Festivalin Sloganı; EY ÖZGÜRLÜK

470

 54’üncü Uluslar arası Troia Festivali’ bilgilendirme programı Belediye Meclisi Toplantı Salonu’ndan açıklandı. Belediye Başkanı Ülgür Gökhan tarafından açıklanan program kapsamında festivalin 8-13 Ağustos tarihleri arasında yapılacağı belirtildi.  Festival programının açıklandığı toplantıda konuşan Başkan Gökhan ‘Lozan Barış Antlaşması Yıldönümü ile Basından Sansürün Kaldırılışı ve Basın Bayramı’ gibi gündemlere de değindi. Konuşmasının başında Lozan Barış Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümünü kutlayan Başkan Gökhan, antlaşmanın öneminin küçültülmeye çalışıldığını ifade ederek; “Sevr Antlaşması’ndan sonra Türk Milleti’nin, Mustafa Kemal Atatürk’ün vermiş olduğu mücadele, İstiklal ve Bağımsızlık Savaşı sonucunda Lozan’da, dönemin komutanlarından İsmet İnönü’nün önderliğinde ki Türk Heyeti’nin başarı ile sonuçlandırdığı barış antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Uluslararası tescili anlamı taşımaktadır” dedi. Sansürün Kaldırılışı ve Basın Bayramına değinen Gökhan, basın bayramını bayram olarak kutlamakta zorlandığını belirterek;  “Sansürün kaldırılışı yıldönümünde basının sansür altında olduğunu görüyorum. Yazdıklarından, düşüncelerinden dolayısı hapiste olan yüzlerce basın mensubu var. İddianame bile hazırlanmadan hapse atılan basın emekçileri var. Dolayısı ile burada mevcut iktidarın hoşlanmadığı haber yapıldığı noktada, bu haberi yapanlar, yazanlar ve gazete sahipleri büyük baskı altında oluyor” dedi. 54’üncü Troia Festivali programını açıklayan Başkan Gökhan, programın 8 Ağustos tarihinden başlayarak Çimenlik Kalesi başta olmak üzere, Özgürlük Parkı ve diğer açık alanlarda gerçekleştirileceğini belirtti. 13 Ağustos tarihinde sona erecek olan festivalin Barışın ve Özgürlüklerin kenti söylemini yinelemek adına bu yılki sloganının ‘Ey Özgülük’ olacağını belirterek; “Hiç kimseyi ötekileştirmeden, bizim gibi düşünmeyeni, konuşmayanı sevgi ve hoşgörü ile kucaklayabilirsek, onu dinleme nezaketi gösterebilirsek o zaman barışta olur, özgürlüklerden de bahsedebiliriz ve yaşamımıza anlam katmış oluruz. Yani, bir insanın düşünemiyor olmasını düşünemeyiz. Esas olanda düşünen ve kabiliyeti olan böyle bir varlığın, düşünmesini engelleyemediğimize göre, o zaman ifade özgürlüğünü de sağlamış oluruz. Dolayısı ile ifade etme özgürlüğü noktasında özgürlük çağrımızı yenilemek istedik ve bu senenin sloganı ‘Ey Özgürlük’” dedi. 


