Master Plan, termik santralleri ve madenleri övüyor mu?

Doğa Turizmi Master Planı ile ilgili açıklama yapan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Ünal Doğan, Master Plan`da termik santrallerin ve metalik madenciliğin övüldüğünü ifade etti.

648
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Ünal Doğan, Doğa Turizmi Master Planı ile ilgili olarak açıklama yaparak eleştirilerini ve önerilerini dile getirdi. Doğan, Master Plan ile ilgili olarak, “Master Plan’da Çanakkale İlinin değerleri verilirken enerji ve madencilik başlıklarında termik santrallar ve  metalik madencilik potansiyelinden övgüyle bahsedilmekte olup bu tür faaliyetlerin  doğa turizmine olası olumsuz etkileri değerlendirilmemiştir. Yine madencilik başlığı altında sanki maden arama faaliyetleri `Genel Müdülüğünüzce` yapılmakta imiş gibi ifadeler vardır. Örneğin: `Çanakkale-Bayramiç civarında Genel Müdürlüğümüz tarafından son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda Bayramiç-Kısacık-Alakeçili-Baharlar altın sahası bulunmuştur. Sahada ortalama 0.55 gr/ton Au tenörlü toplam 56.537.693 ton rezerv tespit edilmiş olup, saha MIGEM’e devredilmiştir` gibi… Sanırız bu ifadeler MTA Genel Müdürlüğü’ne aittir. Master Planın bu bölümü düzeltilmelidir” dedi.
 
“Maden alanları doğa turizmi konusunda elverişli”
Doğan açıklamasında “Bölgede son yıllarda yoğunlaşan en az 13-14 adet termik santral projesi ve 100’lerce metalik madencilik, özellikle de altın madenciliği ruhsatı bulunmaktadır. Altın madenciliği ruhsatı sahibi şirketlerin bir kısmı, bilim insanlarının, Meslek odalarının, yöre halkının ve ilgili STK’ların karşı çıkışına rağmen ÇED raporlarını tamamlayarak işletme aşamasına geçmeye hazırlanmaktadır. Master Plan’da sözü edilen `Bayramiç-Kısacık-Baharlar`, `Kirazlı-Madendağ` ve `Lapseki-Şahinli` altın rezervlerinin ve sözü edilmeyen başka projelerin bulunduğu alanlar, ekolojik sistem açısından oldukça önemli doğa alanlarıdır.  Çanakkale bölgesinin içme suyu havzaları bu alanlarda yer almaktadır. Oysa bu alanlar “doğa turizmi” açısında çok elverişlidir. Günümüz uygulamasıyla metalik, özellikle altın, gümüş, kurşun, vb-madencilik faaliyetleri hem ciddi doğa yıkımlarına yol açmakta, hem de çevre sağlığı için ciddi tehlikeler yaratmaktadır. Bu tür faaliyetlerin bulunduğu yerlerde “doğa turizmi” yapmak mümkün olamayacaktır. Hiçbir turistin altın madenciliği yapılan bir bölgeye tatil amacıyla gelmeyeceği bir gerçektir. Master planda “nükleer santral bulunan bir bölgeye turist gelmez” ifadesi yer almaktadır. Bu ifade, metalik madencilik ve termik santrallar için de geçerli olmalıdır. Bölgede yer alan vahşi taş ocakları da yine doğa yıkımına yol açan önem faaliyetlerdendir ve çevresinde turistik bir faaliyet yürütmek mümkün olamayacaktır. Master planda sözü edilen doğa turizmi değerlerine haiz `akarsular,göller, göletler, barajlar ve ormanlar` altın madenciliği için verilmiş ruhsatların içinde veya yakınındadır. Bu nedenle, bu master planın uygulanmasında bölgedeki en büyük tehditler `metalik-altın- madencilik`, `termik santralar` ve `taş ocakları` olup master plan hazırlayıcılarının bu faaliyetlerin olası etkisini de gözününde bulundurması ve bu faaliyetlere ilişkin strateji geliştirmesi gerekirdi. Oysa master planın yalnızca `bölgedeki ekolojik çiftlikler` bölümünde ekolojik çiftliklerin bu konudaki kaygısından bahsedilmektedir. Altın madenciliği işletme süreleri 10-12 yıl civarındadır. Süre sonunda tahrip olmuş, kirlenmiş bir doğa ve bozulmuş bir ekosistem kalacaktır. Altın madenciliği işletmeleri istihdam açısından da son derece yetersiz işletmelerdir. Oysa `doğa turizmi`, uzun yıllar sürecek ve bölgede önemli-sürekli istihdam yaratacak, bölgenin tarım, hizmet vb. diğer sektörlerine de destek olacak önemli bir sektördür. Doğal yerel tarımsal üretim ve yerel sanatsal-kültürel değerlerle destekli doğa turizmi, bölgenin kalkınmasında önemli bir yarar sağlayacak ve yerel halktan önemli destek bulacaktır. Ayrıca bölgedeki bazı akarsular üzerinde HES projelerinin de yer aldığı bilgisine ulaşmış bulunmaktayız. Vahşi HES projeleri de akarsu yataklarını ciddi şekilde tahrip etmekte ve ekolojik dengeyi altüst etmektedir. Çanakkale- Balıkesir sınırında yer alan Mıhlı Çayı üzerinde de bir HES projesi yer almaktadır. Oysa Mıhlı Çayı mevcut haliyle günübirlik doğa turizminin en çekici yerlerinden birisidir. HES yapılması halinde mevcut bir turizm çekim alanı da kaybedilecektir. Alternatif enerji kaynaklarından biri olan RES projelerinde de gerek ulaşım yolu, gerekse de tirbünlerin konulacağı alanların seçimlerinde doğa’nın korunmasına önem verilmeli ve alan kullanım izinleri ona göre verilmelidir”dedi.
 
