25 Kasım 1960`ta Dominik Cumhuriyeti`nde diktatörlüğe karşı mücadele eden Mirabel kardeşlerin, tecavüz edildikten sonra vahşi bir şekilde katledilmelerinin ardından 25 Kasım, Birleşmiş Milletler tarafından ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ olarak ilan edildi. Birçok siyasi, kurum dernek ve kadın STK’ları ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ dolayısı ile açıklamada bulundular. Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyeleri Baro’da basın açıklaması yaparken, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi Müdürlüğü ise bugün saat 14’te yapacağı yürüyüş için çağrıda bulundu.
Kadın şiddetine karşı mücadele günü dolayısı ile yapılan açıklamalar şu şekilde;
“Şiddetin, savaşların olmadığı bir dünya diliyorum”
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan; “Son yıllarda ülkemizde kadına karşı şiddetin, kadın cinayetlerinin sayısı giderek ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Üstelik bu cinayetlerin büyük çoğunluğunun faillerinin eski eşler, eski sevgililer, kardeşler ve yakın akrabalardan oluşuyor olması daha da dehşet vericidir. Şiddet ve sevmek, sevdiğine şiddet göstermek asla kabul edilebilir ve yan yana gelebilecek kavramlar değildir. Sadece medyaya yansıyan kadın cinayetleri haberlerinden yola çıkılarak yapılan bir araştırmanın sonuçları dudak uçuklatıyor. 2010 yılından günümüze 1915 kadın öldürülmüş, 1915 kadın. Bugün hala televizyonlarda, gazete manşetlerinde töre cinayetleri, eşi, eski eşi, sevgilisi, abisi, babası tarafından şiddete, tecavüze, istismara maruz bırakılan, öldürülen kadın haberleri görüyorsak ve var olan yasalar, önlemler buna engel olamıyor, bu zihniyetin önüne geçemiyor, kadını koruyamıyorsa; teknolojiyi geliştiren, bilimde, sanatta, sporda harikalar yaratıp yaşadığımız zamanı ileriye taşıyan bizler, hepimiz insanlık adına ilerleyemiyoruz demektir. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Gününde tüm kadınlarımızın yanında ve destekçisi olduğumu belirterek; kadına, çocuğa, her canlıya yapılan her türlü şiddeti kınıyor, herkes için özgürlüğün, demokrasinin, aydınlığın doyasıya yaşandığı, şiddetin, savaşların olmadığı bir dünya diliyorum”
“Kadınların var olma mücadelesi her zamankinden daha güçlüdür”
CHP Çanakkale İl Başkan Yardımcısı Av. Güneş Pehlivan; “Atatürk’ün Cumhuriyet devrimleriyle çağ atlamış olan kadının hak ve statüsü, içinde bulunduğumuz politik süreçte darbe almıştır. Ailede, sokakta, okulda, işyerinde, kamuda ve yargıda şiddetin tüm örüntüleri kadınların üzerine çökmüştür. Kadının insan haklarına yönelik uluslararası sözleşmeler küresel siyasi arenada muhafazakar demokrat imajının bir parçası olarak imzalanmış ise de iç hukukta uygulanmamış, fiilen rafa kaldırılmıştır. Anayasal hak, statü ve güvenceleri iç siyasette iktidarlık yarışına kurban edilmiş, kararnamelerle darbeye uğramıştır. Dernekleri kapatılan, sokaklardan yasaklanan, gülmekten men edilen, örgün öğrenimin dışına itilen, muhalif kimlikleri nedeniyle tutuklanan, korunma talebiyle başvurduğu merciden “Ölüm Allah’ın emridir” cevabını alan kadınların var olma mücadelesi her zamankinden daha güçlüdür. Atatürk cumhuriyetinin aydınlık, laik, özgür ve çağdaş kadınları hakkını, hukukunu, cumhuriyetini, çocuklarını ve geleceğini korudukça; hiçbir diktatörlük girişimi nihai zaferini ilan edemeyecektir. Kadınlarımız gasp edilen tüm haklarını yeniden tesis edecektir. Dayanışmamız ve örgütlülüğümüz hiçbir baskının, zorbalığın, kararın, infazın erişemeyeceği bir yerde, aydınlık zihinlerimizdedir”
“25 Kasım’da şiddete karşı yürüyeceğiz”
Çanakkale Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi Müdürlüğü yaptığı açıklamada; 25 Kasım günü, 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı ile Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü olarak ilan edilmiştir. Bu doğrultuda, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” etkinlikleri kapsamında Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğümüzün organizasyonuyla 25 Kasım 2017 tarihinde saat 14.00’da Golf Çay Bahçesi önünde toplanılacak, kordon boyunca yürünerek Truva atında basın açıklaması gerçekleştirilecektir.” dedi.
