Maden işçisinden acı gerçekler

Çanakkale`de `Her Yer Festival, Her Yer Direniş` sloganıyla düzenlenen İşçi Filmleri Festivali etkinlikleri kapsamında Soma Paneli gerçekleştirildi. Panale konuşmacı olarak katılan Soma Maden İşçisi Serkan Çaylak`ın facianın meydana geldiği Soma maden ocağında yaşadıklarını anlatması panel katılımcıların tüylerini ürpertirken, madende yapılan baskılar ise şaşkına çevirdi.

558
 
 
İşçi Filmleri Festivali etkinlikleri kapsamında Belediye Nikah Salonu`nda gerçekleştirilen Soma Paneli`ne Eğitim-Sen Çanakkale Şube Başkanı Telat Koç, KESK Dönem Sözcüsü Zeki Önder, Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şube Başkanı Türker Savaş ve çok sayıda vatandaş katıldı. Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şube Başkanı Türker Savaş`ın moderatörlüğünü yaptığı Soma Paneli`ne DİSK DEV-MADEN SEN Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Ethem Aydoğan, Madenci Evi Temsilcisi Ulaş Yavuz ile Soma Maden İşçisi Serkan Çaylak konuşmacı olarak katıldı. Soma`da meydana gelen maden faciasının en ince ayrıntılarına kadar görüşüldüğü panelde maden yetkililerinin işçilere yönelik uyguladığı baskılar ve facianın yaşanmasının ardından bölgede yaşamı tekrar yeniden inşaa etmek için uğraşan DİSK DEV-MADEN SEN`e yönelik yapılan saldırılarda gündeme getirildi. Ziraat Mühendisleri Çanakkale Şube Başkanı Türker Savaş`ın açılış konuşmasının ardından 20 yıldır Soma Maden İşçisi olarak çalışan Serkan Çaylak`ın, 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği Soma Maden Ocağı`nda meydana gelen facianın ardından arkadaşlarını kurtarmak için gittiği maden ocağında yaşadıklarını anlatması katılımcıların tüylerini ürpertti.
 
 
"Üretim baskısı işte böyle faciaları getiriyor"
Soma Maden Ocağı`nda yetkililerin, işçilere yönelik hep üretim baskısı uyguladığını belirten Soma Maden İşçisi Serkan Çaylak, sürekli maden yetkililerinin işçilere `Hadi, Hadi` söylemleriyle uyguladığı üretim baskısının faciaların yaşanmasına neden olduğunu söyledi. Çaylak; "Üretim baskısı vardı. Madenler tamamen ‘Hadi’ üzerinde çalışıyor. Bütün üst yöneticiler ‘hadi arkadaş hadi hadi’ diye çalışanlar ile iletişim kurarlar.. Yani köleden bir farkımız yoktu. ‘Hadi hadi’ üretim baskısı işte böyle faciaları getiriyor. Facia günü ben gece 12-08 vardiyasında çalışıyordum. Facia anında evimdeydim. Ben hemen evden ocağa koştum. Yangını söndürmek için uğraşıyorlardı. Ocağa girdiğimizde S panosundan başladık. Çünkü temiz hava oradan gittiği için temiz havayı arkamıza aldık. S panosuna girdiğimizde yol kenarlarında arkadaşlarımızın öldüğünü gördük. Yani çıkışa 30 metre kala öldüklerini gördük. Biraz daha ilerlediğimizde 90 tane arkadaşın toplu bir şekilde öldüğünü gördük. Ben hiç bir yerde böyle şekilde ölüm görmemiştim. Hiç birinin yüzlerine bakmamaya çalıştım. Çünkü eğer yüzlerini bakıp tanırsam çok etkilenecektim. Bu yüzden yüzlerine hiç bakmadım. 90 arkadaşımızın öldüğünü görünce S panosundan canlı arkadaşımızın çıkmayacağını anladık" dedi.
 
 
"Ufak yangında gaz maskesini açarsanız parasını kendiniz ödersiniz"
Maden Ocağı`nda çıkabilecek ufak bir yangında gaz maskelerinin açılması durumunda gaz maskesinin parasını maden işçilerinden kesildiğine dikkat çeken Çaylak; "Mekanize panosuna girdiğimizde canlı arkadaşlar vardı. Yaklaşık 80 arkadaşımız oradan canlı çıktı. Arkadaşlarımız gaz maskelerini kullanmamışlardı. Gaz maskelerini kullanmamalarının sebebi ise ufak bir yangında eğer gaz maskesinin açarsanız parasını kendiniz ödersiniz. Ocakta yürütülen böyle bir şey vardı. A panosu mekanize panosuna girdiğimizde orada canlı arkadaşların olduğunu gördük. Hatta bir tane canlı arkadaşımızın üstünden geçmişiz. Canlıymış ama biz onu farkedemedik. İleride bir tane canlı arkadaşımız vardı ona yönelmiştik ama üstünden geçtiğimiz arkadaşımızda canlı imiş. İlerideki arkadaşı aldık geri döndüğümüzde baktık ki o arkadaşımızda yaşıyor. Onu da alıp dışarıya çıkardık. Ocaktaki arkadaşları kömür nakliyesi yaptığımız bantların üzerine koyup dışarıya çıkmalarını sağladık. O güne kadar kömür nakliyesi yapan bantlar, facianın yaşandığı gün insan nakliyesi yaptı. Yani ölü arkadaşlarımızın nakliyelerini yaptık. Bu kadar kötü durumdaydık" diye konuştu.
 
