İşte yeni hastanenin çözüm bekleyen sorunları

1966

 Çanakkale Tabipler Odası Başkanı Güleda Erensoy, yeni açılan Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Devlet Hastanesi ile ilgili tespit edilen sorunları sıraladı. Erensoy, “2014 yılında temeli atılan ve tüm şehrin merakla beklediği yeni 500 yataklı Çanakkale Devlet Hastanesi, geçen hafta pazartesiden beri hemen hemen tüm birimleriyle hizmet vermeye başlamıştır. Öncelikle tüm şehrimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyoruz. Tabip Odası olarak, hastanemizin taşınması kararından tutun da, yeni yapılacak hastanedeki ihtiyaçların belirlenmesine kadar hiçbir noktada görüşümüz elbette ki sorulmadı. ‘Elbette ki’ diyoruz, çünkü Türkiye’de genel bir siyaset biçimi, ‘yönetici’ olarak addettiğimiz kurumlar, makamlar ve nihayetinde kişiler bizimle ilgili kararlar alırlar ama asla bizlere danışmazlar” dedi.  Eski Kamu Hastaneleri Genel Sekreterinden talep ettikleri görüşme randevularının da cevapsız kaldığını belirten Erensoy; “AKP’nin 15 yıllık iktidarı süresince bu davranış kalıbı daha da kemikleşti. Tüm toplumu ilgilendiren kararlar alınırken görüş alışverişinde bulunmak bile lüks bir talep haline geldi. Bizler, sıradan bir vatandaşın, hayatı üzerinde daha çok sorumluluk alacağı ve kararlara katılabileceği ‘doğrudan ve katılımcı demokrasi’ yoluyla yeni bir siyaset kültürü yaratılmasını talep ederken, insanların kendini sadece oy vererek vatandaş hissettiği ve demokrasinin sadece ismiyle kalakaldığı, cezaevlerinin herhangi bir yargılama sürecinden geçmemiş tutuklu insanlarla dolup taştığı zamanlara geldik. Son güne kadar her kliniğin sorumlu hekimleri de dâhil olmak üzere, taşınacak branşların eski hastanede kalıp kalmayacağını kimse bilmiyordu. Tabip Odası olarak eski Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri’nden istemiş olduğumuz randevulara olumlu cevap alınamadı” dedi. 

 
“En önemli sorun ulaşım”
Yeni hastanenin ulaşımındaki sorunlara da değinen Erensoy, bu durumun çalışanlar ve hastalar açısından etnik bir sorun olduğunu belirtti. Eski hastanenin konum olarak genişletilmesi talebinde bulunulduğunu, üzerlerine düşen görevin, eski hastanenin başka amaçlarla kullanılmasına izin vermemek olduğunu ifade eden Erensoy; “Yeni hastaneye taşınmakla ilgili olarak öncelikle şunu belirtmek isteriz ki güzel olan, eski hastanenin yerinde kalarak alanının genişletilmesiydi. Yeni hastanelerin genel olarak şehir merkezlerinden uzakta konumlandırılmasının hastane çevresinde yeni rant alanları açmak ve merkezdeki arazilerin kamusal hizmet dışı amaçlarla kullanılması gibi handikapları olduğu düşünülürse buna izin vermemek için bile bu tarz hastane planlarına karşı çıkmamız gerekiyor. Şimdi özellikle önümüzde duran görev, psikiyatri-FTR-cildiye servis ve poliklinikleriyle her branştan 2 polikliniği içermekte olan eski devlet hastanesinin başka amaçlarla kullanılmasına bundan sonra da asla izin vermemektir. Yeni hastanenin şehir merkezinden uzak olması hastaların ve çalışanların hastaneye ulaşımıyla ilgili ciddi bir sorundur. Her birimizin hayatı yeni hastane ile farklı derecelerde, sırf ulaşım yüzünden bile zorlaşmış görünüyor. Çocuk ve K.Doğum kliniklerinin ve acilinin merkezden uzak olması ise şehir için ayrı bir kayıptır. Gece çocuğu için acil polikliniğe ihtiyaç duyan bir anne-baba çocuğunu acile yetiştirebilse bile gidiş geliş için en az 60TL taksi ücreti ödemek durumundadır” dedi. 
