Troya Müzesi’nin açılmasının ardından Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen eserler buraya taşınmış ve yakın tarih modern mimari değer açısından önemli bir yeri olduğu belirtilen Arkeoloji Müzesi’nin akıbeti kamuoyunda merak uyandırmıştı. Mimar İsmail Erten Washington Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Özge Sade Mete tarafından, Çanakkale Arkeoloji Müzesi hakkında yapılan çalışmayı paylaşarak, müzeyle ilgili gazetemiz Çanakkale OLAY ve Dergimiz Troia’ya açıklamalarda bulunmuştu. Yapının 1970’li yılların sonunda, dönemin sayılı kadın mimarlarından Ayşe Erten Altaban tarafından tasarlandığını belirten Erten, yapının dış tasarımından, iç tasarımına ve içerisindeki mobilyalara kadar özenle tasarlandığını belirterek, özellikle vitrin ve mobilyaların korunmasındaki öneme vurgu yapmış, Erten; “Biz bu yapıları birkaç beton, birkaç tuğla, biraz badana sanıyoruz, maalesef. Halbuki yapılar kente ve kentliye değer katan, kimlik veren, bilinç yükselten, sosyal ve kültürel varlıklardır” ifadelerini kullanmıştı. İçindeki eserlerin taşınmasının ardından akıbeti kamuoyunda merakla beklenen müzenin dış cephesinin alüminyum kobal ile kaplandığı görüldü. Türkiye’deki sayıları 20-30’u bulan bu tür Kültür Bakanlığı’nın Arkeoloji Müzelerinden bir tanesi Çanakkale Arkeoloji Müzesi olduğunu belirterek; “Biz isterdik ki bu modern mimarlık simgesi yapı Çanakkale Koruma Kurulu Müdürlüğü tarafından incelemeye alınsın ve tescilli eski eser statüsünde tescillensin eski eser haline getirilsin. Böyle bir inceleme yapılıp yapılmadığını bilmiyorum ancak böyle bir talep olduğunu biliyorum” dedi. Aynı dönem içerisinde yapılmış, Adana Arkeoloji Müzesi’nin Adana Koruma Kurulu tarafında tescillendiğini ancak Çanakkale’de böyle bir tescillemeye gerek duyulmadığını belirten Erten, “Kültür Bakanlığı’na bağlı bir kurul yani Kültür Bakanlığı’nın bizzat kendisi bu kentin çok önemli modern mimarlık tarihinin başyapıtı sayılabilecek bir yapıyı korumadı-tescillemedi. Bir kere bunu tespit etmemiz lazım” dedi. Yapının müze mimarisine uygun, az pencereli inişli çıkışlı olan Bauhaus mimarlığından sıyrılma gayreti olan çok özel dış cephesi olan bir yer olduğunun altını çizen Erten; “Bu cepheye tutup ‘Alüminyum Kobal’ dediğimiz, renkli alüminyum cephe kaplanması ile bir kere bu cephe karakterini tamamen bu tadilatla yok etmişlerdir” dedi. İç mekanının 70’li yıllardaki mimarı tarafından çok özel tasarlanmış mobilyalara sahip olduğunu ifade eden Erten, Sosyal medyadaki çizimlerden görüldüğü kadarı buradaki mobilyaların atıldığını belirten mimar Erten; “Yeni bir konsept ve yeni bir alçıpan teknolojisi ve anlayışı ile yepyeni iç mekanı da o dönemin izlerini taşımayacak hale getirilmiştir” dedi.
