“Sağlıkta dönüşüm, sağlıkta sönüşüme dönüştü”

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) tarafından bugün tüm ülke genelinde kamuoyunda Yenidoğan Çetesi olarak bilinen olay ile sağlık ve sosyal hizmet sektörlerindeki olumsuzlukları dile getirdikleri eş zamanlı eylem gerçekleştirildi. SES Çanakkale Şubesi üyeleri de İl Sağlık Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması yaparak taleplerini kamuoyu ile paylaştı. Yapılan açıklamada Sağlıkta Dönüşüm programının çökerek “Sağlıkta Sönüşüm” programına dönüştüğü iddia edildi.

274

SES Çanakkale Şubesi, sağlık ve sosyal hizmet alanında karşılaşılan sorunlara dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yaptı. SES, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yaşadığı güncel ve kronik sorunları dile getirerek, bu sorunların çözümü için mücadelenin sürdürüleceğini vurguladı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Dünya Bankası’nın bir programı olarak Sermayenin ihtiyaçları kapsamında geliştirilen Sağlıkta Dönüşüm Programı, 3 Kasım 2002’de tek başına iktidara gelen AKP Hükümeti tarafından uygulanmaktadır. Sağlıkta Dönüşüm Programıyla, sağlık sistemine bilerek yatırım yapılmamış, uygulanan bilinçli politikalarla sistem zayıflatılmış, ortaya çıkan hasta kuyrukları, ilaca ulaşım zorlukları, SSK-Sağlık Bakanlığı ayrılığı gibi halkta oluşan hoşnutsuzluktan faydalanılmış, tüm bu olumsuzlukların “sağlıkta devrim” yapılarak değiştirileceği beklentisi yaratılmıştır.

Gelinen aşamada, para için bebeklerimizin yaşamlarına el uzatan bu programın toplum sağlığına yararı olmadığı herkesçe görülmüştür. Kâr ve rant amaçlı, özelleştirmeci, geniş halk kesimlerinin çıkarlarını sermayenin ihtiyaçları için gözden çıkartan bu program, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi bizde de çökmüş, “Sağlıkta Sönüşüm Programı”na dönmüştür.

Sağlıkta Dönüşüm Programı; sözleşmeli çalıştırma, performansa dayalı ücretlendirme, genel sağlık sigortası, aile hekimliği, kamu hastane birlikleri gibi uygulamaları kapsıyordu. Kamu Özel Ortaklığı’nın sağlıktaki adı olan “Şehir Hastaneleri” ise programın ikinci fazıydı.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’na yönelttiğimiz eleştirileri ve önerdiğimiz alternatifleri kısaca hatırlayalım:

Sağlık toplumsal bir olgudur. Toplumun en geniş kesimlerinin sağlığını ve ihtiyaçlarını merkeze almalıdır. Sağlıklı olma halini belirleyen tüm nedenler ve etmenlerle birlikte ele alınmalıdır. Bir sağlık sorunu varsa sadece bireyin durumuna indirgenemez, altında toplumsal, siyasal, ekonomik, ekolojik, kültürel ve eril tahakkümden kaynaklanan nedenler vardır. Bunları görmeden zerre kadar yol alınamayacağı açıktır. Bu anlamda; fiziksel, bedensel, sosyal iyilik hali olarak Sağlık; eşitlik, özgürlük ve demokrasi ile yakından ilgilidir.

Ancak İktidarlar sadece sonuçlarla ilgilenerek, sağlıksızlık halinden kâr eden bir sağlık sisteminde ısrar etmeye devam etti.

Bizler;

- “Koruyucu sağlık sistemi öncelenmelidir. Birinci basamak sağlık hizmetleri hayati önemdedir. Bu hizmetler bölge tabanlı ve toplum merkezli olmalıdır. Sağlıktaki yatırımların ağırlığı koruyucu sağlık hizmetlerine verilmelidir. Sosyalleşmeye dayalı Sağlık Ocağı sistemi iyileştirilmeli ve daha güçlü birinci basamak örgütlenmesi yaratılmalıdır” dedik.

“SSK, üniversiteler, askeri kurumlar, belediye, Sağlık Bakanlığı gibi farklı ve bölünmüş sağlık hizmetleri birleştirilmeli, bu yapılırken sağlık hizmetlerinin planlanması, örgütlenmesi ve sunumunda sağlık ve sosyal hizmet örgütlerinin karar ve denetim süreçlerinde bulunması, sağlık hizmetlerinin basamaklandırılması, özellikle üçüncü basamakta yığılmaların engellenmesi gerekir” dedik ve sağlık eğitimi açısından önemli olacağını söyledik.

“Sağlık hizmetlerinin genel bütçeden karşılanması gerekir, sağlıktan tasarruf yapılamaz” dedik.