 
“Çalışmaları zorlaştıran mimari yapılar mevcut”
Yeni Devlet Hastanesi mimarisindeki sorunlara da değinen Erensoy, hastane çalışanlarının yaşayabileceği zorlukların önüne geçilmesi gerektiğini belirterek; “Yeni Çanakkale Devlet Hastanesi büyük, gösterişli. Önceki hastanemize göre ferah bir hastanemiz var artık. Çalışanlar olarak çalıştığımız birimleri ve birbirimizi bulmakta zorluk çekeceğimiz kadar geniş bir hastane. Ancak duymuş olabilirsiniz, ikinci gün tuvalet taşması gibi bir sorun yaşadık ve heyet poliklinikleri koridoru kullanılamaz hale geldi. En başından beri hastanenin altyapı sorunları olduğu söylenip duruyordu, geldiğimiz bu noktada dileriz ki tekrarlayıcı altyapı sorunları yaşamayalım. Yeni hastaneyle ilgili en belirgin eleştirimiz hastane mimarisi üzerinden olacak. Sağlık hizmetleri sunumunun otelcilik hizmeti olmadığını özellikle belirterek başlamak istiyoruz. Dolayısıyla hastaneye ilk girdiğinizde yıldızlı bir otele girdiğiniz andaki havayı hissediyorsunuz. Alan geniş ve ferah, tavanlar yüksek, sürekli bir ışıklandırma var, açılır kapanır kapılar ve asansörler var. Hasta odaları iki kişilik, odalarda geniş ekran LCD televizyonlar var. Ancak, acilin, yoğun bakımların, ameliyathanelerin, servislerin ve polikliniklerin mimari planına dair hangi hekim ve hemşireye sorsanız size çalışmayı kolaylaştırmayan ve hatta zora sokan mimari ayrıntılardan söz edecektir. En basitinden yoğun bakımların ortasında bulunan kolonlar hemşire bankolarının yoğun bakımlara hâkimiyetini zorlaştırıyor. Yoğun bakımların çalışan tuvaletleri ve giyinme dolapları ciddi bir mesafe uzakta. Acil polikliniklerindeki bankolar için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Çalışanların aynı anda birçok hastaya hakim olabileceği arena tipi bankolar yoğun bakım ve acil için çok daha işlevsel olabilecekken bu kadar basit bir gerçeğin değerlendirilmediğini görüyoruz. Acil müşahede odaları bir servis büyüklüğünde ve yine acilden uzaktalar. Dolayısıyla acil müşahedelerin ayrı bir birim gibi düşünülmesi ve acilden ayrı olarak personel planlaması yapılması gerekiyor. Biyokimya ve patoloji, eczane gibi birçok birim güneş ışığını görmeyen sadece havalandırmanın çalıştığı noktalarda hizmet veriyor. Sağlık hizmeti veren bir hastanedeki sağlık çalışanları için bu sağlıksız koşulları özellikle belirtmek istiyoruz. Yeni hastanenin servis kısmında merdiven yok. Sadece asansör kullanabiliyorsunuz. Deprem gibi acil durumlar ve asansör arızaları için ne düşünülmüş bilmiyoruz. Ve sanırız mimarlarımız, Sağlık Bakanlığı’nın ‘Sağlığa adım at, asansörü terk et, arabayı park et, iki durak önce in’ kamu spotunu daha önce hiç duymamışlar, kimse de hatırlatmamış. Hasta yakınları için hasta yatağı başına koyulmuş koltuklar biraz olsun bile açılmıyor ve hasta yakınları bu durumdan çok şikâyet ediyorlar. Özellikle uzun günler yatış gerektiren branşlarda hasta yakınları için daha konforlu bir düzenleme yapılabilirdi. O gösterişsiz eski ve küçük görünen hastanemizde bu gibi ayrıntılar düşünülmüş