Gezi demek; BİZ demek…

AKP hükümetinin yaşam alanlarına karşı sürdürdüğü saldırı Gezi parkının yok edilerek, Topçu Kışlası ve AVM projesine dönüştürme girişimine karşı geliştirilen tepki polis şiddeti ile engellenmeye çalışılınca; özellikle gençlerin ve kadınların, yaşam tercihlerine karşı sürdürülen baskılara karşı mücadeleyle birleşerek ortaya çıkan Gezi direnişinin 2. yılında Gezi ruhunu şimdi çok daha iyi anlayabilmekteyiz.

Özgürlük ve demokrasi mücadelesi tarihin her dönemimde bedeller ödeyerek gelişmiştir.

Gezi direnişinde yitirdiğimiz 7 gencimiz bu mücadelenin değerleri olarak hep aramızda olacaklar ve kalplerimizde yaşacaklar.

AKP hükümetinin itibarsızlaştırma, karalama çabalarına rağmen bu hep böyle olacaktır.

448
Gezi mücadelesinin 2. yılını yaşadığımız şu günlerde 44 yıl önce 31 Mayıs’ta Nurhak’da, daha güzel bir gelecek adına  mücadele ettikleri için katledilen Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’yı hangi duygular ile anıyorsak, Gezi mücadelesinde yitirdiklerimiz için de aynı duyguları yaşıyoruz.
Bu duygular eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve insanca yeni bir yaşam mücadelesinin değerlerinden beslenmektedir.
İşte Gezi mücadelesi de,  bu değerlerin yön verdiği gericiliğin yaşam tarzına karşı sürdürdüğü baskılara karşı bir isyan olarak başlamıştır.
Bu ruh bugün yaşamın bir çok alanında görünür olmuş, özelikle toplumsal değişimin öncüsü işçi sınıfı mücadelesi açısından son metal işkolundaki grevlerle sürdürülen mücadele de BİZ  olma duygusuyla ete kemiğe bürünmüş olarak ortaya çıkmaktadır.
Tüm engellemelere rağmen BİZ  olma duygusuyla  bir araya gelen, mücadele eden işçiler genel olarak bu mücadeleden kazançlı çıkmışlardır.
Gezi direnişinin 2. Yılında Gezi ruhunun işçi sınıfı mücadelesi içersindeki görünürlüğü Gezi mücadelesinin değerine değer katmıştır.
Bu ruh dalga dalga yayılmakta, kapitalizmin vahşi sömürüsüne maruz kalan işçiler her geçen gün çeşitli noktalarda özellikle üretim birimlerinde daha iyi bir yaşam ve çalışma koşulları için grev silahını daha etkin olarak kullanır hale gelmişlerdir.
Bu mücadelelerin merkezileştirilerek BİZ olma ruhunun genelde varlığını sürdürmesi demokrasi ve özgürlükler alanında önemli kazanımlar yaratacaktır.
Bu mücadelenin siyasi hedefler ile birleşerek düzeni hedefleyen bir mücadeleye evrilmesi kaçınılmazdır.
Bunun ilk adımı 7 Haziran seçimlerinde atılacaktır.
Özgürlüklere tahammül edemeyip, siyasal İslam’ın uygulamalarını halka dayatarak dini değerleri istismar edip, meydanlarda Kuranı Kerim sallayarak kanunsuz bir şekilde AKP için oy isteyerek sermayenin hizmetindeki uygulamalar ile var olan siyasal iradenin halkın yaşam tercihlerine karşı sürdürdüğü politikalara karşı Gezi direnişi ile sokaklarda başlayan karşı duruş şimdi kendisini sandıkta gösterecek.
Halklar özgürlüklerine demokrasiye sahip çıkarak kapitalist sömürünün vahşi uygulamalarına karşı sermayenin koruma kalkanı olarak var ettiği %10 seçim barajını yerle bir ederek “Bizler meclise” ilkesiyle şimdi yeni başlangıcın arifesindeler.
Bu kazanım demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin önünü açarak, bir soluk olarak sokakların gücüne güç katacak Gezi ruhuna yeni ivme kazandıracaktır.
Seçim süreci boyunca yapılan her türlü hukuksuzluk, saldırılar ve provokasyonlar işte bu korkunun sonucudur.
Korkunun ecele faydası yoktur.
Barajlar yıkılacak, BİZ’ler mecliste olacağız.
Paylaş