Enerji ve Tabi Kaynaklar eski Bakanı ve Başbakan eski Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer, Çan`da katıldığı iftar programında hem ülke hem de kente dair gelişmeleri değerlendirdi. Ülke ekonomisinden, iç ve dış siyasete, Gezi Parkı olaylarından ÇOMÜ`ye ve Çanakkale`ye ilişkin görüşlerini paylaşan Ersümer, AKP iktidarına sitemde de bulundu. “Gerek Türkiye genelinde gerekse Çanakkale özelinde, mevcut iktidarımız istisnaları var tabi, ama sanki Türkiye`de hayat 2002 yılında başlamış, 2002 yılından önce herhangi bir şey yapılmamış gibi davranıyor” diyen Ersümer, “Bu bir sitemse sitem. Ama sitemden daha ziyade bir hak aramadır. Bunları biz ifade etmezsek, kimsenin de söylemeye niyetleri yok. Temel atma törenleri var, bırakın davet etmeyi, vatandaş çağırıyor, allah razı olsun, muhtar arıyor, `ya niye gelmiyorsun?` diyor. Biz davet de almıyoruz, adımız, esamemiz de okunmuyor” şeklinde konuştu.
“AKP döneminde Çanakkale geriledi”
“Bu hizmetler halka mal oluyor, insanların gönlünde yer alıyor” diyen Ersümer, “2002 yılında Türkiye`de iller arası yatarımlarda Çanakkale 12`nci sırada. Hangi iller var? İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Gaziantep, Eskişehir, Mersin, Muğla, Maraş. Bu sıralama il başına düşen yatınım bazında bir sıralama. Nüfus bazında falan değil. Nüfus bazına bakarsanız 2002 yılında Çanakkale, birinci sırada. Türkiye`nin yıldızı. Şimdi 2012 ve 2013`e bakıyoruz. Çanakkale 10 yılda 36`ıncı sıraya düşmüş. Yani üç misli geriye düşmüş. Arkadan Köydes yatırımları var biliyorsunuz, burada da 59`uncu sırada. Bu durumun hükümetimizin Çanakkale`ye bakışının bir eseri olarak görüyorum” ifadelerini kullandı.
“ÇOMÜ yönetiminin aklı karışık”
ÇOMÜ ile ilgili değerlendirmede de bulunan Ersümer, üniversiteye yönelik kendi dönemlerindeki yatırımlarla ilgili bilgi vererek, 2002`den önce ÇOMÜ`ye sahip çıkılmadığı yönündeki eleştirileri kabul etmediğini söyledi. “Bizim yaptıklarımız sahip çıkmak değil de nedir?” diyen Ersümer, “Biz üniversiteye sahip çıkmadık! Biz şuna sahip çıkmadık; bizim idarecilerimiz sadece eğitim ile iştigal ediyorlardı, eğitime mesai harcıyorlardı. Onların bizim sahip çıkmamıza ihtiyacı yoktu. Biz onlara sahip çıkmadık. Ama bugünkü üniversite idarecilerimize bakıyoruz akıl karışıklığı yaşıyorlar. Bir elleri siyasette, bir illeri basında bir elleri üniversitenin içinde, umarız bu akıl karışıklığından bir an önce kurtulurlar” şeklinde ifade etti
işte Ersümer`in o konuşması;
“Türkiye borçlardan kurtulmalı”
“Hepinizin bildiği gibi politikayı ekonomiden, sosyal hayattan ayrı düşünmek mümkün değildir. Hepsi bir arada düşünülen, bir arada yürütülen işlemlerdir” diyen Ersümer, “Hepsinin birbirinden girdisi, çıktısı olur. Ekonomi dediğimizde iç borç, dış borç, cari açık, hane halkı borcu, özel sektörün borcu, işsizlik, özelleştirme ve yatırımları düşünmeliyiz. Geçtiğimiz günlerde hepimiz sevindik, içimiz ferahladı. Artık bu İMF belasından kurtulduk. İMF`ye olan borçlar ödenmiş oldu. Ama insan arzu ediyor ki bütün borçlarımız ödenebilse. Maalesef dev gibi büyüyen bir dışborç ie karşı karşıyayız. Yani 80 yılda, 2002`ye kadar