“Şiddet sonlanıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz”
Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu Basın Sözcüsü Av. Büşra Aksoy; Kadına yönelik şiddet ile mücadele ederken öncelikle bu şiddeti onaylayan veya meşrulaştıran zihniyetleri değiştirilmesi gerekmektedir. Çünkü Kadınlar toplumsal yapının neredeyse her alanındadır. Kadınların toplumda üstlenmiş olduğu ekonomik ve sosyal yüklere karşın bir de topluma egemen olan ve ataerkil bakış açısından kaynaklanan baskı ve sindirmeler kadınların karşılaştığı problemlerden sadece biridir. Buna karşılık sosyal devlet anlayışının var olduğuna inandığımız ülkemiz kadınları kaderiyle ne yazık ki baş başa bırakıyor. Çocuk gelinlerin, fuhuşa sürüklenen kadınların, kız çocuklarına cinsel istismar vakalarının sayısı her geçen gün artmaktadır. Kişi hak ve dokunulmazlığı, tıp ve evrensel etik bağlamında tartışılması gereken kürtaj hususu, dogmatik değerler temelli siyaset propagandaları çerçevesinde ‘kadın bedeninin’ kullanılabildiği düzeyde gündemde yer almaktadır. Ve ne yazık ki Ülkemizde ve dünyada, kadına yönelik şiddet, hala hiçbir toplumsal sınıf, sosyo ekonomik refah düzeyi, örf ve kültür tabakası, iktidar biçimi tanımaksızın, yükselmeye devam etmektedir. Biz 25 Kasım Kadınlara Karşı Şiddetle Mücadele Günü olarak değerlendirilen bugün ve her gün hayatın her alanında karşılaştığımız kadına karşı şiddetle mücadele etmeye devam ediyor ve edeceğiz. Kadın hakları savunucuları olarak Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu, kadının cinsel, fiziksel, psikolojik bütünlüğünün dokunulmaz olduğunu; kadın haklarının temel insan hakları olduğunu hatırlatıyor, kadına yönelik her türlü şiddet sonlanıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi yüksek sesle ifade ediyoruz.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sözleşmenin ilk imzacısıdır”
İHD Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu; “Gerek coğrafyamızda, gerekse dünyanın birçok yerinde, çeşitli nedenlerle çatışmalı süreçler yaşanıyor. Bu çatışmalı ortamlarda büyük insan hakları ihlalleri yapılıyor. Söz konusu ihlallerin birinci mağduru da her zaman olduğu gibi kadınlar oluyor. Coğrafyamızda, özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana yaşanan gelişmeler sonrasında, şiddetin iyice meşrulaştığı bir süreç yaşıyoruz. Özellikle sosyal medyada yayınlanan işkence görmüş insan fotoğraflarının, toplumun bir kesiminden destek alması ve çeşitli önyargılarla desteklenmesi ve şiddeti destekleyen bu kişilere karşı hiçbir yasal soruşturma yapılmaması son derece korkutucu. Coğrafyamızda, erkek egemen, militer, toplumsal cinsiyetçi bir bakış, hala gücünü korumakta. “Kadını erkeğin namusu “ olarak gören anlayış, farklı cinsel kimliklere karşı hoşgörüsüzlük giderek artmakta. Bu nedenle de, kadına yönelik cinayetler ve kadına yönelik şiddet olaylarında büyük bir artış yaşanmakta. Kadın mücadelesi, uluslararası dayanışmayla birlikte, yazılı hukukta önemli kazanımlar elde etti. Yine kadına yönelik şiddet konusunda uluslararası hukukta düzenlenmiş son derece önemli sözleşmeler Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından imzalanmış durumda. Ancak, gerek yazılı hukukumuzda ki gerekse uluslararası hukuk alanındaki kazanımlarımız, yargı da yer bulamamakta. Hakimler ve savcılar, uluslararası sözleşmelere son derece duyarsız kalmaktadırlar. Bu sözleşmelerden belki de en önemlisi Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesidir. Üstelik Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu sözleşmenin ilk imzacısıdır. Uluslararası sözleşmelerin yerel yazılı hukukun üstünde bağlayıcı nitelikte olduğunu düşündüğümüzde, bu son derece vahim bir durumdur. Bu durum kabul edilebilir değildir”
“Kadına şiddete hayır demeye gerek kalmayacak bir dünya istiyoruz”
Çanakkale Türk Anneler Derneği Başkanı Belgin Akpınar; “Kadına yönelik şiddet bir suçtur ve insan hakları ihlalidir. Kadınlarla birlikte, erkekler de bilinçlendirilmeli ve erkekler yaptıkları şiddetin sorumluluklarını üstlenmeleri gerektiği daha fazla vurgulanmalıdır. Kadın ve erkek özgüvenli, kişisel gelişimini doğru tamamlarsa şiddet ortadan kalkacaktır. Bize düşen görev ise nedeni ne olursa olsun çocuklarımıza şiddet uygulamamalıyız. Çünkü şiddet gören çocukların birçoğu büyüdüklerinde şiddet uygulayan birer yetişkin insan oluyor. Biz kadınlar çocuklarımızı bilinçli ve duyarlı yetiştirirsek, kadına şiddeti azaltabiliriz. Kız-erkek çocuk cinsiyet ayırımı yapmadan yetiştirmeliyiz ve unutmayalım ki ilk eğitim ailede başlar. Bu yüzden herkes kız çocuklarını okutmalı ve kalkınması için elinden gelen desteği sağlamalıdır. Bu sayede pek çok şey hemen değişmese bile yavaş yavaş değişmeye başlayacaktır. Bu yönde yapılan haydi kızlar okula kampanyası da bu yönde atılan adımların galiba en büyüğü ve en etkilisi diyebiliriz. Daha temiz bir toplum için, bizi doğuran ve büyüten o kadınlar için kadına şiddete hayır demeye gerek kalmayacak bir dünya hepimizin dileği olmalıdır”
(Eren Aşnaz)