Kazdağları`nda ekoloji mücadelesi veren onlarca yaşam savunucusu Belediye Çalışanları Sosyal Tesisleri Ercan Adsız Salonu`nda bir aaya gelerek çevre talanına karşı mücadele deneyimlerini paylaştı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çevre Mühendisi Prof. Dr. Hasan Göksel Özdilek, ormanlık alan ların tahrip olması sonucunda yaşanabilecek olumsuz tablolar hakkında bilgi verirken Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Halk Sağlığı Uzmanı Coşkun Bakar ise çevre tahribatının insanlar üzerindeki etkisi ve bronşit gibi kronik rahatsızlıkların kirli havayla olan doğru orantısına dikkat çekti. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan ise, yaşam alanlarını korumak için verilen mücadele hakkında bilgi verdi. Çevre aktivisti Doğan özellikle kent ve çevre illerde devam eden çevre mücadelesi hakkında bilgi vererek, "Biga Yarımadası`nın her noktasında ciddi bir ekolojik yıkım var Başta metalik madencilik projeleri, termik santraller, taş ocakları, jeotermal enerji santralleri, rüzgar santralleri, sanayi bölgeleri, Çanakkale Köprüsü otoyollarının getirdiği sıkıntılar, sorunlar... Şimdi kırsalda müthiş bir yapılaşma var. Denizlerimizin kirliliği ve müsilaj sorunu özellikle kırsalda da ciddi bir katı atık sorunuyla karşı karşıyayız. Derneğimizin internet sitesinde bütün bu tehditleri katmanlı olarak işliyoruz ve görebiliyoruz" dedi.
"Ormanlık alanımız azalıyor"
Prof. Dr. Hasan Göksel Özdilek, "Çanakkale`de bir jeolojik yönden bakılacak olursa volkanik kayaçlar gibi bir çok yönden uzaydan yeşil gözüküyor. Hala Kültür Turizm İl Müdürlüğünde web sitesinde yüzde 54`ü ormanlık olarak geçiyor. Ama ne yazık ki yüzde 54 değil. Özellikle son 2004 yılından başlayarak, 2014 yılından sonra hızlıca artarak orman kesimi görüyoruz. Sadece Çanakkale`de balcılık konusunda, yılda yaklaşık olarak 2yüz milyon lira değerinde bal üretimi yapılıyor. Arı verimliliğinde, bal veriminde, kovan başına, bal veriminde Türkiye ikincisi. Biz bu ormanlık alanı kaybedince sentetik yollarla mı bal üreteceğiz? Arıları şekerle mi besleyeceğiz" diye sordu.
"2069 yılında Çanakkale bozkır olabilir"
Göksel, su kaynaklarının da büyük tehlikede olduğuna dikkat çekerek, "Çanakkale`de orman varlığı yüzde 25`e ne zaman iner? 2069 yılında, Çanakkale de Türkiye gibi Orta Anadolu gibi bozkırlık bir durumla karşı karşıya gelebilir. Birkaç gün önce Dünya Sulak Alanlar Günü`ydü, sulak alanlarımızı kaybediyoruz. Sadece dünyada değil, Türkiye`de de bu bir önemli sorun. Kentte Sarıçay var. Her gün daha fazla insan baskısı altında. Yeni bir köprü, yeni bir inşaat, yeni gelişmeler, yedi boğacak şekilde ama bunu kaldırabilecek mi? O yatak. Eski haline göre daha daraltılmış, daha daha boğulmuş olan yatak acaba bunu kaldırabilecek mi? Yoksa kenarlarında kurulmuş olan sanayi bölgelerine veya evlere kadar su mu gelecek" diye sordu.
"Sağlıklı olmayı hiç önemsemiyoruz"
Prof. Dr. Coşkun Bakar, halk sağlığı uzmanlarının hastalık öncesi sürecinin ilgi alanları olduğuna dikkat çekerek," Bizim için hastaneye girmeden önce bizim için önemlidir. O süreyi uzatmaya çalışırız. Bizim derdimiz, insanların hastaneye gelme süreçlerini uzatmak. Mümkün olduğunca ölüme kadar olan süreçte sağlıklı yaşamalarını sağlamak. Aslında temel amaçla çevremizi korumamızın en önemli sebebi kendi sağlığımızdan ve nesillerimizin sağlığından endişe etmemiz. Çok zor değil aslında sağlıklı olmak. biz bunun içine doğmuşuz. Yani sağlıklı olmanın içine doğmuşuz. Ama bunu özellikle bu topraklarda hiç anlamıyoruz" dedi.
"Bu küre, bizim için yaratılmadı"
Bakar insanlık tarihinin 200 bin iki yüz bin yıllık bir yaşı olduğuna dikkat çekerek, "İçinde bulunduğumuz kürlerin 5 milyara yakın bir yaşı var. Dünyanın koşulları el verdiği için yaşam şansı bulabildik. Bu bize hediye edilmedi. Bizim için yaratılmadı ve bunu anlamak gerekiyor. Sağlıklı olmak da buradan başlıyor. Biyolojik olarak böyle bir çevre içerisinde yaşama imkanı bulabildiğimiz için ve diğer türlerin de bazıları bu koşullarda yaşayamayarak elendiği için biz buraya kadar geldik" sözlerine yer verdi. Bakar, yaşam olanakları bulabileceğimiz bir çevrede doğduğumuz için sağlıklı olduğumuza dikkat çekerek, bu çevreyi talan etmeden korumanın önemine dikkat çekti.
(Damla Yeltekin)