"Herkes suçlu"

511

 Yerküre, yaklaşık 4,5 milyar yaşında... Bu süre içinde, buzul çağlarından asit yağmurlarına, devasa canlılardan mikroorganizmalara kadar çok büyük doğal olaylar yaşamış, çok sayıda canlı türüne ev sahipliği yapmış... Bu canlı türlerinin ve olaylarının dışında, dünyanın başına gelmiş en büyük "bela", doymak bilmeyen, her şeyi ve herkesi bir meta olarak kabul eden ve tüm toplumsal düzeni bu anlayış üzerine kuran, devamlılığını da, yine bu anlayış üzerinden, herkesi ve her şeyi yok etme pahasına sağlayan Kapitalist-Emperyalist sistem, ifadenin tam anlamıyla; dünyanın sonunu getiriyor... Büyük şirketlerin, uluslararası güç merkezlerin ve devletlerin hizmetine sunulan bu koskoca dünya, yer altı ve yer üstü kaynaklarını tüketmek, flora ve faunasını kaybetmek üzere... Artık hissedilebilir ve görülebilir bir biçimde, devasa buzulların eridiği, küresel ısınmanın tüm ekosistemi değiştirdiği bir yerkürede insanlık, yaşam ve gelecek mücadelesi veriyor. "Su savaşları" artı bir komplo teorisi olmaktan çıkıp, kaçınılmaz bir son olarak dünyanın önünde dururken, yeryüzü, ondan çok daha kötü bir senaryonun parçası olma tehlikesi ile karşı karşıya... Kapitalist-Emperyalist sistemin yarattığı "yeni insanlık" sadece tüketmeye programlanırken, yer altı ve yer üstü kaynakları, enerji şirketlerine, çok uluslu tekellere; son damla suyundan, son ağacına kadar sunulmuş durumda.

IPCC`den uyarı; "Binlerce yıl geri dönülemez..."

Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Çalışma Grubu Raporu, "iklim değişikliği" konusunda her zamankinden daha net uyarılara neden oldu. 1988 yılında, Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından kurulan Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), bünyesinde bulunan ve bilim insanlarından oluşan Çalışma Grubu raporunda, dünyanın "karanlık" geleceğini ilgilendiren ifadelere yer verildi. IPCC Raporunda; "İklimde gözlemlenen değişikliklerin çoğu, yüzbinlerce olmasa da binlerce yılda eşi görülmemiştir. Şu an itibarıyla harekete geçmiş olan bazı değişiklikler (deniz seviyesinin yükselmesi gibi) yüz binlerce yıl geri döndürülemez. Rapora göre, önümüzdeki on yıllarda ani, hızlı ve büyük ölçekli azalmalar olmadıkça ısınma düzeyinin 1,5 °C hatta 2 °C kadar sınırlamak zor olacaktır. Son yüzyıl içinde ısınma nedenlerinden büyük kısmı insan kaynaklı eylemlere bağlı olarak gözlemleniyor. Önümüzdeki on yıllar içinde iklim değişikliği tüm bölgelerde artmaya devam edecek. Bu artışla birlikte bölgesel iklim olaylarında değişmeler gözlenecek. Bunlar; kuraklık, yağmurlar, rüzgâr, kar, kıyı bölgelerindeki değişikliklerdir. Birçok bölgede su döngüsünde meydana gelen değişikliklerle yoğun yağış ve sel ile kuraklık dalgaları gözlenecektir. Daha önceki dönemlerde 100 yıl gibi sürede meydana gelen deniz seviyesi olayları daha sık gözlenecektir" denildi.

