Bayramiç ilçesine bağlı Karaköy Köyü Gediktepe bölgesinde altın arama sondaj çalışmalarını sürdüren altın madeni şirketine, kimyasal sondaj atıklarıyla çevreyi kirlettiği tespit edilmesi sonucu 40 bin 636 TL para cezası uygulanmasını değerlendiren, Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant; “Kimyasal sondaj atıklarıyla çevreyi kirletme olayı süreklilik arz eden bir iş. Yani sondaj sürdükçe doğayı kirletiyorlar. Dışarıya taşkınlar olunca ancak bunlar ortaya çıkıyor. Halbuki yerin altına sürekli zehirli çamur basıyorlar. Ceza kesmek çözüm değil. Asıl çözüm bu altın arama çalışmalarını kökten yasaklamaktan geçiyor” dedi.
“Gerçekçi değiller”
Basın mensuplarına sondaj sahalarını gezdiren Kuzey Biga Madencilik firmasının yetkililerinin, ceza ile ilgili “Sondaj çamurunun izinli alan dışına çıkması yüzünden ceza alınmıştır" şeklindeki açıklamasına ise Nalbant şu yanıtı verdi: “Muratlar Köyü`nde sondajlar yüzünden köyün içme suları artık içilemez hale geldi. Kızılelma Köyü`nün suları zehirlendi. Keçiler öldü ve yavru attı. Çok büyük zararlar oluştu. İnsanlar artık, yıllardır içtikleri suları içemez oldular. Dışarıdan su getirmeye ve damacana suyu içmeye mecbur bırakıldılar. Yani, sondaj çamurunun izinli alanın dışına çıkmış gibi açıklamalar gerçekçi değil. Sondajların yöreye çok ciddi zararlar verdiğinin bu da bir göstergesidir.”
“Zehirli çamurlar vatandaşın sofrasına kadar gelecek”
Altın arama çalışmaları sırasında yeraltına basılan zehirli çamurların bir şekilde vatandaşın sofrasına kadar ulaşacağını kaydeden Nalbant; “Kirazlı bölgesine yeraltı su kaynaklarının içerisine basılan zehirli çamurların toplamı 60 bin ton. O kadar büyük yeraltına malzeme basıyorlar ki, bu zehirli çamurlar eninde sonunda Çanakkale`nin tenceresine gelecek, çayına gelecek. Yani bunlar bir şekilde yer altından Çanakkale Atıkhisar Barajı`na sızacak. Oradan da hepimizin içtiği sulara karışacak. Yemeklerimizin içerisine kadar gelecek. 40 bin lira cezalar keserek bu işi önlemek mümkün değil. Asıl çözüm maden şirketlerinin hepsini Çanakkale`den uzaklaştırmaktır” diye konuştu.
“Üniversitenin birimi çalıştırılmıyor”
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi yönetiminin susarak altın tekellerine destek verdiğini ifade eden Nalbant, Kazdağları`yla ilgili üniversitede kurulmuş birim olduğuna dikkat çekti. Bu birimin çalıştırılmadığını vurgulayan Nalbant; “Her toplantıda üniversitenin altın arama çalışmalarına artık ses çıkartması gerektiğini dile getirdim. Üniversitenin Kazdağları’yla ilgili kurulmuş bir birimi var. Bu birim şimdi çalışmıyor, çalıştırılmıyor. Hiçbir görev yapmıyor. Birileri çıkıp, bu konuda üniversitenin resmi görüşünü söylemesi lazım. Onu da söylemiyorlar. Susuyorlar. Susarak altın tekellerine destek veriyorlar” dedi.
“Üniversite onurlu bir davranış sergilemedi”
ÇOMÜ`yü ziyaret eden Kuzey Biga Madencik şirketinin kütüphaneye bağışladığı kitapları kabul eden Rektör Sedat Laçiner`e de tepki gösteren Nalbant; “Kuzey Biga Madencilik şirketi, üniversite rektörünü ziyaret ediyor. Üniversite kütüphanesine kitap bağışlıyor. Ben rektör olsam, böyle bir bağışı kesinlikle kabul etmem. Susup destek verdiği zaman tabii karşılığında üniversiteye göstermelik bağışlar geliyor. Bunun da üniversite açısından çok onurlu bir davranış olduğunu düşünmüyorum”
“Üniversite mutlaka ses çıkartmalı”
Turizm Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen bir söyleşide ÇOMÜ Öğretim Görevlisi Ekrem Tufan`ın `Üniversitemiz altın arama çalışmalarına ses çıkartmıyor` şeklindeki açıklamalarının doğru olduğunu dile getiren Nalbant, konuya duyarlı olan öğretim görevlilerine teşekkür etti. Bazı üniversite öğretim görevlilerinin altın arama çalışmalarına tepki gösterirken, üniversite yönetiminin ise bu konuya hep suskun kaldığının altını çizen Nalbant; “Üniversite altın arama çalışmalarına tepki göstermeli. Üniversite bulunan bazı öğretim görevlileri seslerini çıkartıyorlar. Görevlerini yapıyorlar, ben onlara buradan teşekkür ediyorum. Ekrem Tufan ses çıkartanlardan birisi. Prof. Dr. Kenan Kaynaş, Telat Koç, Murat Türkeş gibi çok değerli hocalarımız görüşlerini bu güne kadar hep açıkladılar. Ama resmi kurum ve tüzel kişilik olarak üniversite hep sustu” şeklinde konuştu.
“Üniversite açısından vahim bir durum”
Üniversite yönetiminin çevreye karşı sorumluluğunu yerine getirmemesini üzüntü verici bir durum olarak değerlendiren Nalbant şu şekilde konuştu: “Üniversitede sayı 40 bine doğru gidiyor diye dillendiriliyor. Bu 40 bin insan bu dağlardan hava soluyor. Su içiyor ve besleniyor. Bu konuya ses çıkartmamak, o kadar vahim bir durum ki. Yani içtiğiniz suya ve havasını soluduğunuz dağlara karşı sorumluluğunuz var. Bu sorumluluğu yerine getirmiyorsunuz. Üniversite açısından bu gerçekten çok vahim bir durum. Üzüntü verici bir durum.”