Kazdağları’nın geleceği kadınların ellerinde

Kazdağları ve Ağı Dağı başta olmak üzere, Çanakkale bölgesinde yürütülen maden arama çalışmaları, termik santraller ile Hidro Elektrik Santraller bölgenin doğal hayatını tehdit ediyor.

1299
Hafta sonu Altınoluk’ta bulunan Mıhlı Çayı’nda kurulması planlanan HES’e (Hidro Elektrik Santral) karşı kitlesel bir tepki gösterildi. Geçtiğimiz günlerde Bayramiç’in Karaköy Köyü’nde yaşanan sızıntı ile derelerin beyaz akması bölgedeki vatandaşları tedirgin ederken, altın madencilerine karşı tepkilerin de giderek artmasına neden oldu.
 
Çanakkale ve bölgesindeki altın madeni çalışmalarına tepkiler çığ gibi büyüyor. Havalarına, sularına, hayvanlarına ve tarımsal ürünlerine sahip çıkan köylüler, “Maden çalışmalarını istemiyoruz” dediler. Köylerdeki kadınları bilgilendirmek üzere Bayramiç’in Evciler Köyü’ne giden Çanakkale Çevre Platformu, büyük bir ilgiyle karşılandı. Kadınlar, “Bizim madencilere verecek bir damla suyumuz yok” dediler.
 
 
Kazdağları ve Ağı Dağı başta olmak üzere, Çanakkale bölgesinde yürütülen maden arama çalışmaları, termik santraller ile Hidro Elektrik Santraller bölge doğal hayatını tehdit ediyor. Geçtiğimiz günlerde Bayramiç’in Karaköy Köyü’nde yaşanan sızıntı ile derelerin beyaz akması bölgedeki vatandaşları tedirgin ederken, altın madencilerine karşı tepkilerin de giderek artmasına neden oldu. Hafta sonu Altınoluk’ta bulunan Mıhlı Çayı’nda kurulması planlanan HES’e (Hidro Elektrik Santral) karşı kitlesel bir tepki gösterildi. Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun katıldığı basın açıklamasında “Mıhlı Çayımızı ve onun sularını hiç kimseye vermeyeceğiz. Çünkü Mıhlı Çayına HES inşa edildiğinde dere içinde ve çevresinde ağaçlar kesilecek, su tünellere sokulacağı için havza susuz kalacak, yazın bile gürül gürül akan su kaybolduğu için vadide su ve kuş sesleri kesilecek” dendi. Pazar günü ise Çanakkale Çevre Platformu’nun davetlisi olarak Çanakkale’ye gelen Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün, Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık ile Prof. Dr. Doğan Kantarcı Bayramiç’in Evciler Köyü’ne giderek burada kadınlara yönelik bilgilendirme toplantısı gerçekleştirdiler. Bayramiç’in Evciler Köyü’nde gerçekleştirilen bilgilendirme toplantısında Muratlar, Kızılelma ve Karaköy’den gelen kadınlar da katıldı.
 
Kazdağları gezildi
Bilgilendirme toplantısına katılan Çanakkale Çevre Platformu üyeleri ve davetli akademisyenler, Pazar günü erken saatte gittikleri Bayramiç’te ilk olarak Çavuşlu Köyü’nde mola verdiler. Burada köylülerle bir süre sohbet eden heyet, maden arama çalışmaları ile ilgili bilgi paylaşımında bulunarak, mücadelenin yükseltilmesi çağrısında bulundular. Buradan hareket eden Çevre Platformu üyeleri ve akademisyenler, Ayazma`ya giderek bölgede inceleme gezisi yaptılar. Ayazma’nın atmosferinden büyülenen heyet üyeleri burada fotoğraflar çekilerek, “Altıncılar burayı görmemiş olamazlar. Buna nasıl izin verilir” diyerek tepki gösterdiler.
 
