"Sanat bizim soluk almamızı sağlıyor"

318

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı ve Sahne Sanatları Alanı öğrencileri tarafından düzenlenen festival408, oyuncu Tilbe Saran ve BİLGİ Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Alev Çavdar’ın “Sanatta İyileşme, Sanatla İyileşme” başlıklı söyleşisiyle santralistanbul Kampüsü’nde başladı. Oyuncu Tilbe Saran, “Sanat bize birlik olacak ve soluk alacak alanlar sağlıyor, hep beraber iyileşeceğiz” dedi

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı ve Sahne Sanatları Alanı öğrencileri tarafından düzenlenen çağdaş gösteri sanatları festivali festival408, bu yıl 12. kez “Nakarat” temasıyla sanatseverlerle buluşuyor. Mayıs ayı boyunca sürecek festival, santralistanbul Kampüsü’nde oyuncu Tilbe Saran ve BİLGİ Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Alev Çavdar’ın katılımıyla “Sanatta İyileşme, Sanatla İyileşme” başlıklı söyleşi ile başladı. Söyleşide deprem felaketinden sonra sanatın travma ve yas süreçlerindeki iyileştirme gücü ele alındı.

Travma dönemlerinde sanatla iyileşmemiz mümkün

Dr. Öğr. Üyesi Alev Çavdar, iyileşme sürecinde birlik olmanın önemine, duyguları yaşamaya alan açmanın, anlatmanın ve konuşmanın büyük faydaları olacağına değinerek; “Tek bir kişinin zihninin kapsayabileceği bir deneyim yaşamıyoruz şu an. Deprem çok büyük bir travma, kendimizi güvende hissettiğimiz zemin sarsılıyor. Zeminin ve mekânın bizim için kapsayıcı bir anlamı var. Sadece fiziksel risk altında olmamızla açıklayamayacağımız bir anlamı var. Odama girdim, kapımı kapattım dediğimiz o güvenli olma hali zemin sarsılınca kaybediliyor. Bu kapsanması zor bir deneyim çünkü kapsayıcımızı kaybediyoruz. Böyle bir ortamda bu kadar büyük bir acıyı ve korkuyu ne bu deneyimi doğrudan yaşayan kişiler ne şahit olanlar ne de yardım etmeye çalışanlar tek başına kapsayamaz. Bunu hep birlikte başarabiliriz. Bu nedenle bir ötekinin zihnine, öyküsüne ve oyununa ihtiyacımız var. Yas tutma sürecinden çıkmak için bizim bu tür oyun alanlarına ihtiyacımız var. Psikolojide bu oyun alanı dış gerçeklik ve dış gerçekliğin inkârı arasındadır. “Mış” gibi yapmak, gerçekliği bu kadar sarsıcı ve derin yaşadığımızda iç dünyamızı oynanabilir, sembolize edilebilir ve katlanabilir hale getiriyor. Bir tiyatro oyunu izlediğimizde, her bir oyuncunun karakterlerle olan ilişkisi, anlattıkları hikâye bizim adımıza oyun alanını açıyor, kapsayamadığımız duyguları bizim adımıza kapsıyor, sahneliyor. Tam da bu yüzden özellikle travma dönemlerinde sanatla iyileşmemiz mümkün.” Sözlerine yer verdi.

‘Hep beraber iyileşeceğiz’

Hayata tahammül etmek için sanata ihtiyacımız olduğunu belirten oyuncu Tilbe Saran ise “Şu anda her şey çok tazeyken tek hissettiğim şey yalnız olmadığımız. Henüz bu süreci atlatamamışken depremle ilgili üretime geçebilecek halde değilim. Sanatçıların da bir yas süresi var, acelemiz yok. Sıcağı sıcağına yapılan şeyler bilmeden yapılan bir ilk yardım gibi. Zamanı geldiğinde yaşadıklarımız mutlaka metaforlar ve sembollerle anlatılacak. Şimdi hep beraber duracağız; ama aktif bir durma olmalı bu. Bedeni uyandırmalı ve zamanı akıtmalıyız. Onun için birbirimizin gözünün içine bakmalı, beraber bir şeyler yapmalıyız. Şarkı, müzik, resim, tiyatrolar oyunlar bize birlik olacak ve soluk alacak alanlar sağlıyor, hep beraber iyileşeceğiz” diye konuştu.

Yaşananları anlatmanın şifalı gücüne değinen Saran, “Anlatmak sizi şifalandırır, yaşananların bir daha olmaması için kişisel ve toplumsal önlemlerin alınması için konuşmalıyız. İnsana ve iyiliğe inanmak hepimize iyi geliyor. Hikayelerin o yüzden anlatılması lazım. Yoksa sadece karanlık ve kötülük kalacak. Oysa sonu kötü biten hikayeler bile bize gönlümüzü açma, acılarımızı sıkıntılarımızı ya da mutluluğu paylaşma şansı tanıdığı için çok kıymetli. Karanlık yerine aydınlığa doğru gidebileceğimizi biliyorum ve bu yüzden de sanat muazzam bir araç” dedi

Damla Şener Okdaş 

Paylaş