bütün hükümetler, 129 milyar dolar dış borç yapmış. Şu geçen on yıllık süre içinde biz bunu hemen hemen üçe katlamışız; 337 milyar dolara ulaşmış. Özel sektörün 43 milyar dolar olan borcu, 227 milyara yükselmiş. Tabi bugünlerde kredi kartlarını kullanmamamız öneriliyor, doğrudur. Biz millet olarak kredi kartlarını bir ödeme aracı olarak değil adeta borçlanma aracı olarak kullanır hale geldik. Oraya baktığımızda, yani hane halkı borcuna baktığımızda da 6 milyar TL`ymiş 2002 yılında, şimdi 38 kat artmış; 225 milyar TL`ye ulaşmış. Hepimiz kullanıyoruz bu kredi kartlarını ama, bu 225 milyar TL`ye ulaşan bu dev gibi borçtan nasıl kurtuluruz onu da bilemiyoruz. Cari açık Türkiye`nin önemli bir karadeliğidir. Kapatılması konusunda yapılacak çok şey olmasına rağmen, pek fazla bir şey de yok gibi gözüküyor” ifadelerini kullandı.
Hem madencilik hem çevre!
Ersümer, madencilik ve çevre konusunda “Geçen yıl demişim ki; `bu cari açığı kapatılması konusunda, ya petrol çıkarmamız lazım, ya altın bulmamız lazım` demişim. Şimdi kayagazı arıyoruz. O da önemli. İnşallah kayagazını buluruz. Ama tabi benim bu lafımdan madenciler, `işte bak sayın Ersümer altını işaret ediyor` diyebilirler. Doğrudur, biz yer altında duran altınlarımızı bırakacak halimiz yok. Ama bunları çıkarırken de çevreyi ihmal etmememiz lazım. Çanakkale`de de bu altın lobisi ile çevreciler arasında ciddi bir sürtüşme var. Ben o haksız bu haksızdır diye bir ayrım yapacak durumda değilim. Ben kısaca şunu söylemek istiyorum. Bizim bıraktığımızda maden kanunu, mezarlıklarda, avlaklarda, sulak alanlarda, meskun mahallerde madencilik yapmak yasaktı. Daha sonra madencilik kanununa bir hüküm eklendi. `Bu alanlarda madencilik yapılabilir, bakanlar kurulunun iznine bağlıdır` dendi. Şimdi bakanlar kurulumuzun verdiği izinle bu işler yapılabiliyor. Altın madeni var ve orada duruyorsa, onu biz çıkaramıyorsak, o madene de yazık, Türkiye`ye de yazık. Ama o madeni çıkarırken çevreye de kıyıyorsak o çevreye de yazık” dedi.
İhracatta ithalatta rekor kırdı!
“İhracatımız geçen yıl rekor kırdı” diyen Ersümer, ithalatla birlikte bakıldığında dış ticaretin büyük bir açık verdiğini ifade etti. Ersemir, “152 milyon dolarlık ihracat yaptık, hepimiz sevindik. Çünkü ihracat yapıldıkça Türkiye rahatlıyor. Ama hemen sevincimizi kursağımızda bırakacağımız başka bir husus, 236 milyar dolarlık da ithalat yaptık. Yani bizim dış ticaretimiz 84 milyar dolarlık bir açık verdi. Bu açığı kapatabilmemiz için üretim yapmamız lazım, ihracat yapmamız lazım. Tabi asıl haneleri yakan önemli bir husus işsizliktir. Tam bir baş belasıdır. İşsiz oğlu, kızı veya damadı olan aileler bunu çok iyi bilirler. Bunun halledilebilmesi için de işte Türkiye`deki kalkınma hamlesi. Gerçekten, hükümetimiz bu konuyla ilgili ciddi tedbirler alıyor. Ancak, yüzde 10 ile yüzde 8`lik bir rakam arasında gidip geliyor. Bu işsizliğin bir an önce ortadan kaldırılması lazım. İşsizliği yaratan ama gözardı edilen bazı hususlar da var. Özellikle, özelleştirme gibi. Umarım bundan sonra yapılacak özelleştirmelerde de bu işsiz ordusunun yaratılmaması konusunda dikkatli davranılır” dedi.