 
“Size burada rahat yok”
İnceleme gezisinin ardından Bayramiç’in Evciler Köyü’ne geçen heyet Evciler Düğün Salonu’ndaki toplantıya katıldı. Kadınlara özel yapılan bilgilendirme toplantısına katılımın ise oldukça yoğundu. Evciler, Kızılelma, Muratlar ve Karaköy’den gelen kadınların katıldığı ve deyim yerindeyse oturacak yer kalmadığı bilgilendirme toplantısının açılış konuşmasını Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant yaptı. Nalbant, mücadelenin yüksek tutulması gerektiğini ifade ederek hukuki sürecin işlemeye devam ettiğini dile getirdi. Nalbant, kadınlara “Siz olunca her şey değişiyor. Erkekler olarak bizler elimizden gelen mücadeleyi yapıyoruz, ancak siz de işin içinde hem de bu kadar ilgiliyken bu mücadelenin başarıya ulaşmaması mümkün değil. Bu kadar kalabalık bir kadın kitlesine hitap etmeyi bir şans olarak değerlendiriyorum. Bölgemizi tehdit eden unsurlara karşı davalarımızı açıyoruz. Hukuki süreçlerimiz devam ediyor. Bugüne kadar 6 tane dava açtık. Daha da açacağız. Çanakkale Barosu ile birlikte çalışıyoruz. Siz, size söylenenlere inanmayın. Madenciler güçlü değil. Emin olun en korkak onlar. Çünkü onlar sizden korkuyor, halktan korkuyorlar. Yaptıkları işin kötü bir iş olduğunu bildikleri için korkuyorlar. Ben de onlara buradan sesleniyorum; sizi burada rahat ettirmeyeceğiz. Geldiğiniz gibi gideceksiniz” dedi.
 
 
Ateş düştüğü yeri yakar
ÇEP (Çevre Platformu) Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant’ın ardından konuşma yapan Bayramiç Belediye Başkanı İsmail Sakin Tuncer ise “Pes etmeyeceğiz” dedi. Kurtuluş Savaşı’nı hatırlatan Tunçer, “Birinci Dünya Savaşı ve ardından Kurtuluş Savaşı’nı yaşadık. Biliyoruz. O dönem ülkemizi topla, tüfekle işgal etmek istemişlerdi. Başarılı olamadılar. Şimdi de şekil değiştirdiler. Artık askerleri ile gelmiyorlar. Başta türlü geliyorlar. Ülkemizi soymak istiyorlar. Başkaları hainlik yapabilir, ama biz pes etmeyeceğiz. Bugün dünya üzerinde çok fazla altın stoku var. Elzem bir ürün de değil. Sadece süs eşyası olarak kullanılan ve çok küçük bir bölümü tıpta kullanılan altın için burada bizim hayatımızı mahvedecekler. Uyanık olmalıyız, pes etmemeliyiz” dedi.
 
 
“Madenciye verecek bir damla suyunuz yok”
ÇOMÜ’de göreli Prof. Dr. Murat Türkeş, ise burada yaptığı konuşmasında bölgenin jeolojik yapısı ile ilgili bilgiler vererek, bölgede meydana gelebilecek bir deprem ve heyelanlar nedeni ile siyanür havuzundaki zehrin, bölge halkının üzerine geleceğini ifade etti. Türkeş, “Madenlerin kurulmak istendiği bölge Kuzey Anadolu Fay hattı ve uzantısı fay hatlarının üzerinde bulunuyor. Ayrıca sizler daha iyi bilirsiniz buralarda kış aylarında ve baharda yağmurlar nedeni ile heyelanlar olur. Diyelim ki engel olamadık ve altın madeni çıkarma çalışmaları başladı. Diyelim ki bir süre sonra deprem veya heyelan meydana geldi. Ne olacak? O atık havuzunda tutulan siyanür, tarlalarınızın üzerine, sizlerin üzerine gelecek. Bu bölgede yıllık yağış, tüketilen su miktarını bile karşılamamakta. Son iki üç yıldır yağış oluyor da biraz rahatladınız. Dört yıl öncesini hatırlayın. 2006-2007-2008 yıllarını hatırlayın. Nasıl kurak bir mevsim geçirdik. Sizin bu bölgedeki su size bile yetmiyor. Sizin su bilançonuza baktığımızda sizi zor idare ediyor. Bu suyu madenciye verecek misiniz?” dedi. Türkeş bu sorusuna “hayır” cevabı veren vatandaşlar alkışlarla madencileri protesto etti.
 
