Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 5. Değerlendirme raporunda bir dönem başyazar olarak görev yapan bir dönem ÇOMÜ`de öğretim üyesi olan İklim Bilimci Prof. Dr. Murat Türkeş, Evrensel Gazetesi`nden Özer Akdemir ile yaptığı söyleşide çarpıcı açıklamalarda bulundu. IPCC`nin, Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988’de kurulan ve o zamandan beri ortaklaşa yürütülen Birleşmiş Milletlerin bir uzmanlık ya da özel görev organı olduğunu ifade eden Türkeş, “IPCC’nin sonuncu raporu olan IPCC 5. Değerlendirme Raporu `İklim Değişikliği 2013`ün hazırlık süreci, 2010 yılı başında başladı” dedi. Türkeş, “IPCC 5. Değerlendirme Raporu için 1. Çalışma Grubuna başyazarlardan birisi olarak seçilerek katkı vermeye başlamıştım. Ancak, 2011 yılı yazında yaşadığım sağlık ve özel sorunlar nedeniyle, sürecin ortasında başyazarlıktan çekilmek zorunda kaldım. Sonrasındaysa, aynı çalışma grubuna katkı veren yazarlardan birisi olarak bilimsel katkılarımı sürdürdüm. 23-26 Eylül 2013 tarihleri arasında Stockholm’de gerçekleştirilen IPCC toplantılarına ise, Türkiye adına hükümet temsilcisi olarak katıldım ve bu yolla bilimsel katkı sağladım” ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğinin Türkiye’ye etkileri nelerdir?
Söz konusu rapora göre iklim değişikliğinin Türkiye`ye olan etkileri konusunda bilgiler veren Türkeş, “Türkiye ve bölgesinde yüzey ve troposfer hava sıcaklıklarındaki artış ile yağışlardaki azalış (kuraklaşma) eğilimleri sürmektedir. Söz konusu eğilimlerin, gelecekte de süreceğini görmekteyiz. Türkiye’nin büyük bölümünün gelecek on yıllarda da ısınacağı, ekstrem hava ve iklim olaylarının kuvvetleneceği ve özellikle Türkiye’nin yüksek mevsimlik ve yıllar arası değişkenlik ve uzun ve şiddetli yaz kuraklığı gibi kendi iklim sorunları bulunan subtropikal Akdeniz ikliminin egemen olduğu batı ve güney bölgelerindeki kuraklaşmanın süreceği anlaşılmaktadır” dedi.
İklim değişikliği olgusunda neler yapılabilir?
“Sera gazı salım senaryolarının, son yüz yılın ikinci yarısından günümüze değin gözlenen iklim değişikliğinden kesin olarak sorumlu olduğu konusunda küresel düzeyde önemli bir bilimsel ve politik bir uzlaşma var” diyen Türkeş, “Bu durum, iklim değişikliğiyle savaşım açısından önemli bir gelişme. Ancak bu güne değin görülen o ki, sözü edilen ülkelerin ve bir bütün olarak dünya ülkelerinin sera gazı salımlarını azaltma istek ve becerileri henüz çok yetersizdir. Bu konuda her hangi bir başarıdan söz etmemiz olanaksızdır. Biyosferdeki tüm canlıların, genetik çeşitliliğin ve ekolojik sistemlerin varlıklarını sürdürmeleri ve değişen iklim koşullarına uyumları açısından gerekli ‘kritik eşik’ olarak kabul edilen, 1.5 °C’yi aşmaması ya da 2 °C’nin altında kalmasının sağlanması gibi eşik değerler gerçekçi değildir. Bu eşik değerleri tutturmak için çok geç kalınmıştır” ifadelerine yerv erdi.
İklim değişikliğini önleyecek bir “nihai çözüm” var mı?
