CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde başlatılan Adalet Yürüyüşüyle adım adım sona yaklaşılırken, 9 Temmuz’da İstanbul Maletepe’de gerçekleştirilecek olan büyük miting için hazırlıklarda sürüyor. Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü’nü ve 9 Temmuz’da gerçekleştirilecek olan büyük mitingi gazetemiz Olay’a değerlendirdi. Gerçekleştirilen yürüyüşle ilgili olarak Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının bardağı taşıran son damla olduğunu ifade eden Ünüvar; “Hükümetin, iktidara geldiği günden beri ufak ufak ve giderek dozajı artıran baskısı ve uygulamaları ile bir şekilde bu noktaya geldik” dedi. AKP’yi desteklemeyen herkesin hükümet tarafından terör örgütü üyesi olarak yaftalandığını açılayan Ünüvar; “AKP’yi eleştirdiğimizde, ona muhalif olduğumuzda, PKK, DHKPC veya FETÖ, bunlardan herhangi birinin üyesi, mensubu olabiliriz! Bu yüzden Genel Başkanımız, ‘bu sadece CHP’nin değil herkesin hak arayışı’ diyor. Ben de buna sonuna kadar katılıyorum” açıklamasında bulundu. Ünüvar, gerçekleştirilen yürüyüşe AKP’lilerinde destek verdiğini ancak, hükümet tarafından FETÖ’cü olarak adlandırılmakla korkutulduklarını söyledi. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın işlerinden haksız yere uzaklaştırılan yüzbinlerce mağdurun sesi olduklarını vurgulayan Ünüvar, Gülmen ve Özakça için verilen örgüt üyesi iddialarına ise; “Bu insanlar bu toplumda işinden, aşından edilmiş iki yüz bin insanı temsil ediyor. Bizi de temsil ediyor. Herkesi temsil ediyor. Şu anda AKP’ye oy verenleri, onların bu politikalarına destek verenleri de temsil ediyor. Bir suçları varsa delillerini ortaya koyarsınız” dedi. Yürüyüş sonunda Maltepe’de gerçekleştirilecek mitinge milyonların akacağını açıklayan Ünüvar; “Üstüne ölü toprağı serilmiş herkesin yeniden kendine güvenmesi, başını kaldırması ve ‘evet bu ülkede adaletsizlikler var’ deme yürüyüşüdür bu. Genel Başkan da gerçekten yürümeye kendini vermiş bir şekilde. 15 senedir biriktiklerini her adımda dışa vuruyor. Ben bunu çok yakından görüyorum. Vatandaşlar da o inançla, Adalet inancı ile orada. Biz de cumartesi yürüyeceğiz ve pazar günü mitingde olacağız” dedi.
“Bu yürüyüş CHP’nin yürüyüşü değildir”
Türkiye’de hak ihlallerinin çok acı bir geçmişi olduğunu ve bu durumun artık kronikleşmiş bir hal aldığını belirten Ünüvar; “Bunu yaşamın her alanında gözlemleyebiliyoruz. Bu adaletsizlikler, hukuksuzluk nereden kaynaklanıyor? Bu hükümetin, iktidara geldiği günden beri ufak ufak ve giderek dozajı artıran baskısı ve uygulamaları ile bir şekilde bu noktaya geldi. Bardağı taşıran son damlalar da Enis Berberoğlu’nun tutuklanması oldu. Genel Başkanımız şunu söylüyor, diyor ki; ‘Bu sadece CHP’nin yürüyüşü değildir. Hak ve Adalet arayan herkesindir.’ Bu çok doğru, bu kadar basite indirgenen bir şey değil. Gerçekten de altında çok büyük bir anlam var. Ben de bireysel olarak bunu aşırı derecede önemsiyorum. Sosyal Demokrat olmanın en önemli özelliği kişinin sadece kendisini değil, başkalarının da hayatını kendisininki gibi düşünebilmesidir. Yani benim adaletsizliğe maruz kalmış olmam önemli değil, herhangi biri, hangi etnik kökenden, hangi dini inançtan, kim olursa olsun benim başıma gelmiş gibi empati kurabilmektir. Genel Başkan bu lafı söylemesinin nedeni tam da bu. Yani başka bir etnik kökenden bir insan mağdur oldu, ‘bana dokunmadı’ demek değil. Sosyal Demokrat, insan hakları evrensel değerlerini benimsemiş ve içselleştirmiş insanlar kendisine değil, bir başkasına yapılacaksa da kafa yoran, onlar için de hak ve adalet arayan insanlardır. Genel Başkanımız da bu yüzden , (bu yürüyüş CHP’nin yürüyüşü değildir) diyor” dedi.