olduğu için eski hastane çok daha işlevseldi. Hastanemizin mimarisi için ve Türkiye’deki genel hastane mimarisi için şunu merak ediyoruz. Tüm dünyada ekolojik mimari diye bir yaklaşım var artık. Enerji harcamasını en aza indirmeyi planlayan, enerji israfı sayılacak planlamaların önüne geçmeyi hedefleyen bir yaklaşım. Hastanemiz için öngördüğümüz şey bu haliyle elektrik, ısınma, su harcamalarının üst düzeyde olacağı yönündedir. Bu kadar geniş alanda o kadar işlevsiz boş alan var ki, o kadar ölü alan var ki, bütün o alanlar aydınlatma ve ısınma kaynaklı enerji israfına sebep olacaktır. Mimari planlarla yarattığımız gereksiz boş alanlar bizlere, enerji açığı iddiası ve doğal yaşam alanlarını HES’ler le yok etme planı olarak geri dönmektedir. Bu kadar geniş, boş ve ölü alan barındıran koca hastanede genel bir doktor odası düşünülmemiş, dizayn edilmemiştir. Yeni yapılan hastane planlarında özellikle genel doktor odaları yoktur. Oysaki öğle arası ya da iş çıkışı doktor odaları hekimler için bir buluşma noktasıdır. Hastanede olup bitenleri değerlendirdikleri ve hastane için ortak öneriler oluşturdukları bir mekândır. Bu durumda hastane yönetimlerinden beklentimiz, hekimlerin bir araya gelmelerinden endişe etmemeleri ve mimari planda olmasa bile genel bir doktor odası oluşturulmasında önayak olmalarıdır” dedi.
 
“Eski hastane yeni hastaneye göre daha işlevseldi”
Yapılan açıklamada yeni hastanenin eski hastaneye göre daha işlevsiz olduğu değerlendirmesinde bulunan Erensoy; ”Sağlık Bakanlığı ve hastane yönetiminin sorumluluğu içinde yaşamakta olduğumuz sorunları ifade etmek istiyoruz. Birçok servis, eski hastanede kullanmakta olduğu dolaplarını bile getirmek durumunda kalmıştır. Merak ediyoruz, hastanın geniş ekran televizyonlarını düşünebilen zihniyet, çalışanların hasta dosyalarını ve ilaçlarını koyacağı, kendi günlük iş elbiselerini giyip çıkaracağı kişisel dolaplarını hesap etmekten neden bu kadar uzaktır? İş dolapları yetersiz olduğu gibi, kişisel dolaplar da raf düzeneği nedeniyle çok işlevsiz. Çalışanların 16-24 saat çalışma saatleri olduğu ve ihtiyaçlarının da buna göre düzenlenmesi gerektiği hesap edilmemiştir. Hastaneye taşındığımızdan beri hasta başı aspiratörlerimiz yerleştirilmiş değildir. Böyle bir ihtiyaç, odalardaki televizyonlardan kat be kat ucuz ve hastane ile hastalar için hayatidir, elzemdir. Hastanenin ilk günleri poliklinik ve servislerde basit çöp kutuları ve tıbbi atık çöp kutuları planlanmış ve ayarlanmış olmadığından özellikle ayakta tıbbi müdahale sonrası hekimler, tıbbi atıkları hasta eline vererek hastaları acildeki tıbbi atık çöp kutularına yönlendirmek durumunda kalmışlardır. Hasta yatakları yanındaki hasta yakınları için planlanmış koltuklar biraz olsun açılmamakta ve hasta yakınları bu durumdan şikâyet etmektedir. Özellikle uzun günler yatış gerektiren branşlarda hasta yakınları için, açılabilen koltuklar anlamlı bir konfor sağlayacaktır. Eski hastanemizin eski ve gösterişsiz görünümüne rağmen bu gibi ayrıntılarda çok daha