Kurşunlu Köyü haykırıyor: Sesimizi duyan var mı?

Bayramiç ilçesine bağlı Kurşunlu Köyü’ndeki maden arama çalışmaları köylüleri isyan ettirdi. Kurşunlu Köyü’ne 75 metre mesafede bulunan Skepsis Ören Yeri yakınında Zafer Madencilik tarafından feldspat madeni arama çalışmaları nedeniyle ayaklanan köy halkı çalmadık kapı bırakmadı. Tüm girişimlerine rağmen köylerinin talan edilmesine engel olamayan köylüler, basın mensuplarının karşısına geçerek maden arama çalışmalarına sert tepki gösterdi. Maden arama çalışmalarının sona ermesi için girişimlerde bulunan köylüler, tüm kapıların kapanması üzerine bir basın açıklaması yaparak, talan edilen köylerindeki maden arama çalışmalarının durmasını istediler.

1098
450 kişinin nüfusa kayıtlı olduğu ve 110 kişinin yaşadığı Kurşunlu Köyü’nde maden arama çalışmalarını sürdüren Zafer Madencilik firmasının köylerini yaşanmaz hale getireceğini belirten köylüler, topladıkları 185 imza ile de maden arama çalışmalarının sona ermesini istedi. Skepsis Ören Yeri’nin SİT alanı olmasına rağmen maden arama çalışmalarının gerçekleştirildiğini vurgulayan köylüler, Anıtlar Kurulu’na kadar bunu taşıdıklarını ancak bölgeye gelen bilirkişi raporunda, maden arama çalışmalarının yapıldığı alanda eski döneme ait mezarlıkların olmadığını söylenmesi üzerine köylüler ikinci bir şok yaşadı.
 
“Köyümüzü rahat bırakın”
Kurşunlu Köyü Muhtarı Muharrem Gürel ile beraberindeki köy halkından Selami Kırmızı, Taner Akman, Ayşe Kuzucu, Meriç İgüs, Bülent Özüren ve Raşit Özer Temaevi’nde bir araya geldi. Köylerinde devam eden maden arama çalışmalarına isyan eden köylüler, yaşam alanlarını tehlikeye sokacağını düşündükleri maden arama çalışmalarını durdurmak için kamuoyuna destek çağrısında bulundu. Kurşunlu Köyü’nün çevresinde bulunan bazı köylerde de gerçekleştirilen maden arama çalışmaları sahasında çektikleri fotoğrafları da kamuoyuyla paylaşan köylüler, Kurşunlu Köyü’nün madenciler tarafından yağmalanmasına izin vermeyeceklerini dile getirdiler.
 
Kurşunlu Köyü’ne 75 metre mesafede bulunan Skepsis Ören Yeri yakınında Zafer Madencilik tarafından feldspat madeni arama çalışmaları nedeniyle ayaklanan köy halkı çalmadık kapı bırakmadı. Tüm girişimlerine rağmen köylerinin talan edilmesine engel olamayan köylüler, basın mensuplarının karşısına geçerek maden arama çalışmalarına sert tepki gösterdi. 450 kişinin nüfusa kayıtlı olduğu ve 110 kişinin yaşadığı Kurşunlu Köyü’nde maden arama çalışmalarını sürdüren Zafer Madencilik firmasının köylerini yaşanmaz hale getireceğini belirten köylüler, topladıkları 185 imza ile de maden arama çalışmalarının sona ermesini istedi. Skepsis Ören Yeri’nin SİT alanı olmasına rağmen maden arama çalışmalarının gerçekleştirildiğini vurgulayan köylüler, Anıtlar Kurulu’na kadar bunu taşıdıklarını ancak bölgeye gelen bilirkişi raporunda, maden arama çalışmalarının yapıldığı alanda eski döneme ait mezarlıkların olmadığını söylemesi üzerine köylüler ikinci bir şok yaşadı. Maden arama çalışmalarının sona ermesi için girişimlerde bulunan köylüler, tüm kapıların kapanması üzerine bir basın açıklaması yaparak, talan edilen köylerindeki maden arama çalışmalarının durmasını istediler.
 
“Köyümüzde yaşamak istiyoruz”
Kurşunlu Köyü Muhtarı Muharrem Gürel ile beraberindeki köy halkı Selami Kırmızı, Taner Akman, Ayşe Kuzucu, Meriç İgüs, Bülent Özüren ve Raşit Özer Temaevi’nde bir araya geldi. Köylerinde devam eden maden arama çalışmalarına isyan eden köylüler, burada bir basın açıklaması yaparak yaşam alanlarını tehlikeye sokacak olan maden arama çalışmalarını durdurmak için destek çağrısında bulundu. Kurşunlu Köyü’nün çevresinde bulunan bazı köylerde de gerçekleştirilen maden arama çalışmaları sahasında çektikleri fotoğrafları da kamuoyuyla paylaşan köylüler, Kurşunlu Köyü’nün madenciler tarafından yağmalanmasına izin vermeyeceklerini dile getirdiler.
 