“AKP’ye karşı ola herkes hükümet tarafından yaftalanıyor”
AKP politikalarına karşı olan herkesin illegal örgüt yaftası ile yaftalandığını vurgulayan Ünüvar; “Ülkemize bakıldığında da her siyasi görüşten, AKP dışında, bugün bu uygulamaları ve politikaları eleştiren kim olursa olsun; AKP’ye destek vermeyen, onu övmeyen, onu göklere çıkartmayan, onların icraatlarına evet efendim demeyen herkes bir şekilde bir terör örgütü ile ilişkilendiriliyor ve onları, saadetlerine gidecek her türlü yolu bu şekilde engellenmiş oluyor. Bunun için çeşitli öcüler yaratılıyor. Şimdi gündemde olan FETÖ. Çok dindarsan ve AKP’yi desteklemiyorsan FETÖ’cüsün, biraz solcuysan DHKP-C’lisin, Kürt kökenin varsa ve solcuysan PKK’lısın. Bir aralar Devrimci Karargâh örgütü diye bir şeyler vardı, bir ara insanlar Ergenekoncuydu. Şimdi ise bir havuz var. Bu havuz netleşti. Üç tane öcü var. Yani AKP’yi eleştirdiğimizde, ona muhalif olduğumuzda, PKK, DHKPC veya FETÖ, bunlardan herhangi birinin üyesi, mensubu olabiliriz! Bu yüzden Genel Başkanımız, ‘bu sadece CHP’nin değil herkesin hak arayışı’ diyor. Ben de buna sonuna kadar katılıyorum” dedi.
“O zaman devlet sırrı için doğru habercilik yapılmış”
Ülkede artık kimsenin güvende olmadığını ve Adalet’in herkese tecelli etmediğini açıklayan Ünüvar, yaşanan Hukuksuzluklara değinerek; “Bu, AKP’ye destek verenler içinde geçerlidir. Yarın bir konuda eleştiri yaptığında emin olun onlara en yakın olan FETÖ’cü olarak cezalandırılıp, hapse atılıp, mağdur edilecekler. Ben, bu olaya bir Sosyal Demokrat olarak nasıl bakıyorum? İnsan Haklarını benimsemiş bir insan olarak; Günümüzün FETÖ’sü diye nitelendirilen grup için 2007’den başlayıp 2011’e kadar olan süreçte benim de çok canım yanmıştı. Birebir Ergenekon mağdurlarını, oradaki hak ihlallerini, Tuncay Özkan’ın başına gelenleri, hepsini çok yakından takip ettim. Bu, şu anlama geliyor. Ne olursa olsun, insanlar illegal bir şey yapıyorsa suç tanımlanır. Bu suç delilleri ile ortaya konur, ispatlanır. Birey de bu delillerin olup olamadığına bakar. Biz, insanların böyle bir örgütün mensupları olup olamadıklarını bilmek gibi bir şansa sahip değiliz. En son Enis Berberoğlu’na bakın. Berberoğlu, ajanlıkla suçlanıyor. Aydınlık Gazetesi aynı haberi yayınlamış. Hâkim iddianamede; Aydınlık gazetesi için, ‘kötü niyet ile değil, yalnızca haber olarak vermiş’ diyor. Mesela Ahmet Altan algı yönetimine katılıyor diye çok canım çok yanmıştı. İddianamesini okuyunca içim yandı. Aynen şöyle bir tabir var. ‘Bir gazeteci olarak, FETÖ’cü olduğunu bildiği birisinin, tanıdığını tanıyan kişi ile telefonda konuşmuş.’ Düşünebiliyor musunuz? Tanıdığının tanıdığı ile konuşmak suçu gibi bir suçla itham ediliyorsunuz. Devlet sırrını ifşa etmekle suçlanıyorsunuz. Nedir bu devlet sırrı? Devlet sırrı Türkmenlere erzak götürmek mi? Bunu göğsünü gere gere götür. İçinde erzak mı var? Erzak, gıda var ise bunu nasıl devlet sırrı olarak ifşa etmek olabilir? O zaman demek ki devlet sırrı için doğru habercilik yapılmış ve içinde başka şeylerin olduğu bir sırrın ürünü ortaya çıkartılmış” şeklinde konuştu.