“Katliama karşı strateji içermelidir”
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Ünal Doğan, açıklamasında “Özetle, master plan, `doğa turizmi`nin önünde  engel teşkil eden ve doğanın tahribine yol açan altın madenciliği, termik santralar, HES’ler, taş ocakları’na karşı bir strateji içermelidir. Master plan, mevcut az sayıda koruma alanında doğa turizmi uygulaması için stratejileri belirlemektedir. Kazdağı’nın Bayramiç taraflarında bulunan kısımları, Ağı Dağı, Bayramiç, Çan ve Yenice’deki diğer dağlık alanlar ve vadiler de belli bir koruma statüsü ile doğa turizmine açılabilir. Master planda, yeni koruma alanları (milli parklar, tabiat parkları vb.)nın oluşumu için de bir strateji yer alması uygun olur. Kazdağı’nın Çanakkale sınırları içerisinde kalan bölgede her hangi bir “Milli Park” yer almamaktadır. Oysa Kazdağı’nın bu alanları da en az Balıkesir sınırları içinde kalan Kazdağı Milli Parkı kadar önemlidir. Bu nedenle, Kazdağı Milli Parkı sınırları Çanakkale ili sınırlarındaki bölümlerini de kapsayacak şekilde genişletilmeli, bu alanlarda da doğa turizmi yapılmalı ve master plan bu çalışmaları da kapsamalıdır. Master planda, “mevzuat çalışması” için de bir stratejiye yer verilmeli ve planla öngörülen doğa turizminin önündeki engellere yol açan mevzuat değiştirilmelidir. Örneğin “doğa koruma alanları”nda metalik madencilik, taş ocakları” gibi faaliyetler mevzuatla engellenmeli, maden yasası buna uygun olarak yeniden ele alınmalıdır. Master planda yer alan stratejiler biraz daha geliştirilmeli ve buna uygun eylemler-faaliyetler öngörülmelidir. `Doğa Turizmi` için çevre temizliği oldukça önemlidir. Halihazırda özellikle köylere yakın yerlerde ve piknik alanları ve mesire yerlerinde doğa oldukça kirletilmiş ve her köyün çevresi ve yakınlarındaki ormanlık alanlar çöplüğe dönüşmüş durumdadır. Bu alanların öncelikle temizlenmesi gerekmektedir. Sonra da bu alanların ve doğa turizmi ile kullanıma açılacak alanların kirletilmemesi ve atık yönetimi için kalıcı önlemler alınması konusunda yerel yönetimler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile gerekli projeler yürütülmeli, master plana konuda bir strateji konulmalıdır. Özellikle orman köyleri ve çiftlikler “doğa turizmi” ne açılmalı, söz konusu köylerde mevcut evlerin, yapıların tadilatı ve gerekli yol, su, atık  vb. altyapıların tamamlanması için kamu desteği-teşvikler sağlanmalı, master planda bu konuda bir stratejiye yer verilmelidir. Masterplan’da Truva dışında Bölgedeki antik kentlere pek yer verilmemiştir. Doğa turizmi, tarihi ve  kültürel değerlerle birilikte değerlendirildiğinde daha yararlı olacaktır. Bu nedenle, yürüyüş parkurları vb. düzenlenirken bu tür alanlar da gözetilmelidir. Master plan’da sözü edilen  Küçükkuyu’daki doğa turizmi alanları’na Nusratlı Köyü de dahil edilmelidir. Nusratlı Köyü, taş evleri ve fazla bozulmamış yapısıyla ve çevresindeki orman ve zeytin ağaçları dokusu ve yine civarındaki Gargara Antik kenti kalıntılarıyla önem bir Köydür. Köyde Güney Marmara Kalkınma Ajansı’nın da desteği ile turizm kalkınma projesi yürütülmektedir. Bu kapsamda köylü kadınlar ev pansiyonculuğu eğitimi almıştır ve “Doğal Ürünler Satış Merkezi” açılmış olup faaliyete başlamıştır. Köydeki yıkılmak üzere olan tarihi camii’nin onarılarak köyün doğa turizmine kazandırılması önemli olacaktır. Doğa Turizmi’nin tarımsal, kültürel ve  ve doğal değerleri  içermesi gerektiğinden, Master Plan’ın konusunda uzman, multi disiplinli bir komitenin (Tarım Bakanlığı, Kültür Turizm Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı ve ÇOMÜ Turizm Bölümü) süzgecinden geçmesinde yarar vardır” şeklinde ifade etti.
Paylaş