 
“Cilt ve kanser hastalıkları yolda”
Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Ege ÇEP (Ege Çevre Platformu) Dönem Sözcüsü Prof. Dr. Ali Osman Karababa, altın madeni ve termik santral çalışmalarının başlaması halinde cilt hastalıkları ve kanser hastalığının bu bölgede yoğun bir şekilde görüleceğini ifade etti. Karababa, “Biraz önce bazı videolar izledik. Ülkemizin değişik yerlerinde termik ve altın madeni çalışmaları neticesinde zarar gören hayvanları gördük. Burada da aynı şeyler söz konusu olacak. Eğer engel olamazsak burada da doğum anomalileri göreceğiz. Biraz önce izlediğimiz koyunlar bunların habercisi. Yapılan çalışmalar neticesinde hava, su ve besin yoluyla alacağınız ağrı metaller, cilt hastalıkları, kanser ve doğumsal anomalilere neden olacaktır” dedi.
 
 
“Boynumuzda büyük vebal var”
İstanbul Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Atalık ise bugün Çanakkale’ye tehdit eden HES, termik santral ve altın madenlerinin sadece bu bölgenin sorunu olmadığını ifade ederek, “Bu dert sadece sizin başınız da değil. Bu dert artık tüm Türkiye’nin başında. Kazdağları’nda, Munzur’da, Gerze’de, Muğla’da ve daha bir çok yerde. Buradan çıkardıkları altını 300 dolara kendi ülkelerine götürüp, bin 600 dolara bize geri satacaklar. Kazancı onlara 5 bacaklı koyunlar bize kalacak. Unutmayalım, çocuklarımızın, torunlarımızın, zehirli meyve ve sebze sattığımız tüm insanların vebali bize kalacak. Benim burada ne işim var? Ben İstanbul’da eşimi ve çocuklarımı bırakıp buraya geliyorum. Neden? Çünkü bana zehirli meyve ve sebze göndermeyin diye” dedi.
 
 
“Siz istemezseniz yapamazlar”
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün ise yaptığı konuşmasında çevre mücadelesinin aynı zamanda bir gelecek mücadelesi olduğunu, eğer bölge halkı başta kadınlar olarak istemezler ise bu felaketlerin yaşanmayacağını dile getirdi. Üstün, “Bu bölgede sulara düşecek kirlilik, sizin elmanıza, aşınıza, ekmeğinize düşecektir. Buraya dokundukları anda zehirlerini bırakmaya başlayacaklar. Buna izin vermeyin. Ülkemizde halkın izin vermediği hiç bir yatırımı yapamadılar” dedi. Prof. Dr. Üstün, 2000 yılında Romanya’da yaşanan, Tuna ve Tizsa nehirlerinde balık ölümlerine neden olan çevre felaketinden fotoğraflar göstererek bu felaketlerin Türkiye’de ve Çanakkale’de de yaşanabileceğini ifade etti. Üstün, “Bir yığın şirket burada para kazanırken, bize hastalığı doğaya da yok olmayı bırakacaklar. Evciler’de Kızılelma’da ve Bayramiç’te yer altı sularını parayla satın alacaklar. Ama sizler Muratlı’da ÇED’i yaptırmayanlarsınız, siz isterseniz onları buradan kovabilirsiniz” dedi. Altıncıların rüşvet verdiklerini ifade eden Üstün, “İyi bir şey yapsalar rüşvet vermezlerdi. Bugün sizin caminizi, yolunuzu, okulunuzu yapmaya hazırlar. Bunlar birer rüşvettir. Sakın almayın. Siz karşı durursanız bu köylere bile giremezler. Çocuklarınıza, eşlerinize iş vermeye hazırlar. Onların işlerini, paralarını almayın. Size kandırmalarına, sizi bölmelerine izin vermeyin. Unutmayın Gerze’de Tortum’da istediklerini yapamadılar. Halkın izin vermediği hiç bir yere giremediler. Kadınların direndiği hiç bir yere giremediler” dedi.
 
