Kızamık vakalarındaki artışla Avrupa ve Avrupa ülkeleri arasında yer alan Türkiye, mücadele etmeye devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından paylaşılan son verilere göre, kızamık vakalarındaki artış dikkat çekiyor. Bu gelişmeyle birlikte hastalığın belirtileri, tedavisi ve aşısı gibi konular merak konusu haline geldi. Konu hakkında görüş belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, kızamığın ciddiye alınması gerektiğini vurgulayarak, hastalıktan korunmanın en etkili yolunun toplumun en az yüzde 95'inin aşılanması olduğunu belirtiyor.
Hastalık belirtilerinin virüs bulaştıktan sonra yaklaşık 8 ila 12 gün sonra ortaya çıktığını belirten Mamçu, “Burun akıntısı, hapşırma ve öksürük gibi soğuk algınlığı belirtileri ile 40 dereceye varabilen yüksek ateş ve halsizlik kızamığın ilk belirtilerdir. Kuru öksürük, boğaz ağrısı, gözlerde kızarıklık ve ışığa duyarlılık ile ağız içinde küçük grimsi beyaz lekeler görülebilir. Yüz ve alından başlayıp vücuda yayılan, birleşme eğiliminde, başlangıçta pembe olup 3-4 gün sonra kahverengileşen, 6-7 gün sonra da hafif pullanarak solan tipik bir döküntüsü vardır. Döküntüler yaklaşık 4 gün kadar devam eder ve hafif bir soyulma ile başladığı gibi yukarıdan aşağıya doğru solarak kaybolur. Döküntülerin solmasıyla birlikte hastanın da ateşi düşer. Yüksek ateş, beslenmenin bozulması, ishal veya kusma ile aşırı sıvı kabı veya komplikasyon gelişmesi durumlarında mutlaka bir sağlık kurumuna başvurulmalıdır.” açıklamasında bulundu.
Kızamığın özel bir tedavisinin olmadığı hatırlatan Mamçu, “Hastanın kaybettiği sıvıyı yerine koymak, ateş ve ağrısını gidermek, gerekirse solunum desteği vermek önemlidir. Eksiklik durumlarında destekleyici olarak A vitamini verilebilir. Kızamık çok bulaşıcı olduğundan hastanın izole edilmesi, maske kullanılması ve risk gruplarından uzak tutulması özellikle çok önemlidir.” dedi.
Mamçu, “Kızamık küçük çocuklarda yaygın olmakla birlikte aşılama yapılmayan veya daha önce kızamık geçirmemiş yetişkinlerde de görülebilir. Bağışıklığı baskılanmış kişiler, gebeler, çok küçükler veya yaşlılar, A vitamini eksikliği ve beslenme yetersizliği olanlar hastalık açısından risk grubundadır. Bu kişilerde kızamık daha ağır seyreder ve ölümcül olabilir.” diye konuştu.
Kızamığın başka hastalıklara da yol açabileceğini vurgulayan Mamçu, “Orta kulak iltihabı, zatürre, ishal, kalp kası iltihabı, gözde keratit, beyin zarı iltihabı gibi sorunlar en sık görülen komplikasyonlardır. Özellikle zatürre, ölümlerin yüzde 90 nedenidir. Daha seyrek olarak 7 ila 10 yıl sonra başlayan ve beyin fonksiyonlarını bozan SSPE (subakut sklerozan panensefalit) hastalığına da neden olabilir.” dedi.
Aşının hastalıkları ve ölümleri engellemenin en basit yolu olduğunun altını çizen Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Kızamık hastalığı, 1980’de yaygın aşılama başlamadan önce, dünya çapında her yıl tahmini 2,6 milyon ölüme neden olurken hızlandırılmış küresel aşılama programları ölümlerin azaltılmasında büyük bir etkiye sahip olmuş, bu sayı 2011’de yılda 158 bine gerilemiştir.” dedi. Kızamık virüsünün dolaşımının durdurulabilmesi için toplumun yüzde 92-95'inin kızamık içeren bir aşı ile aşılanması gerektiğini vurgulayan Mamçu sözlerini şöyle tamamladı: “Yeryüzünde kızamık virüsünün dolaşımı devam ettikçe, toplumun yüzde 100’ü aşılanmış olsa bile, uzun aralıklarla da olsa, kızamık salgınları görülecektir. Ayrıca hastalığı geçirmesine veya aşılanmış olmasına rağmen bağışıklık yanıtı gelişmemiş kişiler hastalığa tekrar yakalanabilirler. Bu yüzden kızamıktan korunmak için alınabilecek en etkili önlem toplumun en az yüzde 95’inin aşılanmasıdır.” (Erhan Taylan)