“Demokrasiyi yaşama, özgürlükleri yaşamaktır”
Ersümer, demokrasi, özgürlükler ve Gezi Parkı olayları ile ilgili de görüşlerini paylaştı. Ersümer, bir husumet doğduğunu bunun da bir an önce çözülmesi gerektiğini ifade ederek, “Demokrasi insan fıtratına en uygun idare şeklidir. Demokrasiyi yaşamak özgürlükleri yaşamak demektir. İnsanların özgürlükleri engellendikçe demokratik talepleri çoğalıyor. Çağdaş demokrasilerde insan herşeyin önünde değerlendirilir. Bireyler de beğenmediklerini, uygulamada karşı olduklarını, yasal sınırları içinde demokratik tepkilerini dile getirmektedir. Bizde de yaşandı. Gezi olaylarını kastetmek istiyorum. Şimdi hükümetlere düşen bu tepkileri ortadan kaldıracak, bu haklı tepkilere kulak verecek, tedbirleri almak zorunda. Şimdi son günlerde gözaltına alınmalar var. Birçok yazarımız bunu bir `cadı avı` gibi değerlendiriyor. Adeta bir husumet doğdu. Yani bu husumetin sebebini ben anlamakta zorlanıyorum. Ümit ederim bu husumet bir an önce kalkar. Çünkü orada 80 sonra doğan gençlerin başlattığı bir hareket var. benim oğlum da 1983 doğumlu. Benim onun yanında çok siyaset konuşamıyordum, ya ordayı terk ediyordu ya da `baba boşver` falan diyordu. Ama şimdi bakıyorum benim oğlum, emin olan Gezi olayları ile birlikte en az benim kadar, hatta benden daha fazla değerlendirmeye başlamış. Bunda bir kötülük yok. Çünkü içlerinde bir kötülük yok. Şu var birileri bu gençlerin içten taleplerini bir yerlere kanalize etmek isteyebilir. Onu hükümet bilir ama bunun ayrımını iyi yapmak lazım. Bunun ayrımını yapabilmek için de önce bir nefes alıp bir daha bakmak lazım diye düşünüyorum” dedi.
“2014-2015 seçimleri ülke geleceği için önemli”
Ersümer, 2014-2015 seçimlerinin önemine değinerek, “Şimdi mecliste bir anayasa değişikliği yapılıyor. Türkiye`nin bu anayasa değişikliğinden beklentileri var. Türkiye`deki ekonominin var, siyasi partilerin var, vatandaşların var. Bir şekilde bir mutabakat sağlanarak bu anayasa değişikliğinin yapılmasını istiyoruz. Yoksa yine bu mutabakat sağlanmaz, yine referandumlar olursa umduğumuzu bulabilecğimizi zannetmiyorum. Türkiye 2014 yılında iki seçim yapacak, bir de 2015`te bir seçim yapacak. Bütün bu seçimler Türkiye`nin geleceği bakımından çok önemli. Bu anayasada yapılacak değişiklikler, bu seçimleri de etkileyecek mahiyette değişikliklerdir. Bu sürecin çok iyi yönetilmesi gerekiyor. Bir mutabakat olursa başkanlık seçimini de getirmek mümkün olacak. Bir uyum içinde çalışma sağlansın. Tabiki sayın başbakanın başkanlık isteğini haklı ve doğru buluyorum. Ben daha önce de söylemiştim. Rahmetli Turgut Özal`ın Anavatan Partisi`ni, Süleyman Demirel`in Doğru Yol Partisi`ni gördükten sonra, her iki liderin partisi de bu iki lider Cumhurbaşkanlığı yaparken maalesef eridi. Sanırım sayın başbakanımız da bu durumu görüyor, partili cumhurbaşkanı olmak istiyor. Bu istek de doğaldır. Tabi, bu başkanlık sisteminin, yani yönetimde adeleti, tarafsızlığı, demokrasiden vazgeçmemek konusunda hepimizin ikna edilmesi lazım. Tek adamlık istemiyoruz, milli şeflik istemiyoruz ve hatta diktatörlük çizgisinin aşılmayacağı konusunda yasal teminatlar verilmesi lazım. Seçim bu, neticede halkın seçeceği bir başkan olacak” dedi.
