalkındırmak olan Şeker Fabrikalarının özelleştirilmek istenmesinin, pancar şekeri yerine nişasta bazlı şekerle toplumu beslemenin politik bir tercihin yansıması olduğu şüphesizdir” dedi.
“Özelleştirmelerden vazgeçilmeli”
Son olarak fabrikaların özelleştirilmesinden vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Dara; “Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi olarak bir kez daha uyarıyoruz. Kamuya ait şeker fabrikalarının yeniden yapılandırılmaları konusunda gerekli yenileme ve modernizasyon çalışmaları yapılarak rekabet gücünü arttırmak yerine bunları sermayeye peşkeş çekmek doğru bir yaklaşım değildir. Kamuya ait şeker fabrikalarının özelleştirilmesinden vazgeçilmeli, pancarın yetiştirilmesinden şeker üretim ve pazarlanmasına değin tüm süreçte üretici ve tüketicilerin söz sahibi olacakları örgütlenmeler egemen olmalıdır” dedi.
(Atilla Akın)