havadurum

Prof. Dr. Sevinç Özer’e bir destek de Samsun’dan

ÇOMÜ’de maruz kaldığı baskılar ve mobbing uygulamaları nedeniyle Prof. Dr. Sevinç Özer’e sahip çıkarak baskıları kınayan Samsun Akademik Elemanlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Süleyman Çelik yapmış olduğu yazılı açıklama ile yaşanılan bu olayların eğitim sisteminin gerici dönüşümünün bir sonucu olduğunu söyledi.

901
Samsun Akademik Elemanlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Süleyman Çelik “Eğitim Öğretim Nereye?” başlıklı yazılı açıklamasında eğitim sisteminin gelinen noktadaki gerçeklerine vurgu yaparak” Aklı ve bilimsel düşünceyi savunan çağdaş/Atatürkçü öğretim üyeleri, kadro verilmeyerek ve hukuk dışı soruşturmalarla sürekli taciz edilip bezdiri (mobbing) uygulanarak üniversitelerden ayrılmaya zorlanmaktadırlar. Ne yazık ki son günlerde mahkemelerin de bu tür hukuksuzlukları destekledikleri, hatta mağdurları cezalandırdıkları görülmektedir. Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden Prof. Dr. İsmet Şenel, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sevinç Özer ve Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü bu konuda herkesin bildiği örneklerdir” dedi.
 
Üniversitelerde aklı ve bilimi savunmanın suç haline geldiğini belirten Samsun Akademik Elemanlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Süleyman Çelik “Evrim Kuramından söz ettiği için Prof. Dr. Sevinç özer hakkında, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğünce soruşturma açılmıştır. Buna karşılık dogmalar üzerinde akıl dışı bilimsel(!) toplantılar yapılabilmektedir. Örneğin, daha yenilerde Marmara Üniversitesi’nde yapılan “İslami Bisiklet” çalıştayı, üniversitelerimizin geldiği yeri göstermesi bakımından ibret vericidir. Yakında cinlerin, meleklerin cinsiyeti tartışılmaya başlanacaktır” dedi.
 
Eğitim sistemimizin bugünkü görünümüne ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çelik şunları ifade etti:”Eğitim-öğretimde bugünkü duruma gelen yol, aslında 12 Eylül Askeri Darbesiyle 1980’lerde açılmıştır. 1982’de YÖK’ün kurulmasıyla plan uygulanmaya başlamıştır. Çağdaş/Atatürkçü öğretim üyeleri uzaklaştırılmış, üniversiteler dinci/Türk-İslam sentezcilere teslim edilmiştir. Yeni kurulan üniversitelere öğretim üyesi yetiştirmek amacıyla yurtdışına doktora yapmak üzere gönderilen öğrenciler, YÖK tarafından, genelde dinciler arasından seçilmiştir. TÜBİTAK, YÖK, ÖSYM, Üniversitelerarası Kurul ve TÜBA’da gerçekleşen son yönetim değişiklikleriyle kadrolaşma ve dönüşüm artık tamamlanma aşamasına gelmiştir. 2008’den sonra atanan rektörler, yardımcı doçent atamalarında bilimsel yeterliliği değil, ideolojik yandaşlığı esas almışlardır. Çok daha fazla bilimsel yayını ve akademik puanı olan adaylar, fakülte yönetim kurullarınca önerilmiş olsalar bile rektörlerce atanmamışlardır. Son yıllarda çağdaş/Atatürkçü profesörlere doçentlik jürilerinde yer verilmediği görülmektedir. Bu şekilde doçentlik sınavları şaibeli hale gelmektedir. Profesörlüğe yükselme jürilerini rektörler, zaten keyfi olarak belirlemektedirler. Bu koşullara karşın doçent olabilmiş çağdaş bilim insanları, bırakınız profesörlüğe yükselmeyi, doçent kadrosuna bile atanmamaktadırlar. ÖSYM’de son yıllarda yaşanan kopya, şifreleme ve bilgi sızdırma gibi skandallar, kadrolaşmanın üniversitelere girişe kadar inmeye başladığını düşündürmektedir.”
Paylaş