Tabip Odası’na bağlı hekimler, Çanakkale`de ve Kazdağları’nda altın çıkarılmasına neden karşı olduklarını kamuoyuna açıkladı. Kirli içme suları, kirletilmiş toprak ve zehirli sular ile yetiştirilmiş besinler ve kirli havanın hep hastalık nedeni olduğuna dikkat çeken Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Naci Hasanefendi; “Herkesin bildiği şekliyle hekimler, toplum ve aile sağlığı merkezleri İle hastanelerde hasta olan ya da yaralanan insanları tedavi etmeye çalışırlar. Onların acılarını paylaşırlar ve hafifletmek İçin yardımcı olurlar. Bu, dünyanın her yerinde herkesin bildiği ve hekimliğin en çok bilinen şekildir. Bu haliyle hekimlerin, toplum ve aile sağlığı merkezleri ile hastanelere başvuracak hastaları tedavi etmek amacıyla beklemek dışında başka bir görevleri bulunmamaktadır. Ancak çağdaş tıp anlayışında hekimleri, hastalardan daha fazla sağlıklı insanlar ilgilendirmektedir. İçgüdüsel tıptan, Hipokrat`tan, Galen`den, İbn-i Sina`dan, Pasteur`dan günümüze ulaşan en değerli bilgi insanların hastalıklardan korunmasının mümkün olduğudur. Bu değerli bilgi sayesinde bugün yüz yıl önce kitlesel ölümlere yol açan birçok hastalık artık sadece tıp tarihi kitaplarında yer almaktadır. Bu nedenle hekimlerin asıl işlevi, hasta olanların tedavisi değil, sağlıklı olanların korunmasıdır. Ve Hipokrat`tan beri hastalıkların en önemli nedeninin kötü çevre koşulları olduğu bilinmektedir. Kirli içme suları, kirletilmiş toprak ve zehirli sular ile yetiştirilmiş besinler ve kirli hava hep hastalık nedeni olagelmiş; bazen de kitlesel ölümlere neden olan salgınların kaynağı olmuştur. Örneğin 1850`li yıllarda Londra şehrini kırıp geçiren kolera salgının nedeninin İçme suları olduğu John Snow tarafından görülmüş; salgın önlenebilmiştir. Bu nedenle biz hekimlerin yaşadığımız çevre ve çevrenin sağlığı ile ilgilenmesi mesleki bir zorunluluktur. Çünkü insan doğasının ihtiyacı olan fiziki, biyolojik ve sosyal bir çevrede yaşayabilmek, sağlığın en önemli ön koşuludur” dedi.
“Kazdağları, altıncıların saldırısıyla karşı karşıya”
Sağlıklı yaşamın kaynağı olan Kazdağları’nın, altın şirketleri sermayesinin saldırısı ile karşı karşıya kaldığını ifade eden Hasanefendi; “Çanakkale ili, yarıya yakın ormanlık alanı, temiz havası, denizi, sanayi ile kirletilmemiş coğrafyası ile bir insanın sağlıklı yaşayabilmesi için ülkemizdeki en ideal illerden biridir. İl, tarım alanları, deniz ürünleri, ormanları ve su kaynakları ile kendi nüfusunu besleyebilme potansiyeline sahiptir ki bu sağlıklı yaşam için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Hatta bölgemizde yetişen ürünlerin fazlası başta İstanbul olmak üzere birçok ilde tüketilmektedir. Ancak ülkemizin de dünyanın birçok yerinde sağlıklı yaşamın kaynağı olan bu ahenk, altın şirketleri sermayesinin saldırısı ile karşı karşıyadır. Şimdilik Çanakkale ilinde bulunan Kirazlı, Ağı Dağı, Halilağa, Çamyurt, Lapseki ve Bayramiç bölgelerinde altın madeni işletme faaliyeti için son aşamaya gelinmiştir. Bu bölgelerinin ÇED süreçleri tamamlanmış işletmeler için ruhsat alınması son izinler aşamasına geçilmek üzeredir gelinmiştir” diye konuştu.
“Peki, bundan sonra neler olacaktır”
“Eğer karar verme sorumluluğunda bulunan yöneticilerimiz, kendilerini tarihe geçirecek ruhsat verme hatasını yapacak olurlarsa, önce bölgede bulunan ormanlar yok edilecektir” diyen Hasanefendi; “Daha sonra yaşam için gerekil olan toprağın verimli üst kısmı sıyrılacaktır. Daha sonra hedeflenen altın rezervinin tamamına ulaşılıncaya kadar maden bölgesindeki kayaçlar çıkarılacak ve altın elde edilebilmek için gerekli olan küçüklüğe kadar ufalanacaktır. Sonra bu değerli malzeme siyanürden geçirilerek içindeki altın ya da gümüş gibi metaller alınacak geriye hiçbir değeri olmayan liç ve yanında ekonomik olmayan kayaç yığınları ile atık su havuzlan bırakılacaktır. Bu işlem için bölgedeki tüm yer altı ve yer üstü su kaynakları kullanılacak hatta su yetmeyeceği için Zeybekçayırı köyünün yakınlarında bulunan Bıçkı Deresi üzerinde yapılacak olan Altınzeybek Barajından su getirilecektir. Yani bölgedeki su bitirilecek, başka havzalardan hu taşınacaktır” şeklinde konuştu.
