"Rant değil, kamu ihtiyacı esas alınmalı"

729

31 Mart Yerel Seçimlerinin yaklaşması ile birlikte sendikalar, odalar, STK’lar yerel yönetimlerinden beklentilerini ve nasıl bir yerel yönetim istediklerini gazetemiz Çanakkale OLAY’la paylaşmaya devam ediyorlar.  KESK’e bağlı İl Özel İdare ve Belediye memurları çalışanları sendikası olan TÜMBELSEN Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu, nasıl bir yerel yönetim beklediklerini değerlendirdiler. TÜMBELSEN Şube Başkanı Bülent Barın,  Yönetim Kurulu adına yaptığı açıklamada, yerel yönetimleri demokrasinin okulları olarak gördüğünü belirtti. Merkeziyetçi, bürokratik devlet yapısının yerel demokrasinin ve yerel yönetimlerin güçlenmesini engellediğini belirten Barın, yerel yönetimlerin daha şeffaf bir şekilde yapılandırılması ve daha geniş yetkilere kavuşması gerektiğini ifade etti. Barın; “Ülkemizde her gelen siyasi iktidar tarafından yerel yönetimlere ilişkin yapılan düzenlemeler, bu kurumlarımızın demokratik niteliğini arttırmaktan çok yetkilerin merkeze bağlanması ile elleri kolları bağlanır hale getirilmiştir” dedi. Son 25 yılda yerel yönetimlerin kentleri betona teslim ettiğini belirten Barın; “Kentlerin farklılıkları bir arada tutacak, kent kimliğini oluşturacak biçimde planlanması yerel yönetimlerin temel görevi olmalıdır” dedi. Barın yerel yönetim anlayışı için; “Kamusal hizmetlerde yurttaşın müşteri olarak görülmediği, piyasa koşullarına ve vahşi kar hırsına teslim edilmediği toplumcu, halkçı politikalar üreten bir yerel yönetim olmalıdır” dedi. Çanakkale’de yerel yönetimin sendikalarla iş birliği içerisinde, liyakate dayalı bir çalışma yaşamını ortak örmesi gerektiğini dile getiren Barın, kentte tarım ve turizmin önemsenmesi gerektiğini ifade etti. Barın, giderek büyüyen kentin, beslenme, barınma ve eğitim ihtiyacının da arttığını söyledi. 

 
“Yerel yönetimler demokrasinin kaleleri, okullarıdır”
Değerlendirmesine; “Yerel yönetimler demokrasinin kaleleri, okullarıdır” diyerek başlayan Barın; “Yerel yönetimleri tanımlaya böyle başlamak gerekiyor. Ülkemizde 150 yıllık geçmişe sahip yerel yönetimler, batı toplumlarındaki tanımlarına göre idari ve mali olarak merkezi idarenin denetiminde, vesayet ilişkisinin kendisini her alanda hissettirdiği kurumlar olarak yapılandırılmışlardır. Bu vesayet ilişkisi doğal olarak yerel yönetimlerin demokratik yanını baskılandırdığı gibi, hizmetlerin sunumunda ve kaynak yaratmada da negatif etkileri olmuştur. Merkeziyetçi, bürokratik devlet yapısı yerel demokrasinin ve yerel yönetimlerin güçlenmesini de engellemiştir. Kamusal hizmetin en kısa zamanda ve en etkin biçimde, yerelde halka ulaştırılması ile görevlendirilmiş bu kamu kurumları daha demokratik, katılımcı, şeffaf ve halka hesap verebilir, idari ve mali olarak güçlendirilmesi bu yönleriyle daha geniş yetkilere kavuşturulması gerekmektedir. Ancak, ülkemizde her gelen siyasi iktidar tarafından yerel yönetimlere ilişkin yapılan düzenlemeler, bu kurumlarımızın demokratik niteliğini arttırmaktan çok yetkilerin merkeze bağlanması ile elleri kolları bağlanır hale getirilmiştir” dedi. 
 
“Kentler, son 25 yıldır betona teslim edildi”
Son 25 yılda birçok yerel yönetimin kentleri betona teslim ettiğini ifade eden Barın; “Son 25 yılda başta büyük kentlerimiz olmak üzere iş başına gelen bazı yöneticiler yerel yönetimleri yalnızca imar değişikliği ve fiziki yapı projeleri ile betona teslim etmiş, ortaya çıkan kent rantı yandaş müteahhitlere peşkeş çekilmiştir. Kentlerimizin tarihi dokusu bozulmuş, insan odaklı ihtiyaçlardan çok sermayenin kar hırsı öne çıkarılarak talan edilmiştir. Asfalt ve beton belediyeciliği hizmet anlayışının esası oluşturulmuştur. Oysa kentler, canlı organizmalar olarak düşünülüp, akıl ve bilimin ışığında şehircilik ilkeleri ve tekniğine uygun olarak, doğası, tarihi, sosyal ve kültürel yapısıyla bir bütün olarak toplumsal gelişimi, etkileşimi gerçekleştirecek bir bütünlükle farklılıkları bir arada tutacak, kent kimliğini oluşturacak biçimde planlanması yerel yönetimlerin temel görevi olmalıdır” dedi. 
 