 
“Bu antlaşmanın önemini küçültmenin hiçbir manası yoktur”
54’üncü Troia Festivali program toplantısı bilgilendirme programında Lozan Antlaşması Yıldönümü dolayısı ile antlaşmayı kutlayan Başkan Gökhan konuşmasında ilk olarak;  “Bugün, iki önemli olayın yıldönümleri. Bunlardan bir tanesi ve bence en önemlisi varlığımızın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milletin varlığının belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın 94’üncü yıldönümü. Ne kadar Lozan Barış Antlaşması’nı küçültmeye çalışırlarsa çalışsınlar. Türkiye’nin bölünmesi ve parçalanmasını ön gören Sevr Ahlatlaşması’ndan sonra Türk Milleti’nin, Mustafa Kemal Atatürk’ün vermiş olduğu mücadele, İstiklal ve Bağımsızlık Savaşı sonucunda Lozan’da dönemin komutanlarından İsmet İnönü’nün önderliğinde ki Türk Heyeti’nin başarı ile sonuçlandırdığı barış antlaşması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararası tescili anlamı taşımaktadır. Lozan Barış Antlaşması sonucunda güçlü devletler, Türk Milleti’nin bu iradesine, Türk Ulusu’nun bu azmine ve mücadelesinin karşılığında bu hakkını ona vermek zorunda kalmıştır. Bugün bu barış antlaşması sonucunda topraklar üzerinde yaşamaya devam ediyorsak, bu antlaşmanın önemini küçültmenin hiçbir manası yoktur. Bu antlaşmanın yapılmasına sebep olanlar el üzerinde tutulmakta. Osmanlı İmparatorluğu’nu, Sevr antlaşması ile muhatap edenler, ondan öncekiler öne çıkartılmaya çalışılmakta, ama Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları büyük bir azimle ve ısrarla bu ülkenin kuruluşunun belgesi ola Lozan Barış Antlaşması’nı kötüleme çalışmalarını maalesef üzülerek izlemekteyiz. Bugünkü şartları düşündüğümüzde, yani 1924 Türkiye’sini düşündüğümüzde tüm ekonomik kaynaklarına el konulmuş, ordusu yorulmuş, birçok insanı kaybetmiş, yeteri kadar gücü olmayan, sınırlarını savunmakta zorlanan bir ülkenin güçlü emperyalist ülkelere karşı başkaldırı belgesidir. Bu bir inanç belgesidir, İstiklal Savaşı sırasında 1915 Çanakkale’den sonra, 1922 İstiklal Savaşları sonrasında büyük bir azim ile bu savaşı yaptıklarını biliyoruz. Lozan, onun tescil belgesidir. Bunun için Lozan’a saldıracaklarına, dedelerini örnek alsınlar, bizi bu hale getirenleri bir daha irdelesinler, ondan sonra konuşmaya hakları olabilir diye düşünüyorum” dedi.  
 
“İddianame bile hazırlanmadan hapse atılan basın emekçileri var”
 İkinci önemli gün olan ‘Basın Bayramı’nı ne yazık k,i bayram olarak göremediğini belirten Gökhan; “Bugünün ikinci önemli konularından bir tanesi ‘Basından Sansürün kaldırılışı ve Basın Bayramı.’  Ama bunu bayram olarak kutlamakta zorlanıyorsunuzdur diye düşünüyorum. Ben, şahsen zorlanıyorum.  Çünkü sansürün kaldırılışı yıldönümünde basının sansür altında olduğunu görüyorum. Yazdıklarından, düşüncelerinden dolayısı hapiste olan yüzlerce basın mensubu var. İddianame bile hazırlanmadan hapse atılan basın emekçileri var. Dolayısı ile burada mevcut iktidarın hoşlanmadığı haber yapıldığı noktada, bu haberi yapanlar, yazanlar ve gazete sahipleri büyük baskı altında oluyor. Burada sansürün kaldırılması noktasında maalesef sansürün geri geldiğini söylemek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Ben, her şeye rağmen halkın bilgilendirilmesi noktasında yoğun çaba sarf eden, emek veren siz değerli basın mensuplarının her şeye rağmen bu bayramı kutlamayı hak ettiğinizi düşünüyorum.  En kısa zamanda da bu sıkıntılardan kurtulup gerçekten halkın haber alma özgürlüğüne hiç kimseye intikal etmeden, yandaşlık yapmadan doğru haberleri yapan bir basını karşımızda olmasını diliyorum. Geneldeki uygulamalar için bunu söylüyorum. Çünkü iktidar yandaşı olan, hatta kendisi iktidar olmuş bir basının ülkenin huzur ve güvenliği için hiçbir katkı sağlamadığını biliyoruz Bundan da umutluyum” dedi. 
 