ÇOMÜ`ye de değindi
“B
iz görev dönemimizde Çanakkale`de de bir takım güzel işler yapma çabası içinde olduk. Tam bir yatırım seferberliği başlattık” diyen Ersümer, “Köyden ilçeye, ilçeden ile bütün Çanakkale`de her noktada iyi işler yapma çabası içinde olduk. Ulaşım, enerji, sağlık, eğitim, bütün sektörlerde çok önemli yatırımlar yaptık” diyerek ÇOMÜ ile ilgili değerlendirmede de bulundu. Ersümer, “Bizim dönemimizde üniversiteye, bütçe dışı, ek ödenekler derken ciddi yatırımlar yaptık. İnşaatlarını başlattık bitirdik yurtlar açtık, fakülte binaları açtık, bir lira bedel ile Dardanos Yerleşkesi`ni üniversiteye devrettik. Yine sembolik bir bedel ile tekel binasını üniversiteye devrettik. Daha da önemlisi Çanakkale`ye tıp fakültesi mi olur? Seslerinin yükseldiği bir ortamda altında imzam olan bakanlar kurulu kararı ile tıp fakültesini kurduk. Şuanda bölgeye hizmet ediyor. Geçtiğimiz günlerde Çanakkale basınında okudum. Bir sayın milletvekilimiz `2002 yılına kadar üniversiteye sahip çıkılmamıştır, 2002`den sonra biz üniversiteye sahip çıktık` diyor. Bizim bu yaptıklarımız üniversiteye sahip çıkmak değildir de nedir? Biz üniversiteye sahip çıkmadık! Biz şuna sahip çıkmadık; bizim idarecilerimiz sadece eğitim ile iştigal ediyorlardı, eğitime mesai harcıyorlardı. Onların bizim sahip çıkmamıza ihtiyacı yoktu. Biz onlara sahip çıkmadık. Ama bugündü üniversite idarecilerimize bakıyoruz akıl karışıklığı yaşıyorlar. Bir elleri siyasette, bir illeri basında bir elleri üniversitenin içinde, umarız bu akıl karışıklığından bir an önce kurtulurlar” dedi.
Çan Termik Santrali`nin özelleştirilmesi
Çan Termik Santrali`ni “Cumhuriyet tarihinde Çanakkale`de en önemli yatırım” olarak değerlendiren Ersemir, “400 milyon dolar bir yatırım ile gerçekleşmiş bir santraldir. Yılda Çanakkale`ye 108 milyon TL sağlıyor. Ayda 9 milyon tl, günde de üçyüz bir TL`lik iş hacmi sağlayan bir tesis. Şimdi duyuyoruz ki bu santralimiz de özelleştirme kapsamında satıştaymış. Biz özelleştirmeden Çanakkale olarak çok çektik. Küçücük Çanakkale`mizde petkim fabrikamız satıldı, şarap-kanyak fabrikamız satıldı. Yani özelliştirmelerden ciddi silleler yedik. İnşallah bu santral satışını hükümetimiz bir kez daha gözden geçirir diye diliyoruz” dedi.
“10 yıldır Çanakkale`de neler oldu?”
