Yaşanılan bu vahşi cinayet ne bir ilktir, ne de gerekli önlemler alınmadığı sürece son olacaktır.
Sağlık sistemi ‘halk için sağlık’ kriterleriyle yeniden yapılandırılamazsa bu acılar yaşanmaya devam edilecektir.
Sistemin temsilcileri, sağlık sistemindeki kokuşmuşluğu göz ardı etmek adına vatandaş ile sağlık çalışanlarını özellikle karşı karşıya getirmektedirler.
Bu durum onlar için adeta bir can simidi olmuştur.
Sistemin sorunlarının sorumlusu olarak; sağlık çalışanları gösterilmeye çalışılarak kapitalist sistemin ‘paran kadar sağlık’ işleyişinin üzeri örtülmeye çalışılmaktadır.
Sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddet olayları aslında sistemin tüm halkımıza karşı sürdürdüğü baskılardan ayrı olarak ele alınamaz.
Bunun içinde sağlık çalışanlarına karşı uygulanan şiddete hep birlikte karşı durmak zorundayız.
“AKP yapar” diyerek seçim propagandası yapanlar, Tabipler Birliği Merkez Konseyi’nin değerlendirmelerine göre bakın neler yapmışlar.
İşte yaşanılan şiddet, gerçekleşen ölümler onların yaptıklarıyla övündükleri bu uygulamaların sonucudur.
“Uyardık, ‘Artık Yeter!’ dedik sağlıkta gün be gün artan şiddete karşı; duymadılar.
Acil taleplerimizi ilettik; görmezden geldiler.
Türk Ceza Kanununa ek maddeler önerdik, yok saydılar.
Açıklamalar, eylemler, toplantılar yaptık; Sağlık Bakanlığı’nın önünü aşındırdık, Meclis Komisyonu’nda sunumlar yaptık, dikkate almadılar.
Şiddete uğrayan sağlık emekçileri için acil şiddet hattı kurmak zorunda kaldık, yetkililer önemsemediler.
“Hazırladığınız raporun gereğini yapın. Sağlıkta şiddeti önlemek için sahici adımlar atmaya başlayın. Yarın çok geç olmadan…” diye haykırdık; ciddiye almadılar.
Bakanlık bizimle alay eder gibi şiddete karşı tedbir diye hasta ve çalışan tuvaletlerini birleştirdi.
Ve sonunda yine “geç” oldu; bugün de Kamil Furtun arkadaşımız aramızda değil, aramızdan söküp alındı...
Biz, bu cinayetlere zemin hazırlayan faktörleri çok iyi biliyoruz.
Bu cinayette katil kadar sorumluluğu olanlar:
“Ben doktora iğne yaptırmam, doktor bir iğne yapar, adamı felç eder icabında.” diyenlerdir.
Bu cinayette katil kadar sorumluluğu olanlar:
“Doktor efendi dönemi bitti” diyenlerdir,
Bu cinayette katil kadar sorumluluğu olanlar:
“Doktorların eli hastaların cebinde”, "Doktor efendi mani peşinde" deyip miting meydanlarında vatandaşa sağlıkçıları yuhalatanlardır;
Bu cinayette katil kadar sorumluluğu olanlar:
Mafya bozuntularını “taşeron” adı altında hastanelere sokanlardır. Daha fazla kar hırsıyla sağlıkçıları zorla, tehditle ölesiye çalıştıran, özel sermayenin gözünü doyurmak için hastalanma garantisi veren ve bir yandan hekimleri sağlıkçıları her fırsatta kötüleyen, "paragöz, tembel" diyen, SABİM`le terör estirenlerdir”.
Birde bu uygulamaların destekçisi olan bizzat sağlık sektörü içersinde yer alan yandaş bir cephe var ki, adeta sistemin Truva atı rolünü üstleniyorlar.
Çanakkale’de sözde bu cinayeti protesto ediyormuş gibi yapıp, 15 dakikalık iş bırakma sonrasında sağlıkta dönüşüm politikalarının sonucu olarak yaşanan sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddeti aklamaya dönük bir anlayışla hareket eden yöneticiler yaşanan bu şiddette aynı zamanda pay sahibidirler.
Oy uğruna, halkın dostu, vicdanlı yöneticiler gibi görünmek uğruna, doktorları aşağılayan, mevcut sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerindeki çarpıklıkların faturasını doktorlara çıkaran, hekimleri bencil, çalışmaktan kaçan ve zorla çalıştırılan, hatta üçkağıtçı, dolandırıcı kişiler olarak lanse devlet adamları ve onların yalakalıklarını yapan sözde hekimler bu cinayetlerin gerçek sorumlularıdır.
Sözde karşı çıkışıyormuş gibi yapıp “yaşanan şiddet olayları üzerinden hesap yapıp, insani duyguları istismar edenlere karşı da tüm halkımız ve sağlık çalışanlarımızı dikkatli olmaya çağırıyoruz” sözleriyle; yaşanan şiddet olaylarına karşı tepki gösteren, karşı duran sağlık çalışanlarını hedef alan kişi ne yazık ki Çanakkale Devlet Hastanesi Baş Hekim Yardımcısıdır.
Baş Hekim Yardımcısı şunu demek istemektedir; sağlık çalışanlarının şiddete maruz kalmasına tepki gösterenler , ‘insani duyguları istismar etmektedirler ,bu kişilerden uzak durun’.
Siyasi iradenin aklanması için, şiddet uygulamalarına karşı çıkamayan bizzat karşı çıkanları eleştiren bu rol Truva atı rolü değil de nedir?