 
İgüs; “Herkesin huzurlu bir ortamda yaşama hakkı vardır”
Basın açıklamasında konuşan köy halkından Meriç İgüs; “Köyümüzün içerisinde maden arama çalışmaları var. Yaklaşık 1 senedir de bununla ilgili mücadelemizi sürdürüyoruz. Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere başbakanlık ve bakanlıklara müracaatlarımızı yaptık. Köyümüzün özelliği ise, kazı yapılması planlanan bölgenin 1. derecede arkeolojik sit alanı olan bir tepeye 75 metre mesafede olması. Burada yapılacak olan maden arama çalışmalarının hem bölgenin doğal görünümüne hem de yaşama çok büyük bir zarar vereceğinden bahsettik. Bununla ilgili muhtarlığımızca Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesi Başkanlığı’na verdiğimiz dilekçe ile bir bilirkişi talep ettik. Bunun neticesinde bir rapor hazırlandı. Burada da köyde yapılacak herhangi bir faaliyetin doğal hayatı ve köy yaşamını çok büyük bir zararı olacağı bilirkişilerce raporlandı. Fakat bunlar dikkate alınmıyor. Herkesin huzurlu ve insanca yaşayabileceği bir ortamda yaşama hakkı vardır” dedi.
 
 
Özüren; “Köyümüzde insanca yaşamak istiyoruz”
Kurşunlu Köyü’nde insanca yaşamak istediklerini kaydeden Bülent Özüren ise; maden firması tarafından talan edilmeye çalışılan köylerinin rahat bırakılmasını istedi. Özüren; “Hukuksal anlamda gerçekten devletimize güvendik. Mücadelemize bu yönde devam ettik. Ama şu anda geldiğimiz nokta tamamen kapıların yüzümüze kapandığını gördük. Bugün Anıtlar Kurulu’nun da bizim aleyhimizde karar verdiğini öğrendik. Ne yazık ki bizi Skepsis Ören Yeri ‘ni girişimimizde kurtaramadı. Köyümüzün 75 metre yakınında maden arama çalışmaları nedeniyle çok büyük felaketler yaşanacak. Köylüler olarak tek talebimiz köyümüzde insanca yaşamak. Sadece yaşamak istiyoruz. Köyümüzün yamacında gerçekleştirilen maden arama çalışmaları nedeniyle yukarından kafamıza taşların yuvarlanmayacağı, rüzgar estiği zaman maden sahasından çıkan tozları solumayacağımız bir yer istiyoruz. Yani köyümüzün rahat bırakılmasını istiyoruz. Tek talebimiz bu. Hayatımızı devam ettirmemiz için bize bu fırsatı versinler. Maden arama çalışmaları devam ederse, her ay düzenli olarak fotoğraf çekip getireceğim. Köyümüzü ne hale getirdiklerini kamuoyuna göstereceğim. Bir tane dal kesen köylüleri mahkemelerde süründürüyorlar, ama burada binlerce ağaç kesilecek. Köyümüzün madenciler tarafından yağmalanmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.
 
Nereye gidersek gidelim sorunumuza çare bulamadık.
Mahkeme bilirkişi raporuna karşı Valilik makamından “Duygusal, abartılmış bu görüşlere yer verilseydi Türkiye`de madencilik yapılmazdı.”cevabı aldıklarını belirten kurşunlu köylüleri “Köylünün ezilmişliğinin en güzel örneği Kurşunlu Köyü’nde yaşanıyor diyerek resmi makamların duyarsızlığına dikkat çektiler.
“Maden arama şirketi parasına para katarken, köyümüze bırakacağı ise, çok özür dileyerek söylüyorum ama bir tuvalete bıraktığından daha farklı olmayacak. Köyümüzü mahvedecekler. Gerçekten duyarlı olan herkesi bize destek vermeye davet ediyoruz. Nereye gidersek gidelim sorunumuza çare bulamadık. Köylünün ezilmişliğinin en güzel örneği Kurşunlu Köyü’nde yaşanıyor. Maden arama çalışmalarına izin verenlerin gece vicdanıyla rahat yatabileceklerini düşünmüyorum. Eğer buna onay verirlerse bu huzursuzlukla nasıl yaşayabilecekler. Çanakkale Valiliği de bu işin içinde. Hepsini de Allah’a havale ediyorum” dedi.
 
