havadurum

İnsani Gelişme Raporu açıklandı...

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Mukim Temsilcisi Shahid Najam, ``Eğer bu şekilde devam edersek, 2030 yılında bugünden daha fazla kişi elektriğe sahip olamayacak`` dedi.

386
 
Najam, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Terzioğlu Yerkeşkesi Troia Kültür Merkezi`nde düzenlenen ``Sürdürülebilirlik ve Eşitlik: Herkes İçin Daha İyi Bir Gelecek`` başlıklı 2011 İnsani Gelişme Raporu`nun tanıtımında yaptığı konuşmada, Çanakkale`nin Türk insanının cesaretini gösterdiği bir yer olduğunu söyledi. Üniversite öğrencisiyken Çanakkale hakkında çok şey okuduğunu dile getiren Najam, ``Allah`a şükrediyorum burada sizlerle birlikte olma şansını verdiği için. Tarihin yazıldığı şehirde sizlerle olmak benim için çok çok önemli`` ifadesini kullandı.
 
Najam, Kasım 2011`de İstanbul`da açıklanan, Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı`nın, 187 ülkenin değerlendirildiği ``2011 İnsani Gelişme Raporu``na ilişkin açıklamalarda bulundu. Shahid Najam, gençliğin gelecek için umudu temsil ettiğini vurgulayarak ``Bununla birlikte enerjidir gelecek için. İleride bırakacağımız dünyanın şekillenmesinde çok önemli bir rol üstlenecek, geleceği şekillendirecek olan gençleri özellikle de küresel öneme haiz bu tarz konulara dahil etmek çok çok önemli`` dedi. İnsanların bir mobilya gibi gelişmenin nesnesi olmadığını, yerinin değiştirilemeyeceğine işaret eden Najam, ``İnsanlar kendi geleceklerini şekillendirirler. İçinde yaşadığımız dünya bize ait, bizim alanımız değil. Bütün kaynakları tüketmeyeceğiz. Bu paylaşılan bir gezegen ve gelecek kuşakların da bu kaynaklardan, dünyanın nimetlerinden yararlanma hakkı var. İşte bu noktada biz artık sürdürülebilirlik ve eşitlikten bahsediyoruz`` diye konuştu.
 
“Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Nijer ve Burundi en alt seviyede”
İnsanların insani gelişme çabalarının odak noktasında hep kaldığını dile getiren Najam, şöyle konuştu: “Buna kapsayıcılık, eşitlik ve kuşaklar arası sürdürülebilirlik dahil edildi, çocuklarımızın çocuklarının çocuklarına kadar bırakabilmek için. İnsani gelişme endeksine bakacak olursak, 187 ülke dahil bu çalışmaya. İlk sırada Norveç yer almakta ve en alt seviyede de Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Nijer ve Burundi yer alıyor.”
 
İnsani gelişme endeksini oluşturan 3 temel unsur var olduğunu, bunların, ``uzun ve sağlıklı yaşamak, bilgi ve düzgün yaşam standardı`` olduğunu anlatan Najam, şunları kaydetti: “Alt yaşam gelişimlerine baktığımızda doğum anında yaşam beklentisini görüyoruz. Bunun altında okullaşma yılı sayısı ve düzgün bir yaşam standardı, alt bileşen olarak da kişi başına düşen gayri safi mili hasılayı görüyoruz. İşte bunlar bir araya gelip insani gelişme endeksini oluşturuyor. Toplumlar, ülkeler, uluslar içinde eşitsizlikler var. Gerçek resmi göstermiyor bu endeks. İnsanlar nerede- Güçsüz konumdakiler nerede- Dışarıya itilmiş olanlar nerede- Bunları ortaya koyup, bir araya getirmek gerekir. Bunun neticesinde, politika yapıcılarının bu konuda hareket etmelerine gerek var. İnsani gelişme endeksine baktığımızda, eşitsizliği göz önünde bulundurduğumuzda, yani dünyada eşitsizliğin olmaması durumunda nasıl olurdu- Bunun da hesaplandığı bir yöntem var. Burada iki yeni konsept geliştirildi. Bir tanesi toplumsal cinsiyet eşitsizliği endeksi. Hepinizin bildiği gibi insanlığın karşılaştığı en büyük sorunlardan bir tanesi savaşların yanında kadınların gelişme alanına dahil edilmesi. Diğer bir endeks ise çok boyutlu yoksuluk endeksi. Aynı hane içinde çok boyutlu yoksuluğu ele alan bir durum. Aynı hane içinde gelirde bir artış olabilir, ama bu gelirdeki artış adil bir dağıtım getiriyor mu- Yaşlılar, engelliler, kadınlar eşit bir şekilde bundan yararlanıyor mu- Tüketimi hanenin başındaki erkek yapıyor. İşte çok boyutlu yoksulluk endeksi bu hususlara bakıyor.”
 
