Samimiyet

Ayvacık Babadere’de kurulmak istenen termik santral yatırımdan vazgeçildiği yatırımcı firma tarafından açıklandı.
Bugüne kadar termik santraller için sus pus olan siyasiler, bunu fırsat bilip burada termik santral kurulmasını kendilerinin de doğru bulmadığını belirterek prim toplama peşine düştüler.
Seçimler yaklaşıyor ya; herkes bin bir surat bu günlerde; maskeler birbiri ardına değiştiriliyor.
Tribünlere oynayan milletvekilimiz, yerinin doğru olmadığını belirtirken yine de mahcup; gönlü termik yatırımlarından yana
Enerji yatırımlarının önemine vurgu yaparak aynı zamanda diğer termik santraller için verdikleri destek için kendisine haklılık zemini yaratmayı da bu arada ihmal etmiyor.

423
Ayvacık’da termik santrale karşı çıkıp, Biga Yarımadası’nın bir termik cehennemine çevrilmesine  sessiz kalmak nasıl açıklanabilir ki ?
Bu kelimenin tam  anlamıyla bir samimiyetsizlik.
Bir başka samimiyetsizlik örneği de Kazdağlarında altın arama çalışmalarına izin verip, üretime geçilmesi konusunda bir sakınca görmeyenlerin; “Kazdağlarında bir dalın bile kırılmasına müsaade etmeyiz” yaklaşımı içersinde olmalarıdır.
Bugüne kadar sondaj çalışmaları sırasında ne kadar ağaç kesildiği bilgisine, orman işletmesi yetkililerinden ulaşılabilir.
Daha sondaj aşamasında, binlerce ağacın kesilmesine göz yumanların seçim yaklaştıkça çevreci kesilerek halkı kandırmaya çalışmaları devirleri eskide kaldı artık.
Siyasal iktidarın çevre konusundaki “karizması“ Gezi Parkı’nda çizilmiştir.
Daha iki gün önce bir gece vakti ODTÜ’ye izinsiz hukuksuz baskın yaparak ağaçları katledenlerin bu konudaki yüzsüzlüğü ortada iken ,’Kazdağlarında  bir dalın kırılmasına izin vermemek’ söylevinden tutun, Ayvacıktaki termik santrallere  karşı olduklarını söylemelerine kadar bu samimiyetsizlik rüzgarları  ne yazık ki siyasi geleneğimizin eseridir.
Tıpkı Karabiga Belediye Başkanının termik santral için imar izni verip bugünlerde çark etme girişiminde olması gibi.
Bugünlerde termik santraller ve Kazdağları konusunda  düzen siyasetçilerinin göstermelik tavırları,  halkın bu konudaki duyarlılığının oya devşirilmesi çabalarından başka bir şey değildir.
Tabiî ki bu konuda sürecin başından beri duyarlı olan siyasilerde vardır, onlar göstermiş olduğu tavırları ile halkın takdirini toplamışlardır.
Vatandaş ile birlikte ÇED toplantılarında, protesto mitinglerinde, basın açıklamalarında çevresel değerlere sahip çıkan samimi tavırları ile onlar, şimdi piyasadaki iki yüzlü rüzgârın karşısında  halkın güveni olarak durmaktadırlar.
Onların bu haklarını teslim etmek de bizlerin görevi.
Bu ikiyüzlü tavır siyasal gericiliğin her seviyesinde kendisini göstermekte.
Tetikçilik adına insani değerleri rafa kaldıran, yalancı şahitlik yapacak kadar kendisini satarak aynı zamanda mahkemeleri yanıltacak şekilde onursuzlaşan ve suç işleyen bunu da alışkanlık haline getirerek müptezelleşmiş sözde bir gazetecinin çıkıp ahlaklı olmaktan dürüstlükten bahsetmesi ne kadar inandırıcı ise ; siyasal iktidar temsilcilerinin  Kazdağlarına sahip çıkması da o kadar inandırıcıdır.
Bu söylevler nedeniyle önümüzdeki günlerde Kazdağlarında altın üretimine geçiş ve termik santral yatırımları konusunda yeni gelişmelerin olacağını söylemek bir kehanet olmayacaktır.
Çevresel değerlere ,yaşama ve geleceğimize  ilişkin önümüzdeki günlerdeki  sorumluluğumuz için daha dikkatli ve itinalı olmak gerektiğini ayrıca belirmek istiyorum.
Değil mi ki; bugüne kadar çevresel değerlerimizin katledilmesine karşı susan “yasaların gereğini yapıyoruz” şeklindeki savunma ile bu saldırıları destekleyenler şimdi konuşuyorlarsa; hedef şaşırtılmaktadır, ÖDTÜ’de bir gece yarısı yapılan baskın son derece öğreticidir ve bu kafadaki insanların sinsiliğinin en güzel örneğidir.
Uyanıklığımızı elden bırakmayalım.
Paylaş