Daha şimdiden grevin engellenmesi noktasında yoğunlaşan çabalara tanıklık etmekteyiz. Kapsam dışı personel üzerinden sürdürülen baskılarla yapılan grev oylaması ile, patronların grevin engellenmesi için sürdüğü çabalar tek tek işyerlerindeki işçiler tarafından boşa çıkarılıyor.
Hükümetin de bu grevin başarıya ulaşmasını engellemek için her türlü imkânı seferber edeceğini göz önünde bulundurarak, metal işçileri grevinin başarısını, işçilerin haklarını elde etmesini sağlamak adına tüm emek dostlarının her alanda bu mücadeleye destek vermeleri gerekmektedir.
İşçi sınıfının mücadele geleneğini yok etmek, devrimci niteliğini kontrol altına almak için özellikle sistem yanlısı sendikalar eliyle sürdürülen kuşatma zincirini kırmak, işçi sınıfının grev hakkını görünür kılarak bu mücadelenin gelişimi ülkemizdeki demokrasi özgürlük mücadelesinin de lokomotifi olacak bir gelişmedir.
Uzun yılar sonrasında bu denli yaygın bir grevin başarıya ulaşmasının önemli kazanımları olacaktır.
Kapitalist sistemin tüm ezilenlere, mağdur edilenlere yok sayılanlara, ötekileştirilenlere sunduğu ekonomik koşullar başta olmak üzere her türlü baskı ve anti demokratik uygulamalara karşı işçi sınıfının mücadelesinin başarısı demokratik halkçı dönüşümlerin ve çözümlerinde olmazsa olmaz koşuludur.
Daha iyi yaşam koşullarının adresi her zaman için mücadeledir, grevler , sokaklar, yeni bir yaşamın anahtarı olacak gelişmelerdir.
Komşumuz Yunanistan’daki gelişmeler de böyle olmuştur.
Radikal sol ittifak Syriza bugün seçimlerde başarılı olmuşsa, bu halkın uzlaşmaz kararlı mücadelesinin sonucudur.
Kendilerine dayatılmak istenen uygulamalara grevlerle, sokak gösterileriyle karşı çıkan Yunan halkları bugün eşitlik demokrasi ve özgürlük adına yeni bir dönemin eşiğine gelmiştir.
Ancak Syriza’nın bundan sonraki başarısı yine Yunan işçi sınıfının, emekçilerinin tazyiki, eşitlikten adaletten yana uygulamalar konusundaki hassasiyeti ile şekillenecektir.
Kapitalist sistem uzlaşmaz sınıf ilişkilerinin varlığını her zaman bağrında taşır.
Kapitalist toplumlarda belirleyici olan da bu uzlaşmaz sınıfların mücadelesidir.
Bu mücadele aynı zamanda, bir var olma ve yaşam mücadelesidir.
Sitemi kendi çıkarları için sürdürmeye çalışan sermaye her zaman kendisi dışındaki geniş kesimlere insani yaşam koşullarının dışındaki şartları dayatır.
Sömürü, buna bağlı olarak sermayenin zenginleşmesi; geniş kesimlere dayatılan vahşi çalışma ve hayat şartlarına bağlı olarak şekillenir.
Bunu ret edecek kendi çıkarlarına sahip çıkacak emekçiler bu koşullara karşı mücadele etmeden yaşam koşullarını iyileştiremezler.
Bunun için mücadele her zaman temeldir.
Unutmayalım ki sermaye de her türlü imkânını bu mücadeleyi yok etmek, halkların kazanımlarını engellemek amacıyla seferber etmektedir.
Yakın coğrafyamızda yaşanan savaşlar bunun içindir.
Ancak sermaye sürdürdüğü baskı ve zulümden başka bir şey getirmeyen uygulamalarını, halkların mücadelesi sonrasında terk etmek zorunda kalmaktadır.
Kobene halkının direnişi bu konuda canlı bir örnektir.
Rojava bölgesindeki demokratik özgür dönüşümü çıkarlarına uygun bulmayan emperyalist güçlerin IŞİD’çi çeteler aracılığıyla Kobene’de sürdürdüğü saldırılar; halkların direnişi sonrasında püskürtüldü ve Kobene özgürleşti.
Bir zamanlar “Kobene düşecek” diyenlerin gerici emelleri kursaklarında kaldı.
Önümüzde her zaman geçerliliği olan bir toplumsal bir yasa var ;”Barbarlar yenilecek halklar kazanacak işçiler kazanacak”
Metal işçileri de kazanacak, şimdi kalplerimiz onlar için atıyor.