Çanakkale Tabip Odası Çevre ve Hayvan Hakları Komisyonu bugün saat 12.30’da bir basın açıklaması yaparak Cengiz Holding’e ait Halilağa Bakır Madeni için kesilen ağaçlar ile ilgili olarak tepkilerini dile getirdi.
Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Hepimizin hatırında, Çanakkaleliler olarak, 2019 yılında Kirazlı Altın Madeni için yapılan büyük orman katliamı sonrası ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ni başlatmış, bir yılı aşan bir süre ile Çanakkale dışından desteğe gelenlerle çadırlı bir nöbet tutarak madenin işletmeye açılmasına engel olmuştuk. Süreç sonunda Alamos Gold Kirazlı’dan çekilmek zorunda kalmıştı. Çanakkale tarihinin en ışıltılı sayfalarından biriydi hepimiz için.
Halilağa da ise 2019 yılından önce Kanadalı Liberty Gold ve Teck Resources in sahibi olduğu ruhsat alanında, altın madeni projesi, hukuki süreçlerle engellenmişti. 2019 yılında Cengiz Holding Kanadalı şirketlerden altın madeni ruhsatını satın aldı ve aynı alanda bakır madeni projesi yapacağını açıkladı. Çanakkaleliler ve sivil toplum örgütleri olarak, ayrıca biz Çanakkale tabip odası olarak, bu projeye karşı yürütülen hukuksal mücadelenin bir parçası olduk. Öncelikle biliyorduk ki o bölge bakır rezervi alanı değil, altın rezervi alanıydı ve bakır madeni projesi hepimiz için bir yanıltmacaydı. İliç altın madeni faciası yaşanalı bir yıl olmadı, heyelan ile siyanürlü liç yığını hareket etti ve fırat havzasına kaydı. Tam bir çevre felaketi yaratılmış oldu ve bu liç yığını altında dokuz işçimizi kaybettik. Çanakkale bir, deprem bölgesi, altın madenleri için olası tehlikelerin farkındayız. Ayrıca tabip odası olarak, altın madenlerinde altını ayrıştırmak için yapılan türlü işlemlerle ağır metallerin açığa çıktığını, bu metallerin suya, havaya, toprağa karıştığını, vücutta biriktiğini, Alzheimer, Parkinson hastalıkları gibi dejeneratif hastalıkların, doğumsal anomalilerin, düşük ve ölü doğumların oluştuğunu defalarca ifade ettik.
Cengiz Holding’e ait bu proje için, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 2021 tarihli ilk ÇED olumlu kararı, bölgenin doğal, tarihi ve kültürel dokusuna aykırı olduğu için Çanakkale İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. 2023 yılında ise Cengiz Holding’in değişiklikler yaparak sunduğu yeni ÇED raporunda, madenin su ihtiyacını karşılayacak göletler ayrı projeler gibi gösterilerek ÇED sürecinden muaf tutuldu. Çevre mevzuatının entegre tesislerin tüm üniteleriyle tek ÇED raporu hazırlanmasını zorunlu tutmasına karşı, açıkça mevzuata aykırı hareket edildi. Bilirkişi raporu ‘Bu projede kamu yararı yoktur ‘ demesine rağmen, mahkeme heyeti ikiye bir kararla projeye olumlu kararı verdi ve bu karar da itirazlarımız üzerine Danıştay’a gönderildi. Davamız Danıştay’ta henüz sonuçlanmadan Cengiz Holding e bağlı Truva Madencilik geçen hafta Cuma günü alanda ağaç kesimine başladı. Bu projeye göre 6000 hektar dönüm içinde, bir milyon ağaç kesilecek ve bu alan on dokuz bin futbol sahasına denk düşüyor, Kirazlı’da yaşanan kıyımın altı katı büyüklükte bir kıyım yaşanacak. Bu proje ile Hacıbekirler, Muratlar, Halilağa köyleri haritadan silinecek, o bölgedeki köylerin suyunu sağlayan Kocabaş Çayı kuruyacak ki Kocabaş Çayı’nın suyu da madene yetmeyecek, bu susuzluktan on iki köy birebir etkilenecek.
Son 20 yılda özelleştirmelerin son hız hayata geçirilmesiyle kamuya ait olan herşey satıldı ve sermayeye devredildi, satılmaz dediğimiz nehirler, ormanlar, meralar da artık büyük şirketlerin insafına bırakılıyor. Madencilik yasasında öyle değişiklikler yapıldı ki, maden işleterek bir şirketin karına kar katması, kamu yararından ve doğanın biyoçeşitliliğinden ve sürekliliğinden daha değerli hale geldi. Ama gerçek şu ki, doğa olmadan bizler varlığımızı devam ettiremeyiz, doğaya yaptığımız her müdahalede uzun erimli düşünmek zorundayız, kısa erimli kazançlarımızın gözümüzü karartmasına izin vermemeliyiz. Ülkemizde yargıda büyük bir kriz yaşanıyor, dava süreçlerinden ısmarlama kararlar çıktığını biliyoruz, yargının da bir çeşit yürütmenin elinde tutsak olduğunu biliyoruz. Her şeye rağmen Danıştay’da olan dava sürecinden umutluyuz, bu acımasız, paradan gözü dönmüş, bencil ve insafsız projenin yaratacağı felaketin görüleceğini, buna karşı ses çıkaran köylülerimizin sesinin duyulacağını umut ediyoruz.
Bizler, Çanakkale de yaşayan hekimler olarak, Halilağa bakır madeni için bir milyon ağacın kesilmesini bir katliam olarak gördüğümüzü, bu projenin tamamının kamu yararına değil, bir şirketin çıkarına, rantına hizmet ettiğini, ormanların, nehirlerin satılık olmadığını ilan ediyoruz ve diyoruz ki,’Kazdağlarında ceviz olur, Cengiz olmaz’. Bu projenin hayata geçmemesi için tüm Çanakkaleliler ve ekoloji aktivistleri ile birlikte mücadelenin içinde olmaya devam edeceğiz.”
(HABER MERKEZİ)