Mesaj yağdı... Ya gerçekler?...

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle çeşitli kurumların, kişilerin, mesaj bombardımına maruz kaldık, bizler adına düzenlenmiş yemek ve kahvaltı davetleri aldık. İyi niyet ile gerçekleştirilen tüm girişimler için herkese teşekkür ederiz. Ama yaşadıkla-rımız itibarıyla bir takım gerçekleri sizler ile paylaşmak istiyoruz. Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel yönetim Kurulunun açıklamasında belirtildiği gibi“ “Ne kutlayacak basın bayramı, ne de anacak gazeteciler günümüz yoktur.”

378
Neden mi?
“Ülkemizde gazetecilik, basın ve ifade özgürlüğü  51 yıl öncesinden daha  kötü durumdadır. Gazetecilere önemli haklar getiren 212 sayılı yasanın 1961 yılında kabul edilmesi nedeniyle 10 Ocak önceleri Basın Bayramı, 1971 askeri müdahalesinden sonra da Gazeteciler Günü olarak anılan bir gündür. 10 ocak 1961 tarihinde çalışanların lehine hükümler getiren söz konusu yasayı protesto eden basın patronları direniş göstererek gazetelerini yayınlamama kararı almış, basın emekçileri ise  bu direnişe karşı  matbaalara el koyarak gazetelerini yayınlamışlardır.
 
Aradan geçen 51 yıl sonra bugün gazetecilerin hukuki ve fiili kazanımları budanmış, sendikalaşma neredeyse sıfırlanmış, son olarak da AKP iktidarı tarafından “yıpranma hakkı” ortadan kaldırılmıştır. Medya’da taşeronlaşma yaygınlaştırılmış, iş güvencesi ortadan kalkmış, sigortasız çalıştırma, işten çıkarmalar günlük olaylar haline gelmiştir. Bunun son örneği yazar Ece Temelkuran`ın işine son verilmesiyle yaşanmıştır. Daha da önemlisi gazeteci-erin halkın haber alma hakkını yerine getirilmesi iktidarın isteğine göre işlemektedir.
 
Başbakan’ın Gazete patronlarını ve yayın yönetmenlerini toplayarak izleyecekleri yayın politikası konusunda, talimatlar vermesi, medya yöneticilerinin bu “hizaya gel” toplantısını olağan bulup, “başüstüne” tavrıyla yanıt vermesi, basın ve ifade özgürlüğünün olduğu demokratik hiçbir ülkede görülmeyecek bir skandaldır. Ancak Türkiye‘de bu durum yaşanmıştır. TRT`de binlerce deneyimli  muhabir, yayıncı baskıyla emekliliğe zorlanmakta, yeni  partizan kadrolar yaratılmaya çalışılmaktadır.
Uludere’de, 19`u çocuk yaşta 35 vatandaşımızın bombalanarak öldürülmesi haberi toplumdan saklanmış, muhabir arkadaşların verdiği haberler, görüntüler 13 saat süreyle bekletilmiş, yok sayılmış iktidarın resmi açıklaması ve talimatı beklenmiştir. Ülkemizde basın ve ifade özgürlüğü 51 yıl öncesinden daha kötü durumdadır”
 
Bizzat  ziyaret ederek ayrıca mesajları ile kutlamada bulunan Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna’ya  AKP Milletvekilleri Mehmet Danış ve İsmail Kaşdemir’e, CHP Milletvekilleri Serdar Soydan ve Ali Sarıbaş’a, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’a, ÇOMÜ Rektörü Sedat Laçiner’e, Kepez Belediye Başkanı  Ömer Faruk Mutan’a, Gelibolu Belediye Başkanı Mustafa Özacar, AKP İl Baş-kanı Muzaffer Kutlu, CHP İl Başkanı Hamza Karagöz, AKP İlçe Başkanı Adnan Öncü, AKP Kadın Kolları Başkanı Julide İskanderoğlu’na, ÇTSO Başkanı Bülend Engin, ADD Çanakkale Şube Başkanı Necmi Akyalçın’a  teşekkürlerimizi iletir yukarıda belirttiğimiz gerçekleri kendileri ile paylaşırız....
 
“Ne kutlayacak basın bayramı,
ne de anacak gazeteciler günümüz yoktur.”
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu’nun yaptığı yazılı basın açıklamasında yaşanılan gerçeklikler ve bu anlamda biz gazeteciler açısından son derece önemli olan tespitleri sizler ile paylaşmak isteriz.
 
“Tutuklu gazeteci sayısının 100’ü bulması, gazeteciler hakkında açılan dava sayısının 10 bine yaklaşması, olağanüstü dönemlerin, darbe dönemlerinin kurumu olan Özel Yetkili Mahkemelerin varlığı, Öncelikle Terörle Mücadele yasasının ve TCK nın ifade özgürlüğünü yok eden hükümlerinin varlığı AKP iktidarını rahatsız etmemekte. Bu konularda demokratikleşme için adım atılmamaktadır. Tutuklu gazetecilerin duruşmaları ve mahkemenin seyri, Nedim Şener`in belirttiği gibi, ciddiyetini ve inandırıcılığını kaybetmiş, adeta "tiyatroya" dönüşmüştür. Bütün bunlar kadar vahim olan da, çok sayıda gazeteci ve yazarın, meslektaşımızın iktidara ters düşmemek için bu vahim, faşizan gidişe karşı sessiz kalışıdır. ÇGD geçmişte olduğu gibi bugün de, Mesleğimize, meslektaşlarımıza karşı uygulanan, baskılara karşı mücadelesini, hem bu konudan rahatsız olmayan iktidar temsilcilerine hem bu baskı sürecini olağan karşılayan kimi gazeteci ve yazarlara karşı ödünsüz sürdürecektir. ÇGD’nin ne kutlayacak basın bayramı, ne de anacak gazeteciler günü yoktur. ÇGD için ocak ayı, Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink’in öldürülmesi, katillerinin ve azmettirenlerin Devletin derinliklerinde yok edilmesidir. ÇGD’nin, ülkeyi yöneten iktidardan basın, düşünce ve ifade özgürlüğü talebi vardır. ÇGD, tutuklu tüm gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmasını, tutuksuz yargılanmasını, Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını, basın ve ifade özgürlüklerini kısıtlayan yasaların demokratikleştirilmesini talep etmektedir.”
Paylaş