Kaygılar zinciri

IŞİD tarafından 101 gündür rehine tutulan vatandaşlarımız özgürlüklerine kavuştular.
Bu son derece sevindirici bir gelişmedir, öncelikle kendilerine ve ailelerine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Bu sevindirici son, şimdi siyasi irade tarafından nemalanmak amacıyla, bazı gerçeklerin üzerinin örtülmesi amacıyla kullanılmak istenmektedir.
Fakat süreç başından beri başı kaygılara neden olmakta, AKP hükümeti bu noktada şeffaf olmayan bir tarz ile süreç hakkında birbiriyle çelişen açıklamalarda bulunmaktadır.
Rehin alınma boyutu ayrı bir muamma olmuş, 101 gün sonrasında serbest bırakılmaları da başka bir muammaya dönüşmüştür.
Operasyon ile kurtarılmalarından, siyasi diplomatik pazarlıklara, CİA operasyonuna kadar her şey söylenmiş, bir tek gerçek söylenmemiştir.
Gerçek; siyasal iradenin IŞİD ile sürdürdüğü ilişkinin kodlarında mevcuttur.

709
Rehineleri gerekçe göstererek IŞİD karşısında kurulan cephede yer almayan AKP hükümeti, rehineler sonrasında ilk sınavını Kobene ‘de vermektedir.
Bu aynı zamanda IŞİD’e karşı olduğunu açıklayan emperyalist cephe içinde geçerlidir.
Kobene bölgesinde halkı göçe zorlayan IŞİD saldırıları bütün şiddetiyle sürerken IŞİD karşıtı cephe sessizliğe bürünmüştür.
İşte tam da bu noktada IŞİD’çi zorbaların özünde emperyalist kapitalist sistem ile nasıl da iç içe olduğu, birbirlerinin tamamlayıcısı oldukları ortaya çıkmaktadır.
Konu, Rojava’daki halk devriminin kazanımlarını yok etmek olunca bir bütün olan gerici cephe, Ortadoğu’nun yağmalanması için yeniden dizayn edilmesine bağlı olarak birbirleriyle bazı çatışmalar yaşasalar da sonunda aynı rehineler olayında olduğu gibi sürdürülen” siyasi ve diplomatik” pazarlıklar sonrasında uzlaşabilmektedir.
Kobene’de sürdürülen IŞİD zulmü sonrasında yurdumuza sığınmak isteyen halkların Suruç’da başına gelenler ortadadır.
Önce IŞİD zulmünden kaçanlar sınırdan içeriye alınmamışlar, daha sonra bölge halkının sahip çıkması neticesinde ayrıca IŞİD militanlarının gerçekleştirebileceği bir katliamın sonuçlarından çekinen siyasi irade kapıları açmak zorunda kalmıştır.
Böyle olmasına rağmen gerek bölge halkı gerekse sığınmacılar devlet teröründen yine nasiplenmişlerdir.
Kobene’de IŞİD terörüne gözlerini kapamak ülkemizi son derece tehlikeli noktalara götürecek bir gelişmedir.
Ülke içersinde barış sürecinden bahsedip, hemen Suriye sınırında Kürt halkına karşı sürdürülen katliamları görmezden gelmek; barış sürecine zarar verecek ciddi bir tehlikedir.
Ama ne yaparsınız  ki;IŞİD denilen bela tarafımızdan yaratılmış ve beslenmektedir.
Tüm bu gelişmeler sürecinde AKP hükümeti kafasının arkasındaki gizli gündemle hareket ettiğinden dolayı bundan sonrasında nasıl bir politika izleyeceği konusunda  belirsizlik sürmektedir.
Bu sorunun bir yanıdır, diğer yanı da Türkiye halklarının bu konuda alacağı tavır ve göstereceği performanstır.
Savaş karşıtı bir performans ile barışı ve halkların kardeşçe bir arada yaşamasını savunmak, bunun için etkili bir muhalefet yapmak tek alternatiftir.
Demokrasi, barış ve emek güçleri gündemlerine bu mücadeleyi almışlardır.
IŞİD zulmünden mağdur olan bölge haklarıyla dayanışmak onlara yardımcı olmak adına destekler yaratmak şimdi çok daha önemli bir hale gelmiştir.
Çanakkale Belediyesi öncülüğünde çeşitli sivil toplum örgütlerinin başlattıkları yardım kampanyasına devam edilmeli bu dayanışma irmek irmek örülmelidir.
Çanakkale ,böylece diğer  kentlere de örnek olacaktır.
Bakmayın siz, IŞİD  karşıtı Birleşmiş Milletler ve NATO tarafından oluşturulan  cephelere.
Bunlar, danışıklı dövüş türündeki organizasyonlardır.
IŞİD terörünü yok edecek olan halkların dayanışması ve mücadelesidir.
Kobene’nin savunulması ve Rojava halk devrimine sahip çıkılması ilk adım olarak son derece önemlidir.
 
Paylaş