“10 yıldır Çanakkale`de neler oldu?” diyerek kent genelinde önceki dönemden kalan ve AKP iktidarı döneminde tamamlanan ve tamamlanamayan yatırımlara da değinen Ersümer, “Biz 18 tane tarımsal sulamasını planladığımız köy bırakmaşız. Bu 18 köyün hiçbirine tarımsal sulama yapılmamış. Yani 62 köyün üzerine bir 63`üncü eklenmemiş. Yapılanlar da Ayvacık, Umurbey, Taşoluk, Bayramdere, Akçin, Ayıkdere barajları bitirilmiş, bulama inşaatları devam ediyor. Yenice/Çınar, Bayramiç/Örenli, Yenice/Kayatepe, Biga/Hacıpehlivanlı, Çan/Karakoca, Yenice/Hamdibey göletleri bitirilmiş, sulama inşaatları devam ediyor. Çan/Altıkulaç ve Lapseki/Beybaşlı göletlerimizde de hem gölet hem sulama inşaatları devam ediyor. 10 yıl oldukça uzun bir süre, önemli bir zaman dilimi ama gecikmeli de olsa bu bitirilen işler Çanakkale`nin işleridir. Emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bir de davetim var mevcut arkadaşlara, Çanakkale`de planlamasını yaptığımız tek bir baraj vardı, Yenice/Aşağıçavuş barajı, inşallah barajın bir an önce yapımını sağlarlar. Neticede son kalan barajı da biz yaptık diyebilirler. Bu bir davet. Planlamasını yaptığımız işlerden bir kısmı da 2012 yılında ihale edilmiş” dedi.
“Sitemse sitem”
Ersümer, konuşmasında Çanakkale`nin 10 yılda geldiği noktayı rakamlarla anlattı. Ersümer, “Gerek Türkiye genelinde gerekse Çanakkale özelinde, mevcut iktidarımız istisnaları var tabi, ama sanki Türkiye`de hayat 2002 yılında başlamış, 2002 yılından önce herhangi birşey yapılmamış gibi davranıyor” dedi. Ersümer, “Bu bir sitemse sitem. Ama sitemden daha ziyade bir hak aramadır. Bunları biz ifade etmezsek, kimsenin de söylemeye niyetleri yok. Temel atma törenleri var, bırakın davet etmeyi, vatandaş çağırıyor, allah razı olsun, muhtar arıyor, `ya niye gelmiyorsun?` diyor. Biz davet de almıyoruz, adımız, esamemiz de okunmuyor. Sonuçta şu da söylenmiyor; `buraya hizmeti geçenlerden allah razı olsun.` Biz o kapsama gireriz ama o kadarı da söylenmiyor. Bu hizmetler halka mal oluyor, insanların gönlünde yer alıyor. 2002 yılında Türkiye`de iller arası yatarımlarda Çanakkale 12`nci sırada. Hangi iller var? İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Gaziantep, Eskişehir, Mersin, Muğla, Maraş. Bu sıralama il başına düşen yatınım bazında bir sıralama. Nüfus bazında falan değil. Nüfus bazına bakarsanız 2002 yılında Çanakkale birinci sırada. Türkiye`nin yıldızı. Şimdi 2012 ve 2013`e bakıyoruz. Çanakkale 10 yılda 36`ıncı sıraya düşmüş. Yani üç misli geriye düşmüş. Arkadan Köydes yatırımları var biliyorsunuz, burada da 59`uncu sırada. Bu durumun hükümetimizin Çanakkale`ye bakışının bir eseri olarak görüyorum. Yahut da Çanakkalelilerin hükümetimizi baktıramamalarının bir sonucudur diye düşünüyorum. İnşallah önümüzdeki senelerde Çanakkaleliler olarak bir araya geliriz ve hükümetimizin Çanakkale`ye bakışını yine 10`uncu sıralara yükseltiriz. Geçtiğimiz günlerde sayın bakan geldi. Çanakkalelilere 32 müjde ile geldiğini söyledi. `Çanakkale Çanakkale olalı, böyle müjdeler görmedi` dedi. 610 milyon TL`lik bir yatırım paketinden bahsetti. Ümitle bekliyoruz, sayın bakanımıza son derece güveniyoruz. 32 kalemi görmek istiyoruz, 610 milyon TL`nin paylaşılmasını tespit etmek istiyoruz” şeklinde konuştu.