“Herkes Çanakkale’yi barışın ve özgürlüklerin kenti olarak biliyor”
Geçen yıl biliyorsunuz 15 Temmuz Darbe Kalkışması nedeni ile festivali gerçekleştiremediklerini açıklayan Gökhan;  “Sadece Selda Bağcan konseri ile demokrasimize olan bağlılığımızı uygulamıştık hem de darbe girişimini lanetlemiştik. Bu yıl festivalimizin 54’üncüsünü 9-13 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştireceğiz.  Biliyorsunuz önümüzdeki yılı ‘Troia Yılı’ olarak yaşayacağız. Bu festivali de onun bir başlangıcı olarak algılama durumundayız.  Bugün, Çanakkale’yi biliyorsunuz barışın ve özgürlüklerin kenti olarak sunuyoruz. Herkes Çanakkale’yi barışın ve özgürlüklerin kenti olarak biliyor. Bu bakımdan sanatsal etkinliklerin burada çok önemi var. Bir kentte barış ve özgürlük kavramı yayılsın istiyorsak, elbette sanat gibi evrensel değerlerden yararlanıp, bu kentin sokaklarına taşıyarak halkı bu anlamda hem bilinçlendirmek, hem de bu duyguyu paylaştırmamız gerekiyor. Burada biz barış, kardeşlik kültürü olarak en önemli misyonumuzu bu kente yüklüyoruz. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, bizim gibi düşünmeyeni, konuşmayanı sevgi ve hoşgörü ile kucaklayabilirsek, onu dinleme nezaketi gösterebilirsek o zaman barışta olur, özgürlüklerden de bahsedebiliriz ve yaşamımıza anlam katmış oluruz. Yani, bir insanın düşünemiyor olmasını düşünemeyiz. Esas olanda düşünen ve kabiliyeti olan böyle bir varlığın, düşünmesini engelleyemediğimize göre, o zaman ifade özgürlüğünü de sağlamış oluruz. Dolayısı ile ifade etme özgürlüğü noktasında özgürlük çağrımızı yenilemek istedik ve bu senenin sloganı ‘Ey Özgürlük.’ Herkesin düşüncesine saygı, hoşgörü” dedi. 
 
“Festivalimizin tüm karanlıkların içinden geçip bizleri aydınlatmasını diliyorum”
Konuşmasında son olarak festivalin herkesi aydınlatmasını dilediğini vurgulayan Gökhan; “Festivalimiz bu yıl birbirinden önemli ve alanında önemli işler yapmış, ses, tiyatro, dans sanatçıları ile gazeteci ve yazarları kentimizde ağırlayacağız. Festivalimizin tüm karanlıkların içinden geçip bizleri aydınlatmasını diliyorum. Dünya barışını güvercin gibi uçup bizlere umut dağıtmasını diliyorum. Bu yılda festival dolayısı ile çeşitli alanları kullanacağız. Başta Çimenlik Kalesi’ni, Özgürlük Parkı’nı, Anfi Tiyatroyu, Kordonu, Halk Bahçesini ve park alanlarını kullanacağız. 8 Ağustos’tan itibaren-9 Ağustos’ta Yasmin Levi Konseri ile festivalimiz başlayacak. Bu halkın parası ile yapıyor. Bunu saklamanın manası yok. Burada sanatçıların her biri son derece değerli sanatçılar. Bu sanatçıları getirdiğimizde, insanlar nasıl para vermeden, izlerim diyerek hareket etti. Çevre illerden insanlar gelmişti. İnsanlar bunları ücretsiz izleyecek. Biz, bunu insanlara verdiğimiz zaman adam başı 11 lira tutuyor. Bunları izletip mutlu oluyoruz. Kentlilerimize para verip gidemeyeceği, ya da çok para vermek zorunda kalmasından ziyade ücretsiz olarak bu hizmeti vereceğiz. 1 Milyon 150 Bin TL’ye bütün bu festivalin ‘ulaşım, sahne, sanatçı..’ gibi hepsinin bedeli bu” dedi.
(Eren Aşnaz)  
Paylaş