“Öyle bir ortam yaratmalıyız ki insanlar haklarını özgürce uygulayabilsin”
İnsanların istediği şekilde doğmadığını belirten Najam, “Yoksul bir ailede dünyaya gelen çocuk, isteyerek doğmaz. Çok yoksul koşulda yaşan insana nasıl bir ortam yaratabiliriz ki onlar da seçeneklerini artırabilsinler. Burada bahsettiğimiz sadece bu kuşak içindeki eşitlik değil. Burada bakmamız gereken nokta, önümüzdeki kuşakları da göz önünde bulundurarak bugünün kuşağı içinde bu eşitsizliği bertaraf etmeye çalışmaktır. Şu anda karşılaştığımız çok ciddi bir sıkıntı var dünyada. Barış ve güvenlik en önemli sorun” dedi. 
 
Bir başka önemli sıkıntının da iklim değişikliğindeki ciddi boyutlar olduğunu ifade eden UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uyum sağlayabilmek için birtakım önlemler alınabilir. Bu direnç artırılabilir. Doğada felaketler, farklılıklar yaşanırken önlemler alınabilir. Ama artık bu felaketlere hızlı bir şekilde tepki verme şansımız yok. Artan sıcaklıklar, deniz seviyesinin artması, yağmur seviyesindeki düşüş, ormansızlaşması, çölleşme, bütün bunlar iklim değişikliğinin ortaya koyduğu sonuçlar ve bunların çok ciddi etkileri var. Bundan en çok etkilenenler de yoksullar. Türkiye`nin kıyı şeridine baktığımızda eğer ısı artarsa bundan en çok kıyı şeridinde yaşayan insan etkilenecek. Dolayısıyla iklim değişikliği konusunu konuşurken, en önemli unsurlardan bir tanesi de direnç sağlayacak politikaların geliştirilmesi ve aynı şekilde yoksulların ihtiyaçlarına cevap verebilecek politikalar oluşturmaktır.”
 
Dünyadaki üretim ve tüketim modelinin aynı kalması halinde 2050 yılı itibarıyla insani gelişme endeksinde yüzde 19`luk bir artış olacağına işaret eden Najam, şu bilgileri verdi: “En çok artış da Sahra altı ülkelerde, gelişmekte olan ülkelerde yaşanacak. Yüzde 44 oranında. Güney Asya`da yine en yoksul insanların yaşadığı bölgede yüzde 36`lık bir ilerleme olacak. Ama şimdi çevresel bir bozunum yaşanırsa, eğer doğru yöntemleri ortaya koymazsak, insani gelişme endeksinde yüzde 8`lik bir azalma yaşanacak. Yoksullar çifte yük altında. Kötü ve kirli su, sıhhi koşulların olmaması onları etkiliyor. 1,5 milyar kişi elektriğe, 2,6 milyar kişi temel sıhhi koşullara sahip değil bugün dünyada. Eğer bu şekilde devam edersek, 2030 yılında bugünden daha fazla kişi elektriğe sahip olamayacak. Enerjiye erişim bir haktır, ayrıcalık değildir. Bu haktan yararlanılması için insanların haklarına saygı göstermeliyiz. Yoksulların haklarını korumalıyız. Öyle bir ortam yaratmalıyız ki insanlar bu haklarını özgürce uygulayabilsin.”
Paylaş