Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay, Çanakkale’nin tek içme ve sulama su kaynağı Atikhisar’da Kanadalı altıncı şirket Alamos Gold’un yerli ortağı Doğu Biga Madencilik A.Ş ile gerçekleştirilen orman katliamını dronla görüntüleyerek kamuoyuna duyurmuştu. Mutlay tarafından çekilen görüntüler kamuoyunun yanı sıra encümen üyesi olduğu Ege ve Marmara Belediyeler Birliği’ne sunulurken, alınan ortak karar ile 19 Temmuz’da tepki eylemleri başlamış, tepkiler, Kirazlı’da su hakkı nöbeti eylemleri ile artarak devam etmişti. Mutluay, 19 Temmuz ile başlayan süreci ve sonrasını gazetemiz Çanakkale OLAY’a değerlendirdi. Çanakkale Belediyesi ile DSİ’nin 2000 yılında imzaladığı protokol çerçevesinde, temiz su hakkının Çanakkale Belediyesi sorumluluğunda olduğunu belirten Mutluay; “Atikhisar Havzası’nda altın madeni dolayısı ile oluşabilecek herhangi bir kirlilikten Çanakkale Belediyesi sorumlu. Buradan da yola çıkarak bu su ve vicdan nöbetine Çanakkale Belediyesi olarak bizlerde katılıyoruz. Sivil toplumun almış olduğu karara destek veriyoruz ve su hakkımızı savunuyoruz” dedi. Türkiye’nin birçok yerinden destek mesajları aldıklarını belirten Mutluay, Kazdağlarının bir dünya mirası olduğunu, tüm ülkenin ve dünyanın Kazdağlarına sahip çıkması gerektiğini ifade etti. TEMA’nın orman mühendislerinden oluşan uzman ekibi ile birlikte görüntülerde yapılan tarama yöntemi ile 195 bin ağacın katledildiğinin bilimsel olarak ispatlandığını belirten Mutluay, firmanın daha ilk başta ÇED taahhütlerini yok saydığını söyledi. Konuyla ilgili dava süreçlerinin devam ettiğini ifade eden Mutluay; “Hukuki süreçler devam ederken binlerce ağaç kesildi. Bu geri dönülmez bir tahribattı. Şu anda da hukuki süreç devam ediyor ancak geri dönülmez tahribatta devam ediyor” dedi. Kazdağları için verilen doğa hakkı mücadelesinden asla geri adım atmayacaklarını belirten Mutluay; “Biz, bundan geri adım atmayacağız. Çanakkale halkı şunu bilsin, bundan sonra ‘Serçeler, Ortaca, Terziler…’ için alınmış ruhsatlı alanlar var. Bunlardan bir bölümü metalik madencilik, bir bölümü kuvars. Kuvars izni almış firmalarda aslında Kanadalı altın firmaları. Dolayısı ile bunların kuvars ile ilgilileri yok. Bu alanı kapatmak için yapmış oldukları bir şey. Şu anda arkadan dolanıyorlar” dedi. 19 Temmuz’da başlayan eylemleri ve sonrasını değerlendiren Belediye Başkan Yardımcısı Mutluay; “Ege ve Marmara Belediyeleri Birliği’nin eski adı ‘Kazdağı ve Madra Dağı Belediyeleri Birliği’ idi. Bu birlik isim değiştirdi. Toplam 34 belediyeden oluşan bir birlik. Bende, Ege ve Marmara Belediyeler Birliği 7 encümen üyesinden biriyim. 28 Haziran tarihinde yani bir ay kadar önce Kirazlı ve Balaban’da çok büyük kesimlerin yapıldığına dair ihbar aldık. Bunun üzerine kesim yapılan alanı görüntüledik. Bu görüntüler basına ve kamuoyuna yansıdı. Bir gün sonra yani 29 Haziran’da Ege ve Marmara Belediyeler Birliği encümenine katıldım. Encümen üyelerine ile bu görüntüleri sundum ve durumu paylaştım. Burada gerçekten bir katliam yapıldığını ve birliğin en önemli gündeminin bu olması gerektiği konusunda ortak başlık altında 19Temmuz’da yapılacak toplantıyı Çanakkale’de yapmak kararı aldık. Sizin de bildiğiniz gibi buraya gelen bölge belediye başkanları, birlik üyeleri, meclis üyeleri alana gittiler. Kirazlı Balaban’da orman katliamının buradaki faaliyetlerini yerinde gördüler ve sonrasında İskele Meydanı’nda bir basın açıklaması yapıldı. Burada katliamın durdurulmasını ve yaşam hakkına saygı duyulmasını isteyen bir deklarasyon yayınlandı. Ancak verilen sürenin bitmesine rağmen şirketin faaliyetlerine son vermediği gibi çalışmalarını daha da arttırarak sürdürdüğünü gördük. Kent Konseyi Çevre Meclisi diğer STK’lar ile birlikte su ve vicdan nöbeti başlattı” dedi.
