havadurum

Prof. Dr. Savaş "Sondaj uygun yapılmazsa geri dönüşü olmayan zararlar verir"

1186

 Ayvacık Gülpınar`da Transmark Turkey Gülpınar Yenilenebilir Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan Transmark Jeotermal Enerji Santrali projesi için `ÇED Gerekli Değildir` kararı verildi. 96 bin metrekare alan içerisinde Tuzla-Gülpınar- Kocaköy mevkiinde kurulması planlanan projenin ‘Gülpınar, Babakale, Tuzla, Yukarıköy, Kocaköy, Kızılkeçili’ köylerini olumsuz etkileyeceği belirtildi. Proje için yapılan ÇED başvurusu sonrası köylüler projeyi istemediklerini belirterek, projenin Tuzla Barajına yakın mesafede yer aldığı ve içme suyu açısından büyük bir risk olduğunu belirtmişlerdi. Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği tarafından sondajdan etkilenecek köylerden oluşan heyetle birlikte dava karar karşı dava açılacağı açıklandı. ZMO Şube Başkanı Prof. Dr. Türker Savaş, gazetemiz Çanakkale OLAY’a sondajın olası etkilerini, tarıma ve çevreye verebileceği zararları anlattı. Sıcak suyun çevre sıcaklığını arttırabileceğini belirten Savaş, aynı zamanda maliyeti yüksek olduğu için çıkan suyun birçok yerde tekrar sisteme verilmediğini söyledi. Bu durumun çevrede bulunan su kaynaklarının ısınmasına neden olduğunu belirten Savaş; “Ağır metaller nedeniyle yüzeye bırakılan su, yeniden aynı aküfere verilmediği koşullarda toprağın yapısını bozuyor. Anı zamanda bitkilere zararlı. Üçüncü noktada, bunu bulmak için önce sondaj yapıyorsunuz. Sonra aküferi buluyorsunuz ve oradan çekiyorsunuz. Bu arada yararlı ya da sulama suyu için kullanılacak yeraltı sularını da bozabiliyorsunuz” dedi. En önemli etkisinin bu suyun yüzeye bırakılıyor olması ve ağır metallerle kirleniyor olması olduğunu belirten Savaş;“Yani olması gerektiği gibi, maliyetine bakmaksınız, çevreye azami duyarlılık göstererek yaptığınızda yapılabilir diyorum” dedi. Tuzla’da çıkan su nedeniyle hiçbir bitkinini yetişmediğini belirten Savaş, 30 yıllık ekonomik ömrü olan bu sistemlerin, tarıma ve çevreye geri dönüşü olmayan büyük zararlar verebileceğini söyledi. 


“En önemli etkisi suların ağır metallerle kirleniyor olması”
Savaş sondajların olası etkileri ile ilgili; “İki etkili söz konusu. Bir kere yeraltındaki sıcak suyu çıkartıyorsunuz. Sıcak suyu oradaki sisteme veriyorsunuz ve bu yüksek sıcaklığı yüzeye alıyorsunuz. Dolayısı ile bunun o çevredeki sıcaklığı değiştirme potansiyeli var. Bir diğer sorun da bu çıkan suyu tekrar siteme vermiyorlar, ya da veremiyorlar. Maliyeti yüksek olduğu için ortama bırakıyorlar. Bu tabii ki yine çevredeki çay, nehir… vb. gibi suların ısınmasına neden oluyor. Diğer yandan bunların çoğunda ağır metaller var. Bu Aydın’da görüldü. Bu ağır metaller nedeniyle yüzeye bırakılan su, yeniden aynı aküfere verilmediği koşullarda toprağın yapısını bozuyor. Anı zamanda bitkilere zararlı. Üçüncü noktada da bunu bulmak için önce sondaj yapıyorsunuz. Sonra, aküferi buluyorsunuz ve oradan çekiyorsunuz. Bu arada yararlı ya da sulama suyu için kullanılacak yeraltı sularını da bozabiliyorsunuz. Çok dikkatli yapılırsa, mevcut çıkan sıcak su tekrar aynı aküfere uygun bir şekilde verilirse, yeraltından getirilen sıcaklığın etkisi daha az olur. Ama en önemli etkisi bu suyun yüzeye bırakılıyor olması ve ağır metallerle kirleniyor olması.  Yani olması gerektiği gibi, maliyetine bakmaksızın, çevreye azami duyarlılık göstererek yaptığınızda yapılabilir diyorum. Ancak burada ne yaptığınız da önemli. Bu sudan elektrik üreteceksiniz. Bazı alanlarda seralar için tarımsal amaçlı kullanılıyor. Oralarda bunu biraz daha zararsız düşünebilirsiniz” dedi. 
 
“25 yılın sonunda çevrede yaratacağı tahribat var”
Uygun sondaj yapılmadığı için birçok yerde tarımsal ve çevresel sorunlar yaşandığını belirten Savaş; “Tuzla’da kendiliğinden dışarıya çıkıyor ve çıktığı yerlerde hiçbir bitki örtüsü görülmüyor. Burada sorun baraj olunca daha da büyüyor. Eğer ki baraj havzasında siz deşarj yaparsanız, o sular baraj havzasında olduğu için barajda toplanacaktır. Burada da baraj havzasında olduğu için çok daha büyük bir alana ağır metallerin taşınması söz konusu. Çevre değerlendirmesine göre bunu daha önce Çırpılar’daki termik santral için söyledim. Buralara 25-30 yıl ömür biçiliyor. Ancak bunun 25 yılın sonunda çevrede yaratacağı tahribat var. Bu tahribatın orada yapılabilecek ‘tarıma, çevreye’ yaratabileceğinin sınırı yok. Eğer ki uygun yaparsak, çevreyi kirletmezsek olabilir. Aynı durum burası için de geçerli. Burada ekonomik ömrü bittikten sonra çevre gitmişse, onun geriye dönüşümü çok çok daha zor oluyor. Geriye dönüşü olmuyor. İnsanlar oradan gittikten sonra orayı; ‘yeniden rehabilite edelim’ demiyor. Bu anlamda Balya’yı örnek verebiliriz. 1950’li yıllarda 20 binlere varan bir nüfusu vardı. O bölgede madenler vardı. Sonrasında orada 3 bin nüfus yok. Ancak, orada çevre özellikle kurşun madenleri nedeni ile kirlenmiş durumda. Bu tip çevreyi kirletebilecek teknolojilerin ömrü tamamlandıktan sonra, özellikle tarımda aynı ekonomik getiriyi sağlayabilmek mümkün olmayacaktır” dedi.
(Eren Aşnaz)
Paylaş