Hrant Dink cinayeti üzerine...

Hrant Dink cinayeti başından sonuna kadar ülke gerçeklerinin bir aynası... Önce halkların kardeşliğinden rahatsız olan tekçi ve ötekileştiren zihniyet Hrant Dink’i hedef seçti.
Devletin güvenlik güçleri bu cinayet için istihbarat almasına rağmen Hrant korunamadı.

812
Ne de olsa Ermeni’ydi, göz göre göre cinayetin önü açıldı.
Anlayışı bu olan bir sistem neler neler yapmaz ki?
Ondan dolayı Uludere’de 35 yurttaşımızın üzerine bombalar yağdırıldı.
Ondan dolayı kimlikleri itibarıyla Kürt yurttaşlarımız yoğun bir baskı altında.
Sonrasında bir tetikçi bulunup  Hrant Dink katledildi.
Hrant Dink’in katledilmesinden sonra bu cinayetin planlı tertiplenmiş organize bir şekilde gerçekleştirildiği her şeyi ile ortaya çıkınca, devreye başka güçler girdiler.
Korunmak istenen sistemin ırkçı, milliyetçi tekçi ve ötekileştirici gerçeği idi.
Mahkeme süreci sonrasında verilen karar ile bu gerçek ortaya çıktı.
Bu cinayetin örgütlü bir suç olmadığına hükmedildi.
Yargılama sürecinde yaşanılanlar olaylar, bu cinayetin gerçeklerinin karatılması temelinde gelişti.
Sonuçta  halkların kardeşliğini hedef alan ırkçı, milliyetçi zihniyet ile sistemin nasıl iç içe olduğu, ortaya çıktı.
 
İşte bu süreçte tüm bunları bir bir yaşadık.
Tabii sistem bu süreçte boş durmadı.
Başta Kürt halkı olmak üzere saldırılarını sürdürdü.
Bu gelişmeler yaşanırken AKP hükümeti ile gerçeklerin kamufle edilmesi noktasında çok önemli tahribatların yapıldığı gördük.
Sahnede bir “demokrasi” oyunu vardı
AKP “demokrasi” masalları ile allanıp pullandı.
Hrant Dink cinayeti davası başladığında bazıları bu dava ile gerçeklerin ortaya çıkarılacağını dile getirdiler.
AKP’nin böyle bir irade koyduğunu söylediler.
Ergenekon davası ile başlatılan bu iradenin Hrant Dink davası ile süreceğini dile getirdiler.
Referandum süreci geldiğinde öyle etkilenmişlerdi ki bu masallardan, “yetmez ama evet” diyecek  kadar ileri gittiler.
Hrant Dink cinayeti tam bir demokrasi komedisi olarak sonuçlanmıştır.
Gerçeklerin ortaya çıkması için “yetmez ama evet”
 
19  Mayıs törenleri üzerine
AKP  her zaman olduğu gibi bazı gerçeklerin. arkasına sığınarak yine popülizm yapmaktadır.
19 Mayıs törenleri tartışması için gençlerin tepkileri  üzerine yapılan tespitler haklı yaklaşımlardır.
Tartışmanın özünü ‘katılım hakkı’ ve ‘gençlerin söz hakkı’ kavramları temelinde ele almaz iseniz işin özüne ilişkin bir şey söyleşmiş olmazsınız.
AKP’nin yaptığı budur.
Bunun için çıkışı popülizmden başka bir anlam taşımaz.
Ayrıca gençlere bu dayatmaya karşı çıkan zihniyet,  okulların  önüne umre ziyareti programlarını getirmez.
Zorunlu din dersi uygulamalarını  getirmez, Kutlu Doğum Haftası gibi törenlere  Camiler Haftası gibi haftalara katılım programını getirmez.
Belirleyici olan gençlerin söz hakkı ve katılım hakkı kavramının ne denli yaşama geçirildiği konusudur.
Bu kutlamalarda bürokrasi her zaman tören içeriğinin önüne geçtiği  için törenler anlamsızlaşmıştır.
Statlarda değil, yarın okullarda da kutlansa  aynı şey olacaktır.
Gençler, çocuklar, halkımız, ne 19 Mayıs’ın, ne 23 Nisan’ın , ne de Cumhuriyet Bayramı’nın gerçek değerlerini yaşayamamaktadır; devlet törenleri geleneği içersinde
Tam da bu kapsamda Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın bir okul ziyaretinde bu konudaki söylediklerini çok anlamlı buluyorum.
Daha etkin, özüne uygun bayram gibi kutlamalar oluşturmak için projeler yapalım önerisi çok haklıdır.
Bu yaklaşımın özünü anlamayan bazıları bunu, CHP’li Belediye Başkanından AKP önerisine destek olarak yansıttılar.
Gökhan, bu kutlamaların özüne ilişkin çok doğru bir tespit yapmıştır,  hiç de lanse edildiği gibi AKP önerisi ile uyumluluğu yoktur.
Bizzat bürokratik devletçi bu törenlerin yapısından kurtulmak ve bayram tadında, anlamına uygun projeler ile katılımcılığın geliştirilmesini gündeme getirmiştir.
Ben böyle anladım.
Yanlış anladıysam Başkan Gökhan düzeltsin.
Paylaş