Türkeş, bu konuda ise, “Bugünkü iklim değişikliği görüşmelerindeki tıkanma ya da bunalım dikkate alındığında başarılmasının kolay olmayacağı görülmekle birlikte, “nihai çözüm”, başta fosil yakıt yakılması ve net arazi kullanımı değişikliklerinden kaynaklanan karbondioksit salımlarının hiç zaman kaybetmeden ciddi biçimde izlenmesine, denetlenmesine ve bilimin öngördüğü oranlarda azaltılmasına bağlıdır” dedi.
Son raporun önemli başlıkları nelerdir?
“Politikacılar için özet raporunun ana mesajlarını 5 başlık altında toplayabilirim” diyen Türkeş, “1. İklim Sisteminde Gözlenen Değişiklikler; Küresel iklimdeki ısınma kesindir. Atmosfer: Geçen 30 yılın her 10 yılı, yeryüzünde 1850’den beri kaydedilen küresel sıcaklık verileri için hesaplanan tüm on yıllık dönemlerden ardışık bir biçimde daha sıcak olmuştur. Okyanuslar, üst okyanus (0 – 700 m) 1971 – 2010 döneminde kesin olarak ısınmışken, 1870’ler ve 1971 arasında olasılıkla ısınmıştır.
Buzküre, Grönland ve Antartik buz kalkanları geçen 20 yıllık dönemde kütle kaybetmekte, buzullar küçülmeyi sürdürmekte. Küresel deniz düzeyi, 19’ncu yüzyıl ortasından beri gözlenmiş olan deniz düzeyi yükselmesi oranı (hızı), önceki iki bin yıllık dönemdeki ortalama yükselme oranından daha büyüktür. Küresel ortalama deniz düzeyi 1901 – 2010 döneminde 19 cm yükselmiştir. 2. Karbon ve Öteki Biyojeokimyasal Döngüler; Karbondioksit (CO2), metan (CH4) ve diazotmonoksit (N2O) gazlarının atmosferik birikimleri, en az son 800 bin yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye ulaşmıştır. CO2 birikimleri, temel olarak fosil yakıt yanması ve ikincil olarak net arazi kullanımı değişikliğinden kaynaklanan salımlar nedeniyle, sanayi öncesi döneme göre yüzde 40 oranında artmıştır. 3. İklim Sisteminin Anlaşılması ve Güncel Değişiklikler; iklim sistemi üzerindeki insan etkisi açıktır. İklim değişikliğinin belirlenen kanıtları ve nedenleri: Çok yüksek olasılıkla (% 95 – 100), İnsan etkisi 20’nci yüzyılın ortasından beri (1951 – 2010 döneminde) gözlenen ısınmanın egemen nedeni olmuştur. 4. Gelecekteki Küresel ve Bölgesel İklim Değişiklikleri; Sera gazlarının sürmekte olan salımları, daha fazla ısınmaya ve iklim sisteminin tüm bileşenlerindeki değişikliklere neden olacaktır. Sıcaklık: Küresel yüzey sıcaklığı değişikliği, 21. yüzyılın sonuna kadar, biri dışında tüm yeni IPCC senaryolarına dayanarak olasılıkla 1850 – 1900 dönemine göre 1.5 °C’yi ve iki yeni senaryoya göre olasılıkla 2 °C’yi aşacak. Okyanuslar, 21. yüzyıl süresince de ısınmaya devam edecek. Buzküre, Arktik deniz buzu örtüsü olasılıkla azalmaya ve incelmeye devam edecek. Deniz düzeyi, Küresel ortalama deniz düzeyi 21. yüzyıl boyunca yükselmesini sürdürecektir. Karbon ve öteki biyojeokimyasal döngüler: İklim değişikliği, atmosferdeki CO2’nin artışını büyüterek, karbon döngüsü süreçlerini etkileyecek. İklimin kararlılığı ve iklim değişikliği yükümlülükleri: İklim değişikliğinin pek çok özelliği, CO2 salımları durdurulsa bile yüzyıllarca sürecektir” dedi.