Halkevlerinin yürüyüşüne neden müdahale edildi?

Çanakkale Halkevi, Halkevlerinin 80. kuruluş yıldönümünde örgütlerine verdiği önemin gereği olarak önemli etkinlikler ile zenginleştirilmiş dolu dolu bir kutlama haftası düzenledi.

801
Bugüne kadar Çanakkale’de bu alanda yapılan ‘yasak savma’ kabilindeki etkinlikler sonrasında Halkevlerinin programı, halkın da destek ve ilgisi ile karşılandı.
Halkevleri, gelecek için verdiği mesajları 80 yıllık geçmişleri ile birleştirerek; halkın hakları mücadelesinin nasıl geliştirilmesi gerektiği boyutunda kutlama etkinlikleri ile dikkatleri üzerinde topladı.
Elbette bundan rahatsız olanlar var olacaktı.
Tıpkı 80 yıldır olduğu gibi…
 
80 yıllık Halkevi geçmişini şöyle bir masaya yatırır isek;  gelişmeleri daha iyi analiz ederiz.
Halkevleri 80 yıllık bir çınar olarak kendilerini şöyle anlatıyor :
“80 yıl öncesinin eğitim, aydınlanma, sanat ve kültür örgütü Halkevleri, ülkenin dört bir yanına yüzlerce kütüphane, tiyatro salonu götürmüş, bu topraklara sağlam bir kök salmıştı. İlk kurulduğunda, dil, tarih ve edebiyattan güzel sanatlara, spordan müze koluna kadar dokuz dalda faaliyet yürüten Halkevleri, 1932 yılından ilk kez kapatıldığı 1951 yılına kadar 478 şube ve 4322 halkodası ile 10 milyon 73 bin 153 kişinin okuma yazma öğrendiği adres olmuştur.
 
1951’de dünya emperyalist sistemi yeniden şekillenip, Türkiye’nin ABD egemenliğindeki kapitalist kamptaki yeri belirlenirken Türkiye’de gericilik tırmandırılmaya başlanmıştır. Halkevleri kapatılmış, malvarlıkları talan edilmiş, kitapları yakılmış, tiyatro salonları yıkılmış, ancak egemen sınıflar Halkevleri’nin bu topraklara ektiği ilerici tohumları temizleyememişlerdir. Halkevleri’nden yetişen yüzlerce aydın ve sanatçı ülkenin düşünsel ve sanatsal dünyasına damgasını vurmuşlardır.
 
Halkevlerinin 2. Dönemi 1963–1980
Demokrat Parti iktidarıyla Halkevleri’nin birinci dönemi kapanırken, Halkevleri’nden yetişen “başı dik alnı ak” aydınlar ve emekçi halkın Halkevleri özlemi, 1963’te ikinci diriliş dönemini başlattı. Bu dönemde, devlet desteğinin olmadığı koşullarda, emperyalizme, gericiliğe ve faşizme karşı yükselen halk mücadeleleri Halkevleri örgütünü ayağa kaldıran ana dinamik oldu.
 
Kent merkezlerinden mahallelere taşınan Halkevi şubeleri, toplumun derinliklerine kök salan örgütün halkın özgücünden beslenmesini sağladı. 1977 yılındaki kurultaya giderken Halkevlerinin şube sayısı %113 artarak 529’a ulaşmıştı. 1960 ve 70’lere damgasını vuran bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde Halkevleri, emekçi halkın önemli bir gücü olarak yer aldı. 2. Diriliş dönemindeki bu gelişmeler sayesindedir ki, ne 1971 darbesinde yaşanan tutuklamalar ve kapatma kararları ne de 12 Eylül faşizmi Halkevleri’ni bitirememiştir.
 
Aynı şekilde toplumsal yaşamın ilerici bütün unsurlarını tasfiye edip, Türk İslam senteziyle yeni kuşakları gericileştirme, apolitik bir toplum yaratma darbenin ana hedefleriydi. Bu doğrultuda Halkevleri kapatıldı, yöneticileri tutuklandı, tüm malvarlığına el konuldu.
 