“Su kaynakları, ağır metal zengini asidik sulara dönüşecek”
Çanakkale’de ormanlık alanların, tarım sisteminin yok olacağına dikkat çeken Hasanefendi, Çanakkale ile köylerinin susuz kalacağını ya da su kaynaklarının ağır metal zengini asidik sulara dönüşeceğini kaydederek şu şekilde konuştu: “Çünkü kökeni, Kanada`da olan herkesin İsmini çok iyi bildiği uluslararası altın şirketinin ortakları daha fazla zengin olmak istemektedirler. Ne pahasına? Çanakkale`de kurulmuş olan yaşam ahenginin ve halkın yok edilmesi pahasına. Sonuçları ne olacak? Ormanlık alan geri dönüşümsüz olarak yok olacak. Bölgenin kendini besleyebilen tarım sistemi yok olacak. Belki de Bursa`nın efsanesi olan kestane şekerlerinin bile kaynağı olan kestaneler yok olacak. Çanakkale ve köyleri susuz kalacak ya da su kaynakları ağır metal zengini asidik sulara dönüşecek. Tarım ve ormancılık ekonomisi çöken insanlar bölgeyi terk etmek zorunda kalacak. Su ve toprak kirliliği, bu bölgeden beslenmek zorunda olan insanların kanser ya da başka kronik hastalıklara yakalanmasına neden olacak. Bütünü bu manzara belki de bugünden öngörebildiğimiz sorunların sadece bir bölümünü oluşturacaktır. Ancak şunu çok İyi biliyoruz ki Çanakkale ve Kazdağlan bölgesindeki altın madenciliği bölgede kurulmuş olan fiziksel, biyolojik ve sosyal sağlık kaynaklarını tehdit etmektedir. En önemlisi de bu sorunları bugünden itibaren dünyaya gelen çocuklarımıza ya da torunlarımıza miras bırakacağız. Bizler bugün Gelibolu Yarımadası’nda yatan dedelerimizi saygıyla anıyorsak, bize huzur içinde yaşayabileceğimiz özgür bir yurt bıraktıkları içindir. Eğer bugün, milyonlarca yılda oluşabilmiş bu güzel coğrafyayı, uluslararası altın sirkatlerinin vahşi dişleri arasına bırakırsak kanser ve kronik hastalık salgını içinde kıvranacak olan bizden sonraki nesillerin aynı saygıyı bize göstermelerini bekleyemeyiz.”
Kazdağları’nı inceleyecekler
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Kazdağları’na gelerek yaşanan çevre felaketini yerinde inceleyecek. Önümüzdeki günlerde yaşananları yerinde görmek amacıyla Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin Çanakkale`ye gelmeyi planladığını vurgulayan Hasanefendi; “Karar vericileri hekimler olarak bir kez daha uyarıyoruz, tarihin bizi haklı çıkarmasını istemiyoruz. Çanakkale Tabip Odası ve Çevre Komisyonu üzerinden kamuoyu ile paylaştığımız bu endişeleri Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi de paylaşmaktadır. Bu nedenledir ki, önümüzdeki günlerde yaşananları yerinde görmek amacıyla Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Çanakkale`ye gelmeyi planlamaktadırlar. Karar verici pozisyonunda bulunanlar, lütfen bir kez daha düşünün! Unutmayın ki, günümüzde artık hiçbir bilginin gizli kalmasına imkan bulunmamaktadır. Gelecek nesillerin Çanakkale ve Kazdağları bölgesinin nereden nereye ulaştığını ve neden böyle olduğunu anlayabilecekleri kadar fotoğraf, film, rapor, basın açıklaması ve mahkeme dosyası bulunmaktadır. Bu nedenle emin olun ki, insanlar bugün cennet gibi olan bu bölgeyi 25-50 yıl sonra susuzluk, işsizlik ve hastalıklar nedeniyle terk etmek zorunda kalırlarsa, buna neden olanları da anmayı ve hesap sormayı ihmal etmeyeceklerdir. Çanakkale Tabip Odası çatısı altındaki hekimler bu uyarırları, koruyucu ve önleyici hekimliğin bir zorunluluğu gereği olarak yapmayı görev kabul etmektedir” dedi.