işlevsel olduğunu yeri gelmişken hatırlatmak isteriz. Hastane içinde cep telefonlarının çekmemesi önemli bir sorun teşkil etmektedir. Ortak wifi üzerinden whatsap aracılığıyla telefon görüşmeleri yaparken bile bağlantı sağlamak çok sıkıntılıdır. Havalandırma sistemindeki muhtemel bir sorun nedeniyle çalışanlar olarak ilk günden beri, göz yaşarması, dudak kuruluğu, yüz kuruluğu, ellerde kuruluk gibi sorunlar yaşıyoruz. Hastanenin mimari planında 2 yemekhane olmasına rağmen, taşınıldığından beri tek yemekhane kullanılmaktadır. Eski hastanede çalışanlar için yemekhanenin ufak olması ve uzun yemek kuyruğu çok önemli bir sorundu.Bu kadar geniş bir hastaneye taşındığımıza göre böyle bir sorun yaşamayacağımızı düşünüyorduk.Sonuç olarak hastane çalışanları olarak hala uzun kuyruklar halinde yemek sırası bekliyoruz ve bu durumdan hepimiz çok şikayetçiyiz.En azından 2 yemekhanenin koşulları sağlandıktan sonra taşınma gerçekleşmiş olsaydı ve yemek yemek bizler için bir işkenceye dönmeseydi diye düşünüyoruz. Taşınmamızın ilk günü acildeki hekim arkadaşlarımızı ziyaret ettiğimizde, yemek vaktini kaçırdıklarını ancak yemek ya da çay, kahve ısmarlayacak bir kantin bile olmadığı için çok zor durumda kaldıklarını öğrendik. Yeni hastanenin yüzölçümü, önceki hastanenin birkaç katı olması nedeniyle toplamda yatacak hasta sayısı aynı olmasına rağmen temizlik personeline ihtiyaç daha da artmıştır. Servislerde 2 kişilik odalarda özel tuvalet ve banyolar bulunmaktadır ve eski hastanedeki personel sayısıyla bu hastanenin temizlik işlerini yürütmek nerdeyse imkânsızdır. Ve bizde taşeron olarak çalıştırılan temizlik işçileri, aslında yeri geldiğinde hastaları tetkiklere götürmek ve hasta yakınlarına yardım etmek gibi hasta bakıcı görevlerini de yerine getirmektedirler. Hemşirelerin de aynı sayıda hastaya baksalar bile mekân büyüdüğü için özellikle 16-24 saatlik nöbetlerde beden olarak iş yükleri artacaktır. Özellikle acil vaka yatışları çok olan servisleri gece nöbetleri için hemşire açısından desteklemek çok faydalı olacaktır. Ayda 6-7 nöbet tutup bu genişlikteki bir servisi idare edebilmeleri için Kamu Hastaneleri Birliği’nin dağılmasından sonra orada görevi sonlanan hemşireleri bu birimlere kaydırmak çok önemli bir hamle olacaktır. Bu noktada başhekimimiz Yusuf İlker Çömez’in tüm hastane olarak sorunlarımıza elinden geldiği kadar çözüm yaratmaya çalıştığını ve yeni hastane için büyük emekler sarf ettiğini özellikle belirtmek isteriz. Şaşaalı görünümünün ardında hem hastalar, hem de çalışanlar için şu anki haliyle eski hastanenin belki ancak yarısı kadar işlevsel olabilen ve ulaşımının şimdiden büyük bir sorun olarak yaşandığı bir yeni hastane ile karşı karşıyayız. Diliyoruz ki bundan sonra hastane adına yapılacak düzenlemelerde, bundan etkilenecek herkesin, tüm çalışanların, sendikaların, meslek örgütlerinin ve şehirde yaşayanların da kendini ifade edebileceği, karar aşamasında bulunabilecekleri bir platform yaratabiliriz” diyerek sözlerini noktaladı. 
(Seçkin Sağlam)
Paylaş