BM Genel Sekreteri; "İnsanlık için kırmızı kod" dedi

Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Çalışma Grubu Raporu, "iklim değişikliği" konusunda her zamankinden daha net uyarılara neden oldu. 9 Ağustos 2021 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri imzasıyla yayınlanan mesajda; yine raporun içeriğine ilişkin net tespitler ve uyarılar söz konusuydu. Mesajda; "Bugünün IPCC Çalışma Grubu 1 raporu insanlık için kırmızı bir koddur. Alarm zilleri kulakları sağır ediyor ve kanıtlar reddedilemez: Fosil yakıtların yakılmasından ve ormanların yok edilmesinden kaynaklanan sera gazı emisyonları gezegenimizi boğuyor ve milyarlarca insanı acil riske atıyor. Küresel ısınma, birçok değişikliğin geri döndürülemez hale gelmesiyle, Dünya üzerindeki her bölgeyi etkiliyor. 1.5°C`yi canlı tutmak için şimdi kararlı bir şekilde hareket etmeliyiz. Zaten 1,2°C`deyiz ve yükseliyoruz. Isınma son yıllarda hızlandı. Bir derecenin her kesri önemlidir. Sera gazı konsantrasyonları rekor seviyelerde. Toplumlarımızın yaşayabilirliği, sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlayacak politikalar, eylemler ve yatırımlar arkasında birleşen hükümet, iş dünyası ve sivil toplum liderlerine bağlıdır. Bunu tüm insanlık ailesine, özellikle de günümüzün iklim acil durumundan en az sorumlu olmalarına rağmen en çok etkilenen en yoksul ve en savunmasız topluluklara ve uluslara borçluyuz.Çözümler belli. Bu krize dayanışma ve cesaretle yanıt verirsek, kapsayıcı ve yeşil ekonomiler, refah, daha temiz hava ve daha iyi sağlık herkes için mümkündür" dendi.

"Dünya başka bir şeye dönüşecek"

BM Genel Sekreteri, sözlerini "İklim değişikliği etkileri daha da kötüleşecektir. İklim krizinden etkilenmesi muhtemel olan ön safhadaki insanların yaşam alanlarının korunması ekonomik ve ahlaki bir zorunluluktur" ifadeleri ile tamamlarken, ÇOMÜ Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Coşkun Bakar, iklim değişikliği konusunu, IPCC raporunu ve BM Genel Sekreteri mesajını gazetemiz Çanakkale OLAY`a değerlendirdi. "İçinde var olduğumuz küre üzerinde bir süredir işler yolunda gitmiyor" diyen Prof. Dr. Bakar, "Daha önce de iklim krizlerinin yaşandığı bu kürede şimdi işler biraz farklı, çünkü bu sefer krizin itici gücü akıllı insan, yani biziz gibi duruyor. Kendi yarattığımız bu sorunu zamanında çözebilecek eylemleri uygulayamazsak, dünya başka bir şeye dönüşecek. Bu yeni koşullara uyum sağlayabilenler var olmaya devam edecek, sağlayamayanlar yok olacak. Daha öncesinde olduğu gibi..." ifadelerine yer verdi.

İklim değişikliği kıskacında; Çanakkale...

Prof. Dr. Bakar, "Bu bilgilerden Çanakkale`ye ne söylenebilir?" sorusu üzerine ise; "Çanakkale eşsiz bir habitat. Bölge dışarıdan hiçbir destek almadan ev sahipliği yaptığı canlıların ve de insanların varlıklarını koruyabileceği bir zenginliği bünyesinde barındırmaktadır. Ancak üzerinde yaşayan insanlar ne denizin, ne toprağın ne de ormanın değerini bir türlü anlayamadı ve her gün düzenli olarak doğaya tecavüz etmeye devam ediyor. Çok uzağa gitmeyin Sarıçay`a bakın pislik içinde, neredeyse şehirde yaşayan herkes pisliğini çaya atıyor. Nasılsa akarsu götürüyor ya... Bu deniz size ne kötülük yaptı da bütün pisliklerini içine kusuyorsunuz? İstanbul`dan Çanakkale`ye kadar işbirliği yapmışçasına, termik santraller, fabrikalar, organize sanayi bölgeleri, şehirler ve insanlar; sanki aralarında sözleşme varmışçasına düzenli olarak elinizde ne kadar pislik varsa denize atıyorsunuz" diyerek tepki gösterdi.

Tarım kimyasalları...