Valilik ne dedi?
Çanakkale Valiliğine bilirkişi raporu temelinde müracaat eden Kurşunlu Köylüleri Vali Yardımcısı Alper Faruk Güngör İmzalı yazı ile şu cevabı aldılar:” Valiliğimizin dikkatine ibareli müracaatınızz ve ekindeki bilirkişi raporları incelenmiştir. Killik Tepe mevkiinde kurulması planlanan Feldspat madeni arama sahası ile ilgili rapor içeriğinde yazılanlara göre memlekette hiçbir yerde madencilik faaliyeti yapılmaması gerekir. Abartılı gerekçelerle ve bu tarz yaklaşımlarla bir yere varılamayacağı değerlendirilmiştir. Bilgilerinizi ve bu konudaki görüşümüzün bilirkişilere de bildirilmesini rica ederim.”
 
 
Gürel; “Köyümüz ölmeme mücadelesi veriyor”
Kurşunlu Köyü Muhtarı Muharrem Gürel de, köylerinin ayakta kalma ve ölmeme mücadelesi verdiğini söyledi. Gürel; “Gelen şehit haberlerini duyup ya da seyredince "eyvah" diyoruz, içimiz yanıyor, ağlıyor, dua ediyoruz ama acımız o tabutun başındakiler kadar olamıyor, yeni bir habere kadar unutuyoruz. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Şimdi böylesine bir ateş bizim başımızda; köyümüz Kurşunlu ayakta kalma, ölmeme mücadelesi veriyor. Yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesi derken, yer üstünde yaşayanlar göz ardı ediliyor, önemsenmiyor. Çok uzaklarda harita üzerinde karar verenler için biz küçücük bir noktayız fakat unutulmamalıdır ki biz o küçük noktada yaşam mücadelesi veriyoruz. Önce insanlar, ağaçlar, canım orman; kayalık zeminde yüzlerce yılda yetişmiş ama bir çırpıda geri gelmemek üzere imha edilen doğranan yüzlerce çam ağacı, o ağaçlarda yaşayan kuşlar, sincaplar, yılanlar, kaplumbağalar, tırtıllar, örümcekler, karıncalar, tilkiler, çakallar, orman faunasındaki bitkilerin tümü yok oluyor. Geçimini hayvancılıktan sağlayan köylünün meraları zarar görüp bozulunca köylü hazır yemle hayvan besleyebilir mi? Göç edip şehre gidiyor, işsizler ordusuna bir nefer daha. Bu maden (adı şu olmuş bu olmuş fark etmez; zaten sıkışınca birbirlerine devredip başka isimle karşımıza çıkıyorlar) tam köyün tepesini kazacak. Köy evlerimiz yamaçlara serpiştirilmiş, %30 - 40 eğim var; yukarıdan kozalak yuvarlansa evin bahçesine kadar geliyor. Ama bir kanun var son evden 100m. uzakta maden çalışabilir diye. Düşünün, ya da o madenci otursun, ya da ona izin verenlerden biri orada oturmayı ister miydi? Bülbülleri ve ona eşlik eden koyun çıngıraklarının sesini duymaya alışmış kulaklar bir kırıcı ekskavatörün 8-10 saat TAK-TAK-TAK, kaya kırmasını, yükleyici loderin kamyonlara kırılan kayaları gümbür gümbür yerleştirilmesini duyacak, havaya yayılan zehir gibi bembeyaz toz bulutunu ciğerine soluyacak, hele bir de yağmur yağarsa yokuş aşağıya bembeyaz sel gelecek; merayı, dereyi mahvedip baraj gölüne ulaşacak. Ne GAM, arada 100m. var kanun tamam her şey yolunda! Vicdanlar rahat. Ağaçlar kesilince yukarıdan düşen her ne olursa olsun; bu bir kaya olabilir, ağaç olabilir, kamyon ya da toprak kayması olabilir; "Bir can giderse, bir insan ölürse" hangi kanun buna onay verenlerin vicdanını rahatlatır. "Ben kanuna uydum." demek buna yetmez. "Ben karşıyım." diyen bunu korkmadan söyleyip gereğini yapmalı. İnanın o madenci bile o evde oturmak istemediğini söyleyecektir. İğneyi kendinize bir batırın hele, biz çuvaldıza razıyız” dedi.
 
