Okkalı; “Sorunlarımız acil çözüm bekliyor”

Eğitim Sen Çanakkale Şube Sekreteri Hülya Okkalı, öğretmenlik mesleğinin her geçen gün İtibarsızlaştırıldığını söyledi.

308
24 Kasım Öğretmenler günü nedeniyle açıklama yapan Eğitim Sen Çanakkale Şube Sekreteri Hülya Okkalı, AKP’nin 24 Kasım üzerinden şov yapmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Okkalı; “12 Eylül cuntasının ilan ettiği 24 Kasım öğretmenler günü bir kez daha bildik ritüellerle kutlanıyor. Her yıl olduğu gibi, bu yılda öğretmenlerimiz için sahte övgüler dizilecek, boş vaatler verilip, nutuklar atılacak. Oysa bizler, sorunlarımıza sağlıklı ve gerçekçi çözümler üretilmesini istiyoruz. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü ise 12 Eylül’le hesaplaştığını iddia eden AKP’nin ve yandaşı sendikaların halen görmezden geldiği bir gün olmayı sürdürüyor. Neden mi? Çünkü gerek AKP gerekse geçmişte iktidarı elinde tutan hükümetler, öğretmenlik mesleğinin taşıması gerektiği nitelikleri, iş yükünü, aldığı ücreti ve eğitim hizmetinin niteliğini evrensel kriterlerle tartışmak istemiyor. Öğretmenleri susturmaya, sindirmeye ve örgütlü gücünü dağıtmaya çalışan 12 Eylül cuntacılarının yolundan gitmeye devam ediyorlar. Eğitim Sen olarak, öğretmenlerimizin sorunlarının her geçen gün arttığı, eğitim sistemimizin niteliksizleşmesi ve ticarileşmesi için türlü politikaların yürütüldüğü, mesleğimizin bizzat Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı tarafından itibarsızlaştırıldığı bir dönemde AKP’nin 24 Kasım üzerinden şov yapmasına izin vermeyeceğiz! Okullarda düzenlenecek resmi kutlamalara katılmıyor ve birikmiş sorunlarımızın çözümü için alanlara çıkıyoruz” dedi.
 
“Öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırıldı”
“Sorunların merkezinde Öğretmenler değil, eğitimi ticarileştiren politikalar bulunuyor” diyen Okkalı; “Her konuşmasında, eğitim sisteminin sorunlarının nedeni olarak öğretmenleri işaret eden Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e bir gerçeği anlatmak gerekiyor: Eğitimi alınır satılır bir hizmet haline getiren, parası olanın ve olmayanın farklı niteliklerde eğitimden yararlanmasına neden olan, AHİM Kararına rağmen Anadil hakkını yok sayarak, doğuştan gelen bir insani hakkı seçmeli ders yaparak, öğretmenliği sıradan, basit bir iş olarak görmekte ısrar eden, okulları birer ticarethane öğrencileri de müşteri haline getiren, TKY, İKS, Performans Denetim Sistemi gibi “işletmeci” uygulamaları yürürlüğe koyan, öğretmenler değildir! AKP 2002 seçim bildirgesinde; ‘Öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için öğretmenlerin nitelikleri artırılacak, buna paralel olarak özlük hakları ve çalışma şartları iyileştirilecektir’ denilmesine karşın, 10 yıllık AKP iktidarında öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalaması bir tarafa, öğretmenler bu dönemde büyük bir itibar kaybına uğramıştır. Başbakan ve Milli Eğitim Bakanları, her fırsatta öğretmenlerin az çalıştığı, uzun tatil yaptığı gibi “yalanlardan” bahsetmiş, her fırsatta öğretmenlik mesleğini “itibarsızlaştırmaktan” ve öğretmenleri “aşağılamaktan” geri durmamıştır. Gerçek şu ki, OECD ülkeleri içinde öğretmenleri en çok çalışan ve çalışma süreleri düzenli olarak artan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Öğretmenlerin yıllık çalışma saati ortalaması OECD ülkeleri içinde 1675 saat iken, Türkiye’de öğretmenler 1816 saattir. Türkiye’de öğretmenler, OECD ortalamasına göre 141 saat daha fazla çalışmaktadır. 4+4+4 düzenlemesiyle getirilen seçmeli dersler sonrasında, öğretmenlerimizin akşam saat 19.20’ ye kadar okulda çalışmak zorunda bırakılması buna en iyi örnektir” şeklinde konuştu.
 