Prof. Dr. Coşkun Bakar, tarım konusuna da değinerek, tarımsal üretimde kullanılan kimyasallara da dikkat çekti. Bakar, "Ya tarım... Tamam, açlığınızı gidereceksiniz, topraktan ürünler alacaksınız. Bunu binlerce yıldır da yapıyorsunuz; burada sorun yok. Ancak bu kimyasallar nedir? Bir kilo ürün alacaksınız diye toprağı ve suyu zehirlemeye değer mi? Ya toprak bir gün size ürün vermezse, hiç düşündünüz mü? Ormanlar, dünyadaki tüm canlıların varlığının kaynağı mutlaka ormanlara dayanıyor. Yokluğu, başta biz olmak üzere bütün memeli ve iri canlıların yaşamı için tehdittir. Ancak siz piknik yapıyorsunuz, pisliklerinizi bırakıyorsunuz ya da yakıyorsunuz; güya gezmeye, farklı sporlar yapmaya gidiyorsunuz, kocaman araçlarınızla ağaçları boğuyorsunuz" dedi...

Maden ve termik santraller...

"Maden çıkarmak için utanmadan, sıkılmadan ormanlık alanı katlediyorsunuz" diyen Bakar, "Bir de bunu gelişmenin, zenginleşmenin bir zorunluluğu olarak yedirmeye çalışıyorsunuz... Enerji, tamam yaşamak için ve konforlarınız için enerjiye ihtiyacınız var. Üreteceksiniz de... Ancak bunun tek yolu yer altındaki kömürü ne pahasına olursa olsun çıkarmak ve yakmak mıdır? Başka yolları yok mudur? Yoksa böyle olunca sizin için daha kârlı mı oluyor?" diye sordu.

Devletler, evrimi ve doğayı öğretmemeyi "başardı"(!)

"Kısaca söylemek gerekirse, bireyden başlayarak, kentlere, maden şirketlerine, termik santrallere herkes el birliği etmişçesine ve sistematik olarak dünyamıza saldırıyoruz" diyen Bakar, "Ve bundan da büyük keyif alıyoruz. Hatta bazılarımız bunun hakkımız olduğunu, doğanın bizim için yaratıldığını falan düşünüyorlar... Çoğunuz evrimin ne çeşit bir şey olduğunu bilmiyorsunuz ya da bilmek istemiyorsunuz... Çünkü devletler, onlarca yıldır evrimi ve doğayı öğretmemek için elinden geleni yaptı. Gördüğüm kadarıyla da eğitimdeki tek başarısı bile diyebiliriz. Artık üniversitedeki rektörler bile evrimle ilgili bir toplantı talebini, ispatlanmadığı ve tartışıldığı gerekçesiyle kabul etmeyebiliyorlar. Ancak ister görün ister görmeyin, doğanın bazı yaşamsal kuramları var. Bunu dünyadaki birçok biyolog ve doğa bilimcisi evrim teorisi olarak anlatıyorlar. Bu teorinin söylediği çok önemli bir şey var. Yaşam formları doğal koşulların uygun olması, canlının o ortama uyum sağlayabilmesi koşulu ile başlar. Bu koşullar ortadan kalkarsa son bulur. IPCC ve BM Genel Sekreterinin de söylemeye çalıştığı şey tam da budur. Sorun şu anda yeryüzünde yaşayan ve uyum sağlama kapasitesi zayıf olan canlıları ilgilendirmektedir. Muhtemelen akıllı insan da bu canlıların başında gelmektedir. Aslında asıl sorun şu anda yaşayanların sorunu da değil, yeni doğan ve doğacak olanların sorunudur. Yaptığınız her eylem soyunuzun yaşayacağı dünyanın resmini oluşturmaktadır. Karar size ait; isterseniz yerel ve küresel düzeyde eyleme geçip sorunu çözmeye devam edersiniz; isterseniz duyarsızlık ve cahillik denizinde yüzmeye devam edersiniz..." dedi...

Bakar; açıklamasını; "Kayıtsızlığın küreselleştiğini görüyoruz; sırf kendimizi düşünmemize neden olan çatışma kültürü söz konusu. Sabun köpüklerinin içinde yaşıyoruz... Bu ne kadar hoş olsa da, aynı zamanda beyhude. Başkalarının acı çekmesine alıştık... Dünyamızdaki kimse sorumluluk hissetmiyor. `Benim alakam yok; kesinlikle ben değilim.` Suçlayacak kimse bulunamadığında, herkes suçlu demektir..." ifadelerinin yer aldığı "The Two Popes" filminden halen görevdeki Papa`ya söyletilen bir konuşmadan alıntıyla tamamladı...  

Paylaş