"Ateşe 2 dakika dayanılıyordu"
Çaylak sözlerini şu şekilde sürdürdü: "S panosundan hiç bir arkadaşımız canlı çıkmadı. Yani, yaklaşık 260 madenci arkadaşımız. Burayı 2 gün boyunca boşaltabildik. Ateşte sadece 2 dakika dayanabiliyorsunuz. Arkadaşlarımızın cenazelerini çıkartabilmek için bu ateşin olduğu alana giriyorduk. 3. ve 4. gün sadece yangını söndürmek için uğraştık. Çok büyük bir yangın vardı. Ateşin karşısında sadece 2 dakika dayanabiliyorduk. İnsan iki dakikadan sonra ya bayılıyordu ya da çok terlemiş bir şekilde kendini dışarıya atıyordu. Biz bu şekilde çalışarak arkadaşlarımıza ulaşmaya çalıştık. Ocak`ta öyle bir koku vardı ki, bu kokuya kimsenin dayanması mümkün değildi. Ama biz hayatta kalan arkadaşlarımızı kurtarmak ve ölü olan arkadaşlarımızın da cenazelerini dışarıya çıkarmak için herşeye katlandık. 5. günde zaten cenazelerin çıkarılması bitmişti. Yani yeraltında hiç bir arkadaşımız kalmadı. Bunu herkes böyle bilsin. Çünkü biz var isek, orada hiç bir arkadaşımızı kimse yeraltında bırakamaz."
 
Aydoğan; "Biz Soma’da yaşamı yeniden örgütleyeceğiz"
Soma maden faciasının ardından bölgede yeniden yaşamı ve hayatı inşaa edebilmek için çaba sarf ettiklerini ancak maden ocağı yetkilileri ile sarı sendika yetkililerinin kendilerine baskı uygulamaya çalıştığını kaydeden Dev Maden-Sen’in Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Ethem Aydoğan, DİSK olarak Soma’da yalnız sendikayı değil yaşamı yeniden örgütlemek için çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti. Aydoğan; "Hala katliamlar bu ülkede devam ediyor. Arkadaşlarımızın uyarılarına rağmen işçi arkadaşlarımız daha fazla çalıştırılmaya devam ediliyor. AKP Soma`da herkesten yardım parası toplayarak, herkesi susturmuş durumda. AKP hükümeti maden işçilerine çift maaş verdi. AKP Soma`da kendini kurtarmaya çalışıyor. Bundan bir ay önce ocaklarımız açılsın diye işçi arkadaşlarımız eylem yapmaya başladı. Çünkü müfettişler bu ocaklara rapor vermediler. Bu ocaklarda üretim yapılamaz diye rapor verildi. Bundan iki gün sonra Alp Gürkan `Ben ocakları kapattım` dedi ve bütün işçi arkadaşlarımız sokağa çıktı. İşçi arkadaşlarımız ocaklar açılsın diye eylem yapmaya başladılar. Tam bir işveren ve sarı sendika tezgahıydı. Biz sendika olarak taleplerimizi çıkarttık ve Bu ocaklar işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadan asla ve asla açılmamalı dedik. Bunun üzerine sarı sendika gece saat 23.00 de müfettişleri ocaklara soktular ve ertesi sabah ocaklar açıldı. İşbaşı yapabilirsiniz ocaklarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmıştır dediler. Salı günü tüm arkadaşlara işbaşı yaptırdılar. Aradan bir hafta geçti veya geçmedi ocakta yangın çıktı. Allah`tan kimsenin başına bir şey gelmedi. Biz sendika olarak orada örgütlenmeye çalışıyoruz. Doğruyu söylüyoruz. Biz her doğruyu söylediğimizde sarı sendika ve işveren üzerimizde baskılar kurarak arkadaşlarımızı sendikamızdan istifa ettirmeye çalışıyorlar. Her türlü baskıya karşı biz Soma’da yalnız sendikayı değil yaşamı yeniden örgütlemek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz" diye konuştu.
 
Yavuz; "Ocağın hava girişi can damarıdır"
Madenci Evi Temsilcisi Ulaş Yavuz ise; "Ocağın girişinde yangın demek, kaçınılmaz bir faciadır. Çünkü, ocağın hava girişi can damarıdır. Bunu bildiğim için kazanın ne kadar büyük olduğunu fark ettim. İşimi bıraktım ve hastanenin önüne geldim. Hastanenin önünde herkes birbirine bakıyordu. Hiç kimsenin bilgi alma gibi bir imkanı yoktu. Sürekli insanlar tanıdıklarını arıyordu. Gece saat 12`den sonra işyerine gitmeye çalıştık. İşyerine hiç kimseyi almadılar. Her gördüğüm insan sürekli bir isim veriyordu. Tek amacımız vardı cenazeleri bulmak. Madenden çıktıktan sonra tarlaya giden arkadaşlarımız vardı. Çünkü bir ayakları tarımdaydı. Daha tarımdan kopamamışlardı. AKP hükümeti insanları tarımdan ve hayvancılıktan kopararak madenlere ve sanayiye mahkum etmiştir" ifadelerini kullandı.
Paylaş