“Güvencesiz istihdama mahkum edilmek isteniyoruz”
Öğretmenlerin esnek ve güvencesiz istihdama mahkum edilmek istendiğini kaydeden Okkalı; “İtibarsızlaştırılan mesleğimize biçilen değer satın alma gücümüzü giderek düşürdü. Eğitim emekçilerinin ücretlerinde yaşanan gerilemeyi en somut ifade etmenin yolu, öğretmenlerin ve diğer bazı meslek gruplarının 10 yıl önceki maaşları ile bugün aldıkları maaşları karşılaştırmaktır. 2002–2012 yılları arasında bir karşılaştırma yaptığımızda en düşük memur maaşı 293 TL iken 1520 TL; polis memuru maaşı 591 TL iken 2.418 TL; uzman doktor maaşı 810 TL iken 3.564 TL; avukat maaşı 780 TL iken 3.525 TL; öğretmen maaşı ise 562 TL iken en düşük 1.770 TL, en yüksek ise 2.062 TL olmuştur. Aradan geçen 10 yıl içinde hemen hemen bütün meslek gruplarının temel ücretlerinde gerçekleşen artış, eğitim emekçilerinin maaşlarındaki artıştan daha fazla olmuş ve yüz binlerce eğitim emekçisinin satınalma gücü fiilen düşmüştür. Unutulmamalıdır ki ücretlerimizi karşılaştırdığımız diğer meslek gruplarının da hak ettikleri ücreti aldıklarını söylemek mümkün değildir. Az kişiyle çok iş yaptırabilmek için, istedikleri zaman, çeşitli bahanelerle işten çıkarabilmek için, daha fazla çalıştırarak ücretli köleler haline getirebilmek için, aynı işi yapan öğretmenler arasında dayanışmayı değil, rekabeti yaratabilmek için, eğitimi tamamıyla paralı hale getirebilmek için, toplumsal sorunlar karşısında öğretmenlerin diline pranga vurabilmek için, işsiz öğretmenlerin sayısını artırarak, patron edasıyla “dışarıda sizin gibi binlercesi var” demek için, iş güvencemizi çeşitli politikalarla elimizden almaya çalışıyorlar. Başbakan 10 yıl önce ne demişti? Başbakan Gaziantep mitinginde (18 Ekim 2002): ‘Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, Müzik öğretmeni Beden Eğitimi dersine giriyor niye öğretmen ihtiyacı var. (…) O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri yazık değil mi?! Öğretmen almıyorum de. Bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak.’ demişti” ifadelerini kullandı.
 
“4+4+4 dayatması mağdur ediyor”
4+4+4 eğitim sistemi dayatmasıyla da öğretmenlerin mağdur edildiğini vurgulayan Okkalı şu şekilde konuştu: “Eğitimde 4+4+4 modeline geçilmesi ile birlikte okulöncesi çağdaki 60-71 ay arasındaki çocukların ilkokula alınması, sınıfların aşırı kalabalık olması, seçmeli ders sayısında ve ders saatlerindeki artış vb çok sayıda sorun nedeniyle öğretmenler yeni sorunlarla yüz yüze bırakılmıştır. Türkiye’nin dört bir yanında görevlerini ciddi özverilerle sürdüren öğretmenlerimizin yaşadığı sorunları kısaca özetlemek gerekirse; 4+4+4 üzerinden okulların ayrılması ile birlikte 30 bine yakın sınıf öğretmeni başta olmak üzere, 80 bine yakın öğretmen norm fazlası durumuna düşürülmüştür. Norm fazlası durumu ve özür grubu atamalarında yaşanan sorunlar nedeniyle öğretmenlerin aile düzeni parçalanmıştır. 4+4+4 düzenlemesi sonrasında çok sayıda öğretmen, alan değiştirerek yabancısı olduğu alanlarda görev yapmak zorunda bırakılmıştır. Alo 147 ihbar hattıyla velilerimiz ihbarcılığa teşvik edilmekte; öğretmenler, hukuksuz ve keyfi biçimde cezalandırılmaktadır. Öğretmen açıkları sorununa kalıcı çözümler üretilmemekte, 300 bini aşkın işsiz öğretmen kadrolu ve güvenceli olarak atanmayı beklemektedir. Okullara yeterli ödenek verilmediği için öğretmenler öğrencilerden çeşitli adlar altında para toplamaya zorlanan birer “tahsildar” durumuna düşürülmüştür. Ek Ders yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle öğretmenlerin kazanılmış hakları birer birer ellerinden alınmaktadır. Öğretmenlerin büyük bölümünde iş yükü artışına paralel olarak meslek hastalıklarında artış yaşanmaktadır. ADEY, RİDEF, RİTA, Aile Öğretmenliği vb gibi projelerle eğitim emekçilerinin angarya çalıştırılmasının önü açıldı. Demokratik haklarını kullandıkları ve sendikal çalışmalara katıldıkları için her yıl çok sayıda öğretmen soruşturma geçirmekte, cezalandırılmakta ya da sürgün edilmektedir.”
Paylaş