“Sivil toplumun almış olduğu karara destek veriyoruz ve su hakkımızı savunuyoruz”
Çanakkale Belediyesi olarak da DSİ ile yapılan protokol gereği Çanakkale’ye temiz su sağlanması sorumluluğunun belediyede olduğunu belirten Mutluay; . “Bu protokol 2000 yılında imzalanan bir protokol. Bu protokolün 6’ıncı maddesinin 5’inci bendi, ‘Çanakkale halkına temiz ve sağlıklı su götürme görevini Çanakkale Belediyesi verir’ diyor. Dolayısı ile Atikhisar Havzası’nda altın madeninden oluşabilecek herhangi bir kirlilikten Çanakkale Belediyesi sorumlu. Buradan da yola çıkarak bu su ve vicdan nöbetine Çanakkale Belediyesi olarak bizlerde katılıyoruz. Sivil toplumun almış olduğu karara destek veriyoruz ve su hakkımızı savunuyoruz. Bu anlamda Kirazlı Balaban’da STK’lar tarafından çadırlar kuruldu. Bizlere katılıyoruz ve destek veriyoruz. Faaliyet durdurulana kadar da bu su ve vicdan nöbeti devam edecek. Kazdağları dünya mirası. Bu mirasa sahip çıkmak tüm Türkiye’nin, hatta tüm dünyanın görevi. Çünkü sadece bize ait bir alan değil. Bu anlamda hem ulusal, hem de uluslararası alanda destek bekliyoruz” dedi.
“Türkiye’nin her tarafından destek mesajları alıyoruz”
Türkiye’nin her tarafından destek mesajları aldıklarını belirten Mutluay; “19 Temmuz’da daha nöbet başlamadan çok fazla telefon aldım. Bunlardan birisi ilginçti Osmaniye’den bir telefon aldım. Kendileri doğa savunucusu bir dernek olduklarını belirttiler. Her türlü desteği verebileceklerini ve her istediğimiz an yanımızda olabileceklerini söylediler. Bu çok değerliydi. Türkiye’nin Güneydoğusundan, Güneybatısına uzanmak bir şeydir. Bunun dışında yine destekler alıyoruz. Gelenler oluyor” dedi.
“Hukuki süreç bitmiş değil”
Hukuki sürecin devam ettiğini söyleyen Mutluay; “Hukuk süreci ile ilgili ‘ÇED olumlu kararına’ Kazdağı Madradağı Belediyeleri Birliği’nin açmış olduğu bir dava vardı. Bu dava Danıştay’dan döndü, karar yerel mahkeme tarafından görüşüldü maalesef aleyhimize karara verildi ve karar tekrar Danıştay’a gitmişti. Tabi burada ÇED’e aykırılık bizim tarafımızdan tespit edildi. Drone görüntülemelerinden sonra biz sahayı koordinatlandırdık, alansal hesaplamalar yaptık. Bunları da TEMA ile paylaştık. TEMA’nın profesyonel orman mühendislerinden oluşan bir ekibi var. Ekip tarafından fotoğraftaki görüntüler üzerinden kesitler alınarak birim alandaki sayıları hesaplandı. Buradan yola çıkarak en az 2 bin dekarlık alan yani (2 milyon metrekare) alanda 195 bin ağacın kesildiği raporlandı. Biz bu raporu Danıştay’a ulaştıracaktık. Çünkü ÇED bir taahhüttür. Firma ÇED’de ‘ben burada 45 bin 650 ağaç keseceğim’ diyor. Böyle derken daha ilk anda 195 bin ağaç keserseniz taahhüdünüzü yerine getirmemiş olursunuz. Bizde bunu somut olarak tespit etmiştik. Bunu da Danıştay’a sunacaktık. Ancak çok manidar bir şekilde Danıştay, 19 Temmuz etkinliğinden iki gün önce aleyhimize karar verdi. Ancak hukuki süreç yine de devam ediyor. İkinci bir davada işletmenin almış olduğu GSMR davası. Çanakkale Belediyesi’nin bunun geri alınması için açmış olduğu bir dava var. Bu dava da şu an devam ediyor. Hukuki olarak bitmiş bir şey yok. Ancak daha hukuki süreçler devam ederken binlerce ağaç kesildi. Bu geri dönülmez bir tahribattı. Şu anda da hukuki süreç devam ediyor ancak geri dönülmez tahribatta devam ediyor” dedi.
“Altın firmaları alanı kapatmak için ‘kuvars’ izni alıyor”
Şunun bilinmesini istiyoruz. Biz bundan geri adım atmayacağız. Çünkü bundan sonra Çanakkale halkı şunu bilsin, bundan sonra Serçeler, Ortaca, Terziler… alınmış ruhsatlı alanlar var. Bunlardan bir bölümü metalik madencilik, bir bölümü kuvars. Kuvars izni almış firmalarda aslında Kanadalı altın firmaları. Dolayısı ile bunların kuvars ile ilgilileri yok. Bu alanı kapatmak için yapmış oldukları bir şey. Şu anda arkadan dolanıyorlar. Bu bizim dikkatlerimizden kaçmıyor. Atikhisar’ın kenarına kadar yapılacak bir çalışma bu. Sadece Çanakkale Atikhisar değil, Kazdağları ve Biga Yarımadası’nın tamamında sadece altın ve gümüş olmak üzere 30 tane ruhsatlı alan var. Bunun dışında metalik ve kurşun olan diğer metallerle birlikte 40’ınüzerinde metalik madencilik ruhsatları var. Bunların bir bölümü işletme aşamasına kadar geldi. Bir bölümü olumlu ÇED aldı. Biz bunu sarı öküz olarak görüyoruz. Biri Şahinliydi, Çanakkale içinde bu bir sarı öküzdür. Sarı öküzü teslim ettiğiniz anda bundan geriye dönüş yoktur. Halkımıza bu anlamda da su ve vicdan nöbetine katılma çağrısı yapıyoruz” dedi.
(Eren Aşnaz)