Gezi korkaklarının, dayanılmaz hafifliği!

Gezi mücadelesi ülkemizde bir dönüm noktasının başlangıcı olmuştur.
Bundan dolayıdır ki bazı çevreleri fena halde ürkütmüş ve bu kesimler tarafından gözden düşürmek, karalamak adına yoğun bir dezenfermasyon iftira ve kötüleme kampanyası başlatılmıştır.
Bu cephede yer alan kentin yakından tanıdığı bilim adamı kılıklı bazı gerici güçler, yanaşmaları ve işbirlikçileri; yok “eşkiyalık”dı, yok “vandalizm”di gibi yakıştırmalarla saldırılara hemen başlamışlardı.
Bununla da yetinmediler özelikle bazı yalanlar üreterek karalama kampanyasını sürdürdüler.
Ağızlarının payını da bu arada çok güzel aldılar.
Çanakkale halkı demokrasi ve özgürlükler konusundaki hassasiyetini gezi mücadelesine destek vererek bir kez daha gösterdi.

774
Kentin bu hassasiyeti son olarak küçük gezici kardeşimiz hakkında açılan davada ona sahip çıkarak sürdü.
13 yaşındaki küçük gezici, aynı zamanda bütün ülkenin gündemine oturmuştu.
Devam eden mahkemesine başta Taksim Platformu temsilcileri olmak üzere Çanakkale dışından da çeşitli sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, sendika temsilcilerinin katılması gerçekten önemliydi.
Yaşanılabilecek bir hukuk faciasının önüne geçildi.
Öyle anlaşılıyor ki “ileri demokrasinin” temsilcileri gezi mücadelesi nedeniyle karizmalarını bayağı bir çizdirmişler ki; gözleri hiçbir şeyi görmez olmuştu!
Bu mücadele sırasında demokrasi, eşitlik ve barış güçlerini karalamak adına her türlü yalana başvuran majestelerinin tetikçişi, o günlerde sürdürdükleri gerici propagandalar yetmiyormuş gibi; küçük gezici hakkında açılan dava nedeniyle B.T.İ ‘nin ailesini hedef alan yayınlar yapmaktan kendisini alamayacak kadar gözünü kin ve nefret bürümüştü.
Tabiî ki kolay değil yalaka ve yanaşma olmak; efendilerine kendini beğendirmek, kendisine devletin imkânlarıyla sunulan avantaların karşılığını verebilmek!...
Bu biat tavrını öyle bir şekilde sürdürdü ki; küçük B.T.İ ‘nin ailesi üzerinden devrimci değerlere saldırmayla devam eden alçaklık; bardağı taşıran son damla oldu.
13 yaşındaki bir çocuğun hapis cezası ile yargılanmasından bile rahatsızlık duymayacak kadar insani değerlerini yitiren bir yanaşmanın, küçük B.T.İ’nin ailesini hedef göstermesine kadar varan bu tavır; tamamıyla gezi korkaklarının dayanılmaz hafifliğinin örneğidir.
“İleri demokrasinin” beslediği bu beslemeler gün gelecek bu yaptıklarından dolayı çok pişman olacaklardır.
Ama nafile; çünkü onlar onursuzlukları ile tarihe mal olmuş kişiler olarak anılacaktır.
Gezi mücadelesinde onursuzlukları ile halkın karşısında olanların, bir başka versiyonunu da Kurşunlu Köyü’nde madene karşı direnen Kurşunlu Köylüleri hakkında açılan dava sonrasında yaşamaktayız.
Yolsuzluklara karıştığı iddia edilen çocuklarının mahkeme önünde hesap vermesini engelleyen bir iradenin yönetimde olduğu ülkemizde 13 yaşındaki B.T.İ’nin yargılanmasını,  yine Kurşunlu’da açlık grevi ile madene karşı duran köylüler hakkında dava açılmasını anlamak pek mümkün değil.
Yollara yazı yazmanın kabahatler kanunu kapsamında ele alınması gerekli bir fiil olmasına rağmen tamamıyla bir gözdağı yaratmak amacıyla bugün yaşadığımız boyuta taşınması aynı şekilde köylerine sahip çıkarak, 3000 ağacın kesilmesine karşı durup tepki gösteren insanların madenci firmanın çalışmalarını engellediği gerekçesiyle yargılanması gerçekten birer hukuk skandalıdır.
Bu arada köylerindeki maden çalışmasına karşı çıkarak 28 gün açlık grevi yapan Bülent Özüren’in bu konuda söylediklerine  bir kulak verelim.
“Gelin siz yaşayın bir süre köyümüzde de ondan sonra karar verin” diyen  Bülent Özüren’e açlık grevi sırasında söz veren bürokratlar acaba şimdi ne düşünüyorlar?
Yine açılan yürütmeyi durdurma davası devam ederken böylesi bir davanın ne kadar hukuksal anlamı olabilir ki?
Karamsarlığa gerek yok, haklı olan kazanacaktır.
Küçük Gezici kazanmıştır.
Köylerine sahip çıkan Kurşunlu Köylüleri de aynı şekilde mücadelelerini zaferle sonlandıracaklardır.
Dayanışma büyüyor, mücadele sürüyor…
Paylaş