“Bu yapı, Çanakkale’nin modern mimarlık tarihi açısından en önemli mimari yapılarından birisi”
Konuyla ilgili gazetemiz Çanakkale OLAY’a açıklamada bulunan mimar Erten; “Bu yapı, Çanakkale’nin modern mimarlık tarihi açısından en önemli mimari yapılarından birisi. 1960 yılların sonundan 1970’li yılların sonuna kadar olan Türkiye’deki sayıları 20-30’u bulan bu Kültür Bakanlığı’nın Arkeoloji Müzelerinden bir tanesi de Çanakkale Arkeoloji Müzesi. Geçenlerde gördüğüm Adana Arkeoloji Müzesi de önemli bir yapıdır. Biz isterdik ki bu modern mimarlık simgesi yapı, Çanakkale Koruma Kurulu Müdürlüğü tarafından incelemeye alınsın ve tescilli eski eser statüsünde tescillensin ve eski eser haline getirilsin. Böyle bir inceleme yapılıp yapılmadığını bilmiyorum ancak böyle bir talep olduğunu biliyorum. Koruma Kurulu böyle bir tescile gerek görmedi. Kültür Bakanlığı’na bağlı bir kurul, yani Kültür Bakanlığı’nın bizzat kendisi bu kentin çok önemli modern mimarlık tarihinin başyapıtı sayılabilecek bir yapıyı korumadı-tescillemedi. Bir kere bunu tespit etmemiz lazım” dedi.
“Adana’daki bir yapı tescilleniyor da Çanakkale’deki bir yapı neden tescillenmiyor?”
Bu kadar önemli bir yapının diğer illerde örnekleri olmasına rağmen Çanakkale’de tescillenmediğinin altını çizen mimar Erten; “Öncelikle şunu söyleyeyim. Adana Arkeoloji Müzesi, Adana Koruma Kurulu tarafından tescillendi. Önemli bir örnektir bu. Adana’daki bir yapı tescilleniyor da Çanakkale’deki bir yapı neden tescillenmiyor? Tescillenmemesinin sebebi koruma kurulları arasındaki nitelik veya bakış farkı olsa gerek. Dolayısı ile ikinci mesele olan biz korumayı beklerken, Kültür Bakanlığı tutuyor özellikle dış cephede ve iç mekânda yaptıkları tadilatlarla yapının mimari karakterini tamamen değiştiriyor. Bunu da hemen açalım. Dış cephe bu binada bürüt beton görüntülü çok özel bir cephedir. Yapı, müze mimarisine uygun, az pencereli inişli çıkışlı olan Bauhaus mimarlığından sıyrılma gayreti olan çok özel bir dış cephesi olan bir yerdir. Bu cepheye tutup ‘Alüminyum Kobal’ dediğimiz, renkli alüminyum cephe ile kaplayın. Bir kere bu cephe karakterini tamamen bu tadilatla yok etmişlerdir. İkincisi ise henüz içini görmesek de sosyal medyadaki çizimlerden gördüğümüz kadarı ile iç mekanı 70’li yıllardaki mimarı tarafından çok özel tasarlanmış mobilyalara sahiptir. Buradaki mobilyaları çatır çutur kırılıp atılmıştır. Yeni bir konsept ve yeni bir alçıpan teknolojisi ve anlayışı ile yepyeni iç mekanı da o dönemin izlerini taşımayacak hale getirilmiştir. Dolayısı ile hem içten hem dıştan mimari tarihi ve kimliği yok edilen bir mekanla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz” dedi.
“Bazı yapılar bugüne göre değerlendirilmez. Bugüne göre uyarlanır”
Tartışmanın; eskisinden daha mı iyi yoksa daha mı kötü olduğu tartışması olmadığı, bazı yapıların buna göre değerlendirilemeyeceğini belirten Erten; “Tartışılan üçüncü mesele şudur. Eskisinden daha mı iyi oldu, daha mı kötü oldu meselesi. Bazı yapılar bugüne göre değerlendirilmez. Bugüne göre yaşama göre uyarlanır. Ama esas olan bazı yapıların mutlaka geleceğe bir miras olarak bırakılmasıdır. 1970’lerde yapılan söz konusu bu bina bence 100 yıl sonra bile Çanakkale’nin modern mimarlık tarihi açısından en önemli yapı olarak miras bırakılması gereken bir nesne iken, bir bina iken, bir mimarlık değeri iken şu anda bunun bütün karakterini değiştirmek, ne kadar iyi olsa da doğru değildir. İyi ve kötü göreceli ama doğru ve yanlış… ! Bu tür koruma nezdinde baktığımızda doğru olmayan bir tadilat olduğunu altını ben çizmek isterim. Bunu, koruma ile ilgili bir mimarın görüşleri olarak 3 kategoride değerlendirebiliriz” dedi.
(Eren Aşnaz)