Kadınlardan madenciye öfke
Çevre Platformu üyeleri ile akademisyenlerin sunumlarından önce ve sonra tepkilerini dile getiren kadınlar, madenciyi bölgelerinde istemediklerini ifade ederek, “Doğamızı yok edecekler, hayvanlarımızı sakat bırakacaklar. Bizim rızamız yok” dediler.
 
Çevre Platformu sunumunun öncesi ve sonrasında tepkilerini dile getiren Evciler, Kızılelma ve Karaköylü kadınlar, madenciyi bölgelerinde istemediklerini dile getirerek, “bizim onlara verecek bir damla suyumuz yok” dediler. Kadınlar, “biz sonuna kadar mücadele edeceğiz. Sizler de bizlerin yanında olun” diyerek ortam mücadele çağrısı yaptılar.
 
 
“Bu kalabalık bizlere umut verdi”
Çevre Platformu üyesi Filiz Ceylan Tekin ise kısa bir konuşma yaparak katılımcı kadınlara teşekkür etti. Tekin, “Yıllardır buralara aralıksız gelip gidiyoruz. 4 yıl önce Muratlı’da ÇED yapacaklarını buna izin vermemiz gerektiğini söyledik. Muratlı’da yapamadılar. Kızılelma, Evciler ve Karaköy kadınları geleceklerine sahip çıktılar. Bugün burası bu kadar kalabalık olduğu için bizler daha çok umutlandık, mutlu olduk. Biz sizlerin her zaman yanındayız. Yeter ki siz geleceğinize, çocuklarınıza, tarlalarına sahip çıkın” dedi.
 
İşte kadınların o görüşleri;
 
 
Hatice Karadeniz (Evciler):
Başbakanın bizi duymasını istiyoruz. Elmalarımızdan biri yere düştüğünde içimiz sızlıyor. Biz madenciyi burada istemiyoruz. Bizim suyumuz bize kadar. Onlara verecek tek damla suyumuz yok. Doğamızı yok edecekler, hayvanlarımızı sakat bırakacaklar. Bizim rızamız yok.
 
 
Zehra Aydın (Kızılelma):
Suyu güzel, havası güzel diye köyümüze geri döndük. 5-6 yıl önce emekli olur olmaz köyümüzde yaşamaya başladık. ancak bu madenciler yüzünden tadımız, tuzumuz kaçtı. Biz şimdi nereye gideceğiz? Rahat yaşamak için köyümüze geldik, burada da rahat vermediler. Biz ne yapacağız?
 
Hanife Özyurt (Evciler):
Dağlarımızı ellemesinler. Burası dünyanın ikinci oksijen üreten bölgesi. Biz burada altın madeni aranmasını ve çıkarılmasını istemiyoruz. Bizden uzak dursunlar.
 
 
Şerife Aysal (Evciler):
Burada doğamızı, hayvanlarımızı, ürünlerimizi zehirleyecek hiç bir çalışmayı istemiyoruz. Köyümüze gelirlerse köyümüzden kovarız. Çocuklarımızın zarar görmesini istemiyoruz.
 
 
Ünzile Akbulut (Evciler):
Bir keresinde gelmişler kahveye. Bizim haberimiz yoktu. Bizim haberimiz olsa onları bu köyden kovalardık. Biz istemiyoruz altıncısını madencisini. Gelmemeleri için her türlü şeyi yaparız.
 
 
Sevim Ercan (Evciler):
İstemiyoruz. Gelmesinler. Altın madenini bu bölgemi çıkarmasınlar. Bize boşverin nasıl olsa çıkaracaklar. Devlet bu dağları satmış diyorlar. Ama biz sonuna kadar direneceğiz. Yalan söylüyorlar bize.
 
 
Gülsüm İnce (Evciler):
Bu ormanları 70 sene boyunca biz koruduk. Onlar buraları yok etmek istiyor. Biz buna izin vermeyeceğiz. Onları buradan kovalayacağız.
 
Hanife Dörtbaş (Evciler):
2007 yılından bu yana altına karşı çıkıyorum. Her zaman ‘hayır’ diyoruz. Biz yavrularımızı askere yolluyoruz bu vatan için. Acaba onlar nöbet tutarken burayı yabancılar işgal etsin diye mi tutuyorlar.
Paylaş