“Nuriye ve Semih’in suçları varsa deliller ortaya konulmalı”
Gelelim Nuriye ile Semih’e. Bu insanlar bu toplumda iki yüz bin işinden, aşından edilmiş insanları temsil ediyor. Bizi de temsil ediyor. Herkesi temsil ediyor. Şu anda AKP’ye oy verenleri, onların bu politikalarına destek verenleri de temsil ediyoruz. Bir suçları varsa delillerini ortaya koyarsınız. Bu insanlar kamuda çalışan insanlar. Kamuda, yapılacak ilk işlemlerden bir tanesi ‘Adli Sicil Belgesi’ almaktır. O zaman bu insanlar eğer bir terör örgütü üyesiyseler, nasıl çalıştırdınız? Dün ikisinin suç tarihlerini gördüm. İkisinin suç tarihi 15 Temmuz. İkisinin de yılları 2016. İki ayrı kişiyi, aynı gün kopyalayıp yapıştırmışlar ve terör örgütüne üye olması suçunu ikisi birlikte işlemişler. Bu insanlar bizi yargılayın diyor. İdare Mahkemesi ben yargılayamam ‘KHK var’ diyor. Adalet Mahkemesi’ne gidiyor, diyorlar ki, ‘hukuk yolunu tüketmediniz’. Bu insanlar nerede haklarını arayacaklar? Bakanlık tarafında çıkan bir kararla mı bu insanlar açlığa ve ölüme mahkum edildiler? Bunları savunmanın herhangi bir terör örgütün yardakçısı olarak suçlanmamızın nasıl bir anlamı olabilir?
“Başaracağız, kazanacağız. Buna her zamankinden şok inançlıyım”
Bunların hepsinin hesabını verecekler. Biz hiçbirinden korkmuyoruz. Genel Başkan da korkmuyor, biz de korkmuyoruz. CHP’nin Adalet Yürüyüşü’dür, doğru. Ama onun sayesinde Adalet arayan herkesin yürüyüşüdür. Biz, Genel Başkanda bu kararlılığı gördük. Herkesin bakışını tek tek inceliyorum. Yürüyüşten, periskop yayını yapılıyor. Sokaktaki insanın, etraftakilerin teveccühünü görüyoruz. Her ne kadar yandaş kanallar bunu görmese de, akın akın insanlar bu yürüyüşü görüp inanıyorlar. Bunun herhangi bir provokasyona sebep olmadığını, bıçağın kemiğe dayandığını, AKP’yi destekleyen insanlar dahi biliyorlar. Çünkü onlarda korkuyorlar. Onlar da destek verirlerse en ufak bir mevcut hükümetin söylemlerini destekleyen bir söylemde bulunmazlar ise, ertesi gün hapislerle cezalandırılacaklarını bildikleri için kalplerinden destek veriyorlar. Göreceksiniz. İstanbul’a milyonlar akacak. Ancak o mitingle bitmeyecek. Üstüne ölü toprağı serilmiş herkesin yeniden kendine güvenmesi, başını kaldırması ve ‘evet bu ülkede adaletsizlikler var’ deme yürüyüşüdür bu. Genel Başkan da gerçekten yürümeye kendini vermiş bir şekilde. 15 senedir biriktiklerini her adımda dışa vuruyor. Ben bunu çok yakından görüyorum. Vatandaşlar da o inançla, Adalet inancı ile orada. Biz de cumartesi yürüyeceğiz ve pazar günü mitingde olacağız. Buna kısaca sivil itaatsizlik diyebiliriz. Biz artık sivil itaatsiziz. Cumhurbaşkanını, şu anda Cumhurbaşkanı’nın ötesinde bir partinin Genel Başkanı olarak görüyorum. Bu bile aslında bu ülkede yaşanan adaletsizliği gösteriyor. Cumhurbaşkanı hukuku ihlal ediyor. Bizim Anayasamızda, Cumhurbaşkanı tarafsızdır yazıyor. Cumhurbaşkanı çıkıp da ‘onlar bunlar’ dedikçe bizim yüreğimiz kanıyor. Biz, bu ülkenin evladıyız. Bizim bu ülkenin geleceğine herhangi bir şekil bir olumsuzluk getirmek niyetinin ötesinde, bu ülkenin çağdaş, demokratik, laik ve özellikle eğitim ile donatılmış bir ülke olabilmesi için çaba sarf ediyoruz. Ve başaracağız, kazanacağız. Buna her zamankinden şok inançlıyım. (Seçkin Sağlam-Eren Aşnaz)