İHD panelinde cezaevleri gerçeği

İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubesi tarafından İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi`nin 66. yıldönümü nedeniyle düzenlenen `365 Gün İnsan Hakları` temalı panelde insan haklarına vurgu yapılırken, kadına yönelik taciz ve şiddet olayları da masaya yatırıldı. Panelde konuşan Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu`nun kurucusu Eren Keskin`in dile getirdiği cezaevinde kadınlara yönelik uygulandığı iddia edilen şiddet biçimleri ise kan dondurdu.

756
 
 
Moderatörlüğünü Ragıp Duran`ın yaptığı panele Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu`nun kurucusu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkan Yardımcısı ve İHD İstanbul eski Şube Başkanı Eren Keskin, Yazar Oya Baydar ile Akademisyen, Özgür Gündem Yazarı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Aktivisti Şenel Karataş konuşmacı olarak katıldı. Belediye Sosyal Tesisleri Nikah Salonu`nda gerçekleşen `365 Gün İnsan Hakları` temalı panelde konuşan Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu`nun kurucusu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkan Yardımcısı ve İHD İstanbul eski Şube Başkanı Eren Keskin, kadına yönelik şiddet ve kadın haklarına yönelik ihlaller konusunda katılımcılara çarpıcı bilgiler verdi. Keskin, konuşmasına başlamadan önce İHD Yönetim Kurulu Üyesi Hayrettin Pişkin`e plaket takdim etti.
 
 
Keskin; “Anlatılmayan cinsel işkence yöntemi var”
Cezaevlerinde kadınlara yönelik uygulandığı ileri sürülen işkence biçimlerine değinen Keskin; “Siyasi davalara giren bir avukatım ve en başından beri hep işkence olaylarıyla karşı karşıyayım. Gözaltına alınan insanlara hep elektrik, kabadayak, ağır işkence, tırnak çekme gibi işkenceler anlatılırdı. Anlatılmayan bir işkence yöntemi vardı. Cinsel işkence taciz ve tecavüz gibi. Ama bu anlatılmazdı. Ama bilinirdi. 1995 yılında cezaevine girdim ve dışarıda avukatlığını yaptığım kadınlarla cezaevinde kaldım. Orada bir çok şeyi farklı şekilde konuşmaya başladık aramızda. Bir gün kızlardan biri geldi yanıma birden bire ağlamaya başladı. Gözaltında biliyorsun değil mi yaşadıklarımı dedi. Bende biliyorum dedim. Tecavüzü de biliyor musun dedi. Ondan sonra bende çok kötü oldum. O dönem gözaltına alınan istisnasız her kadın gözaltında cinsel tacize maruz kalıyor. Çünkü hepsi çırılçıplak sorgulanıyorlardı. Yani bir kere çırılçıplak sorgulanmak çok açık bir şekilde cinsel taciz. Bir kısmı ise tecavüze maruz kaldığını anlattı. Ama sadece bir kısmı. Hala cezaevinde bunu anlatmayan çok sayıda kadınımız var. bu suç cezasız kalıyor ve konuşulmuyor bile. Ama bu işkence biçimi, kadınları en çok etkileyen işkence biçimi. İşkence azaldı mı? Evet yöntemleri değişti, ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin bu konudaki aklında bir değişiklik yok. Hala işkence bir devlet politikası olarak varlığını devam ettiriyor” dedi.
 
 
Karataş; “İnsan hakları her zaman gerekli bir kavram”
Komşu ülkelerdeki insan hakları ihlalleri konusunda katılımcıları bilgilendiren Akademisyen, Özgür Gündem Yazarı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Aktivisti Şenel Karataş ise, insan haklarının dünyanın her yerindeki tüm insanlar için gerekli olan bir kavram olduğuna dikkat çekti. Karataş; “İnsan hakları herkes için her zaman gerekli olan bir şey. Dünyanın her yerindeki tüm insanlar için gerekli olan bir kavram. Orta Doğu bugün Mısır`dan Afganistan`a kadar olan bir coğrafyayı simgelemekte, aynı zamanda İslam’ın yerleştiği ve İslam`ın iyisiyle kötüsüyle bir renk oluşturduğu bir coğrafyayı simgelemekte. Aynı zamanda sosyal açıdan baktığınız zaman dünyanın neresinde olursa olsun, iktidarın değiştiğinde, değişen iktidarın kendi haritasından sonra ilk açtığı haritadır ve yegane açtığı harita da Orta Doğu haritasıdır. Bu haritada müthiş bir iştah kabartan bir saldırıyı, sömürüyü muhtat hale getiren bir olayında aynı zamanda göstergesi durumunda oluyor. Kobani`deki halk sahipsiz değildir. Kobani`nin düşmeyeceğine, Kobani`nin düşse bile Kobanilerin artık hep olacağına dair bir umut oldu bende. Gandhi`nin bir sözü var. Gandhi; `Önce seni görmezden gelirler, sonra sana gülerler, sonra seninle savaşırlar ve en sonunda sen kazanırsın` diyor. Bizde de olacak olan budur diye düşünüyorum ya da öyle umut etmek istiyorum. Evet bizi önce görmezden geldiler, önce güldüler sonra bizimle savaştılar, ama en sonunda kazanan herhalde Orta Doğu olacak. Kazanan herhalde şu ana kadar ezilmiş olan halklar olacak” diye konuştu.
 
Baydar; “En temel hak yaşama hakkıdır”
İnsan haklarında en temel hakkın yaşama hakkı olduğunun altını çizen Yazar Oya Baydar; “İnsan hakları dediğimiz zaman temel hak nedir? Biliyorsunuz İnsan Hakları Bildirgesi var. İnsan Hakları Bildirgesi gerçekten bir ütopya. Hangi cinsten, hangi dilden, hangi renkten, hangi siyasi görüşten, hangi ülkeden olursa olsun bütün insanların yaşama hakları, iyi yaşama hakları, özgürleşmeleri vs. vs. bu bir ütopya. İnsan hakları deyince en temel hak yaşama hakkıdır. Yaşama hakkı olmadığı zaman hiç bir hakkımız olamıyor. Türkiye`de özellikle ölümün kol gezdiği, öldürmenin ve aynı zamanda ölmenin de bu kadar doğallaştığı hiç bir dönem hatırlamıyorum. Şu anda tepki bile vermediğimiz bir sürü şey bundan 40-50 yıl önce Türkiye`nin bir bölümünü ayağa kaldırırdı. Alıştık, kanıtsadık. Ölümlere alıştık ve kanıtsadık. İnsanlar ölüyor. Özellikle gün geçmiyor ki, çok sayıda kadın öldürülüyor. En basit bir şey ölümle sonuçlanıyor. Buna karşı daha yoğun bir şekilde başka bir şey yapmalıyız diye düşünüyorum” şeklinde konuştu. Yapılan konuşmaların ardından panel soru cevap şeklinde devam etti.
Paylaş