İkinci yarı yıl nasıl başlıyor?
2014-2015 eğitim-öğretim yılı ikinci dönemi bu hafta start aldı. İkinci dönem ile ilgili olarak Eğitim-Sen`den yapılan açıklamada “Yıllardır eğitim sistemini kuşatan sorunların çözülmek bir yana daha da derinleştiği bir dönemde eğitim sisteminin sağlıklı işlemesinin mümkün olmadığı açıktır. Siyasi iktidarın, eğitimi ve toplumsal yaşamı kendi ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirme çabaları, eğitim sisteminde giderek artan piyasalaşma ve dinselleşme uygulamaları ile sürmektedir” dendi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası`ndan yapılan açıklamada 2014-2015 yılının ikinci dönemine değinildi. Yapılan açıklamada “2014-2015 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı, 17 milyonu aşkın öğrenci ve 910 bin öğretmen için bugünden itibaren başlamıştır. Yıllardır eğitim sistemini kuşatan sorunların çözülmek bir yana daha da derinleştiği bir dönemde eğitim sisteminin sağlıklı işlemesinin mümkün olmadığı açıktır. Siyasi iktidarın, eğitimi ve toplumsal yaşamı kendi ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirme çabaları, eğitim sisteminde giderek artan piyasalaşma ve dinselleşme uygulamaları ile sürmektedir. Öğretmen ve derslik açıkları, atama bekleyen öğretmenler, laik-bilimsel-demokratik ve anadilinde eğitim anlayışıyla temelden çelişen uygulamalar, kalabalık sınıflar, taşımalı eğitim, okulların altyapı eksiklikleri ve ödenek yetersizliği, okullarda esnek, güvencesiz ve angarya çalışma uygulamaları gibi acil çözüm bekleyen çok sayıda sorunun çözümü için adım atılmamış olması dikkat çekicidir. 19. Milli Eğitim Şurası`nda alınan ve laik-bilimsel eğitim anlayışı ile temelden çelişen Şura kararlarının Bakanlık tarafından uygulanması için somut adımlar atılmaya başlanmış, özellikle MEB ile Diyanet İşleri Başkanlığı ve kimi dini vakıflarla yapılan protokol ve etkinlikler ile okullar eğitim yuvası olmaktan adım adım uzaklaştırılmaya başlanmıştır. Eğitim sisteminin siyasi iktidarın emir ve talimatları ile siyasi ve sendikal referanslarla atanan eğitim yöneticileri tarafından düzenlenmeye başlanması, başta öğrenci velileri ve öğretmenler olmak üzere toplumun geniş bir bölümünde büyük bir rahatsızlık yaratmaya başlamıştır” denildi.
“Sessiz kalmamız mümkün değil”
“Zorunlu din dersleri ile ilgili AİHM kararının uygulanmaması, `zorunlu` seçmeli din dersleri dayatması, öğrencileri imam hatiplere yönlendirme, normal ortaokullar içinde imam hatip sınıflarının açılması, fiziki koşulları sınırlı olan okullarda kütüphane ve laboratuarlarının kapatılarak okullara mescit açılması uygulamasının zorunlu hale getirilmesi ve bu konuda okul yönetimlerine baskı yapılması, MEB`in çocukların eğitimini gözden çıkardığını, bilimsel eğitime meydan okurcasına dini eğitimin yaygınlaşması için bütün imkanlarını seferber ettiğini göstermektedir” denilen açıklamada “Eğitim sisteminde ve genel olarak toplumsal yaşamda iktidarın kendi dünya görüşüne ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirme yönündeki uygulamaları tüm topluma yönelik fiili bir baskı ve dayatma haline gelmiş durumdadır. Bu konuda özellikle eğitim sisteminin `tek din, tek dil, tek mezhep` anlayışına uygun olarak dini kurallara göre biçimlendirilmek istenmesi kabul edilemez. Siyasi iktidar ve MEB, yıllardır eğitimin sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine, attığı her adımda farklı inançlar, mezhepler ve kimliklere yönelik aşağılayıcı, baskıcı, dışlayıcı ve dayatmacı bir tutum izlemektedir. İktidarın yıllardır benimsediği tekçi anlayış üzerinden toplumu ayrıştırarak karşı karşıya getirme ve yeni çatışma alanları yaratma girişimleri karşısında sessiz ve tepkisiz kalmamız mümkün değildir” ifadelerine yer verildi.