“Sağlık bir kamu hizmetidir, kamu hizmeti kadrolu çalışanlar eliyle yürütülür, kamu hizmetlerinin nitelikli ve sürekliliği için bu bir zorunluluktur” dedik.

“Sağlık emekçilerinin insanca yaşayacak Temel Ücreti olmalıdır” dedik.

“Sağlık hizmetlerinin toplum içine yayılmasını ve ulaşımını kolaylaştırmayı, devasa hastanelerin toplum sağlığı açısından yararlı olmadığını, koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini” savunduk.

“Sağlıktan para kazanmaya çalışan bankacılık, sigortacılık, tıbbi teknoloji/medikalcilik, inşaat gibi sektörlerin ihtiyaçları üzerinden ısrarla yapılmak istenilen şehir hastanelerinin, sağlık hizmetine ulaşımı engelleyeceğini, bu devasa hastanelerin sağlık hizmetlerinin verilmesi açısından uygun mekânlar olmadığını” ifade ettik. Tüm ısrarlarımıza rağmen toplumsal sağlık için ayrılması gereken kaynaklar buralara aktarıldı.

Gelinen noktada; yap-boza dönüştürdükleri sağlık sisteminin toplum sağlığına yararı olmadığı çok daha net anlaşılmıştır. Salgın ve sonrasındaki deprem felaketi bunu daha da görünür kılmıştır. “Sağlıkta devrim” diye allayıp pulladıkları “sağlıkta dönüşüm” programı çökmüştür. Bizler başka bir sağlık mümkündür ve zorunludur diyoruz;

Rant ve kâr amaçlı değil, sağlık emekçisiyle hastalar arasına para ilişkisinin girmediği, koruyucu hizmetlerin öncelendiği toplum için sağlık,

Pıtrak gibi çoğalan özel sağlık kurumlarına değil kamu sağlık kurumlarına yatırım,

Sağlık hizmetlerinin demokratikleşmesi,

Bireysel ve tedavi merkezli değil, toplum ve bölge tabanlı koruyucu sağlık,

Taşeron, sözleşmeli, 4/B, 4/C, 4/D, 3+1 değil tek ve kadrolu çalışma,

Performans değil, emekliliğimize yansıyacak yoksulluk sınırı üstünde temel ücret,

Devasa şehir hastaneleri değil topluma yayılmış, ulaşılabilir sağlık kurumları,

Ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir ve anadilinde sağlık hizmeti demeye devam edeceğiz.

Bu taleplerimiz dikkate alınmadığı, sağlık piyasalaştırılarak kar aracına dönüştürüldüğü için; bugün bebeklerimizin özel hastane yoğun bakımlarında nasıl katledildiğini izliyoruz.

Ankara’da Sağlık Bakanlığı ve tüm illerde sağlık kurumları önünden, kentin meydanlarından SESLENİYORUZ!

Yaşanan bu katliamı, birkaç kişiye yıkarak birkaç hastane kapatarak örtemezsiniz. O hastanelerde çalışan suçsuz, evine ekmek götüren emekçileri işsiz bırakamazsınız. Bu hastaneleri kamulaştırın ya da suça bulaşmamış emekçilerini Sağlık Bakanlığı hastanelerinde görevlendirin!

Dönemin İl Sağlık Müdürü olan Sağlık Bakanı dâhil denetimden sorumlu tüm bürokratları sorumluluğu gereği görevden el çektirerek adli ve idari soruşturmaya dahil edin!

Gözaltına alınan tek bir hastane sahibi ya da şirket yöneticisi yoktur. Bunları da soruşturmaya dahil edin!

Kamu hastanelerindeki istihdam açığını hızla giderip, liyakatsiz yöneticilerinizi geri çekin!

Kamusal, nitelikli, erişilebilir, ücretsiz ve anadilinde sağlık sisteminin garantisini verin!

Özel hastaneleri kamulaştırın ya da SGK ile yapılan tüm anlaşmalarını iptal edin! Madem özel hastane istiyorsunuz bırakın özel kalsınlar. SGK’dan yani halkın vergilerinden beslemeyin!

Yönünüzü sermaye tekellerine değil halka, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine dönün!

Sağlık ve sosyal hizmet alanında yaşanan vurgunları, hırsızlıkları ve olumsuzlukları açığa çıkaran üye ve yöneticilerimize soruşturma açmaktan sürgün etmekten vazgeçin! Bizleri dinlemeyi öğrenin!

Sağlık emekçileri ve halkı karşı karşıya getirip bu skandaldan sıyrılmanıza izin vermeyeceğiz.”

(HADİYE AYŞE İRİM)
Paylaş