“Çevre büyük ölçüde zarar görecek”
1. derece arkeolojik sit alanı Antik Skepsis kentinin kalıntılarını barındıran Kurşunlu Tepe`nin hemen bitişiğindeki Killik Tepe`de bir maden ocağının işletilmesine bir anlam veremediklerini vurgulayan Gürel şu şekilde konuştu: “Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesi bilirkişi raporunun sonuç bölümünde Arkeolog Bilirkişi Doç. Dr. Veysel Tolun ve Çevre Mühendisi Bilirkişi Hakan Güngör şöyle söylüyor; "Killik Tepe mevkiinde kurulacak olan Feldspat Ocağı ormanlık alanda bulunmaktadır. Bu alan ile tepenin eteklerinde bulunan evler arasında yaklaşık 100m. mesafe vardır. Ormanda ağaçların kesilmesiyle birlikte oluşabilecek riskler vardır. En başta görüntü kirliliği oluşacaktır. Bunun yanında flora fauna`ya da zararlı etkisi olacaktır. Özellikle ormanlık alanda yaşayan hayvanların yaşam alanları kısıtlanacaktır. Tepe dik bir yamaç şeklinde olduğundan deprem, su baskını, toprak çökmesi gibi doğal afetlerde tepenin eteklerindeki evlerin etkilenmesi muhakkak olacaktır." 1. derece arkeolojik sit alanı Antik Skepsis kentinin kalıntılarını barındıran Kurşunlu Tepe`nin hemen bitişiğindeki Killik Tepe`de işletilecek bir maden ocağının 1. derece kültür varlığına zarar vermeyeceğini düşünmek mümkün değildir. Nitekim Koruma Kurulu bu hususu "açılacak maden ocağının antik kentin sınırında olması nedeniyle iş makinelerinin çalışması esnasında yaratacağı titreşim arkeolojik eserlere zarar verebileceği ihtimali nedeniyle..." demiş tehlikeyi işaret etmiştir. Sadece titreşim değil, tepe zamanla yok edilerek doğal ve tarihi çevrede büyük ölçüde zarar görecek belki de yok olacaktır. Halen işletilmekte olan ocaklardaki çevre tahribatı bunun göstergesidir.”
 
“Önce insan”
Gürel sözlerini şu şekilde sürdürdü: “1. derece arkeolojik sit sınırlarının çevresi, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun 8. maddesinde "Koruma alanlarının tespitinde, korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının korunması, görünümlerinin ve çevreleri ile uyumlarının muhafazası için yeteri kadar koruma alanına sahip olmaları dikkate alınır." ifadesi uyarınca bu tehlikeden korunacak büyüklükte koruma alanı ile çevrilerek tescillenmesi gerekmektedir diyerek görüş bildirilmişlerdir. Bu bilirkişi raporu tehlikeyi gösterip uyarmak düşüncesiyle muhtarlığımız tarafından valilik makamına gönderildiğinde gelen cevapta "Duygusal, abartılmış bu görüşlere yer verilseydi Türkiye`de madencilik yapılmazdı." deniliyordu. 82 yaşındaki Emin Amca elimi tuttu ve dedi ki; "oğlum, dedem burada yaşadı öldü, babam burada yatıyor anamla beraber; bu adamlar evimizi başımıza yıkacak. Allah aşkına onlara söyle bu yaştan sonra ben nere gideyim bıraksınlar huzur içinde yaşayıp huzurla ölelim." Onun evi de 100m. sınırında. Gedik köyünde maden ocağında kesilen ağaçları orman memurlarına sorduğumuzda "izin veriyoruz ama parasını alıyoruz" dediler. Sorarım sizlere; siz mi dikmiştiniz o binlerce yılda oluşmuş ormanın ağaçlarını ki miras olarak gelen bu hazineyi birilerinin menfaati için kurban ederken hiç üzülmüyorsunuz. Bizden sonra gelen nesillere eskiden buraları yemyeşil ormandı diye masal anlatırken bugün attığınız imzanın vebalinden kurtulamazsınız. Kaç tane Kazdağı, kaç tane İda dağı, kaç tane Kurşunlu Köyü kurban edilecek? Ne için? Para mı? Bizler inanıyoruz ki devletimizin bunca insanın ahı, bedduası, gözyaşı ve bela temennileriyle yoğrulmuş üç kuruş paraya ihtiyacı yok. Önce insan, sonra gene insan.”
 
“Sesimizi duyan var mı?”
Maden arama çalışmalarını durdurmak için kamuoyuna seslenen Gürel; “Bizler Kurşunlu Köyü sakinleri olarak sadece huzurla, insanca yaşamak istiyor. Bu vesileyle insan hakları derneklerine, doğayı ve ormanı sevenlere, tavşanları, kuzuları, muhabbet kuşu ve kanarya sevenlere, sokak köpekleri ve kedileri koruma derneklerine, ağaç dikme törenlerinin ağaç katliamına dönüşmesini istemeyenlere, siz haklısınız ama ne yapalım memurum deyip imzayı atmayanlara, bizim köyümüz yavaş yavaş haritadan silinirken vicdanı rahat gece yatıp uyuyamayacak tüm duyarlı, içinde insan ve doğa sevgisi taşıyanlara sesleniyoruz. "Ne olur geç olmadan ayağa kalkın ve bizimle bağırın. sesimizi duyan var mı?” dedi.
Paylaş