Halkevleri, yargılama sürecinin ardından 1987’de beraat etmiş, Halkevciler kararın hemen ardından hemen çalışmalara başlayarak “diriliş dönemi” olarak da adlandırılan süreci başlatmışlardır. 1987–1990 yılları arası 12 Eylülün izlerinin silinme, el konulan mal varlıklarını geri alma mücadelesiyle geçmiştir. Ancak ne 12 Eylülün etkisini silmek ne de el konulan, talan edilen malları geri almak mümkün olmamıştır.
 
Halkevleri 1932–1951 yılları arası 478 Halkevi ve 4322 Halkodasına, 1963–1980 arası sayıları bini bulan Halkevi şubesi ve 333 Halkodasına sahipken, 1987 yılında İstanbul’da 18, Ankara’da 6 şube olmak üzere toplam 24 şube ile çalışmalarına başlamış, tam anlamıyla yeniden küllerinden doğmuştur.
 
Neoliberal saldırganlığa karşı temel haklar için mücadeleye…
1980 darbesinden 7 yıl sonra, Halkevciler yeniden yola koyuldular. Koşullar daha zor, imkânlar daha kısıtlı ancak mücadele içerisinde edinilen birikimler çok daha fazlaydı. 2. Diriliş döneminde pekişen bir halk örgütü olma özelliği, her türlüğü olanaksızlığı, zorluğu, baskıyı yenmek için kazanılmış önemli bir anahtar oldu.
 
3. Diriliş döneminde hızla yeniden inşa edilirken temelini yoksul mahallelere atan Halkevleri, 1980 karanlığını dağıtan emek ve demokrasi hareketi içerisinde özgün bir yeri temsil etmeye, “Halkın Muhalefet Evleri” olarak anılmaya başlandı.
 
1990’larda Halkevleri bir taraftan ülkede yükselen kirli savaş ortamında ve Susurluk örneğinde olduğu gibi kontrgerilla gerçeğinin ortaya serilmesi sürecinde demokrasi cephesinin önemli bir bileşeni oldu. Diğer taraftan da yaşanan neoliberal dönüşüme karşı ilk refleksi vererek “Parasız Eğitim, Parasız Sağlık” kampanyalarıyla, yoksul emekçilerin hak mücadelelerini ve dayanışma ilişkilerini geliştirmeye çalıştı. İşte bu süreç, özellikle 1996 sonrası atılan adımlar, bu köklü örgütü Türkiye’nin en genç ve özgücüne dayanan dinamik örgütlerinden biri haline getirdi.
 
Halkın Hakları Var! Halkın Örgütü Var!
Halkevleri, çoğunluğu hak gasplarını en çok yaşayan yoksul mahallelerde olmak üzere 73 şubesiyle, katılıma açık demokratik iç işleyişiyle, yerellerde yaygınlaşmaya açık örgütlenme yapısıyla, alternatif bir yaşam, eğitim ve kültür kurabilmesine olanak veren çalışma tarzıyla büyüyen bir halk örgütüdür.
Halkevleri’ni hem koca bir çınar hem de ülkenin en genç ve dinamik örgütlerinden biri yapan emperyalizme karşı bağımsızlık, ırkçılığa, şovenizme karşı kardeşlik, gericiliğe karşı aydınlanma, faşizme karşı demokrasi, sömürüye karşı eşitlik, neoliberal kapitalizme karşı haklar mücadelesidir”
*
 
Kapitalist, emperyalist sistem kendi varlığını, halkları baskı altına alarak sürdürmek zorunda olduğundan halktan yana her örgüt, her girişim akıl almaz baskılara maruz kalmaktadır.
AKP`yi ve icraatlarını eleştirmenin, siyasi iktidara muhalefet etmenin halk nezdindeki bedelleri de, her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır.
 
Anayasal bir hak olmasına rağmen gösteri yaptığı için saldırıya uğrayan Halkevcilerinin karşı karşıya kaldıkları bu baskının nedeni şimdi daha açık değil mi?
 
Hele bir de demokrasi, eşitlik, insanca bir yaşam için halk ile bütünleşip yolunuza devam edersiniz bu baskılar daha da yoğunlaşacaktır.
Bugün yaşadıklarımız gibi…
Unutmayalım; hiçbir diktatör bu baskılar ile layık oldukları sondan kurtulamadı.
 
* http://www.halkevleri.org.tr sitesinden alıntı yapılmıştır.
Paylaş