“Toplumcu, halkçı politikaların uygulanmasına ihtiyaç var”
Yerel yönetimlerin anlayışının rant yaratmak değil, kamusal hizmet vermek olduğunu belirten Barın; “Çeyrek asırdır belediye yönetimlerinin önemli bir bölümünde etkin olan ve 17 yıldır da ülkeyi yöneten anlayış, tüm sıraladığım bilimsel ve evrensel tanımlamaların dışında, rant ekonomisi yaratmak adına belediyelerde kentin özgün dokusundan ve kimliğinden uzak, tek tipleştiren planlama ve hizmetlerle kentlerimizi yaşanmaz hale getirmişlerdir. Yerel yönetim hizmetlerinin kar amacıyla değil, bir kamu hizmeti anlayışı ile görülmesi esas olmalıdır. Kamusal hizmetlerinde yurttaşın müşteri olarak görülmediği, piyasa koşullarına ve vahşi kar hırsına teslim edilmediği toplumcu, halkçı politikaların uygulanmasına ihtiyaç vardır. Bu kapsamda başta eğitim ve sağlık hizmetleri ile ulaşım, barınma, temiz içme suyu, çevre, sosyal ve kültürel hizmetlerin piyasalaştırılmasına karşı çıkan ve bu hizmetlerin yurttaşın yararlanmasında eşit hak sahibi olduğu bilinci ile toplumsal yarar ve kolektif karar çerçevesinde yerine getirilmesi temel amaç olmalıdır” dedi.
 
“Tarım, turizm ve liyakate önem verilmeli”
Sorunları yakından bilen ve çözüm üretmede birincil olan yerel yönetim emekçileri ve sendikal örgütleri iş yaşamında, karar aşamalarında etkin hale getirilerek liyakate dayalı bir çalışma yaşamının birlikte örülmesinden yanayız. Yaşadığımız şehir Çanakkale de tarımsal alanların oldukça çok olduğu ancak son zamanlarda ülkemizde dışa bağımlı bir tarım politikası izlendiğinden dolayı bu şehrin insanları bu verimli bereketli topraklardan yeteri kadar faydalanamamaktadırlar. Aynı şekilde hayvancılık yönünden de durum aynıdır. Bu nedenle Çanakkale yerelinde yerel yönetim destekli tarım ve hayvancılığın güçlendirilmesi yönünde çalışmalar yapılıp özellikle kooperatifleşme anlamında  katkıda bulunarak bu sektörün yerelde canlanması ve üreticiye bir istihdam sağlanması bakımından oldukça önemlidir. Ele alınması gereken başka bir konuda, kentte turizmin geliştirilmesine yönelik çalışmaların hızlandırılmasıdır.  Çanakkale’nin turizm, eğitim, spor, sağlık, kültür…  gibi alanlarda ülke ve dünya çapında etkinliğinin arttırılıp, cazibe merkezi olmasına yönelik tanıtım çalışmaları yapılmalıdır. Şehrimizde festival yarışma çeşitli fuarlar düzenlenerek şehrin ekonomisini ve tanıtımını destekleyici projeler yerel yönetimler tarafından üretilmelidir” dedi. 
 
“Büyüyen şehrin eğitim ve barınma ihtiyaçları da artmakta”
Son olarak yerel yönetimlerin yapması gereken sosyal sorumlulukları olduğunu belirten Barın; “Büyüyen şehrimizin eğitim ve barınma yönünden de ihtiyaçları çoğalmaktadır. Okul öncesi eğitime yönelik yerel yönetim tarafından kreşler arttırılıp, üniversite öğrencilerinin yoğun olduğu şehrimizde bu öğrencilerin barınma sorunlarına dair çalışmalar yapılıp ulaşımları konusunda destek olunması da bir nevi eğitime katkı olacağı kanısındayım. Ayrıca engelli çocuklarımız için eğitim ve rehabilitasyon merkezleri kurarak hem eğitimleri yönünde hem de ailelerine destek amaçlı projeler üretilmelidir. Çanakkale de yaşayanlar olarak havasına suyuna doğasına sahip çıkan ve her alanda bu yaşam alanlarımızın korunmasında gücünü ve desteğini veren bir yerel yönetim anlayışını benimseyen yerel yönetim anlayışının şehrimizde hakim olmasını istiyoruz. Yaklaşan yerel seçimlerde de havasına suyuna doğasına sahip çıkan adalet eşitlik demokrasi ve barış ilkelerini benimsemiş olan anlayıştan yana hareket edeceğimizi belirtiyor, toplumun geniş kesimlerinin de başka bir seçeneğinin kalmadığını düşünüyorum” dedi.
(Eren Aşnaz)
Paylaş