Yaz ayları içerisinde yaşanan ekonomik sıkıntı, vatandaşı ve esnafı son derece zor duruma soktu. Vatandaşlar, geçim sıkıntısını her fırsatta dile getirerek, bu sorunların çözülmesi noktasında görüşlerini bildiriyorlar. Son olarak Tüm Emekli Sen Çanakkale Şubesi, ekonomik kriz ile ilgili basın açıklaması düzenledi. Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen basın açıklamasına Tüm Emekli Sen Yönetici ve üyelerinin yanı sıra, CHP İl Başkanı İsmet Güneşhan, Merkez İlçe Başkanı Ali Uyanık ile çok sayıda sendika ve STK temsilcisi de destek verdi. Tüm Emekli Sen Şube Başkanı Emin Ergun tarafında yapılan açıklamada krizin faturasının emekli ve emekçilerden çıkartılmaya çalışıldığı belirtildi. Ergun açıklamasında; “Emekliler olarak, son 15 yılın en yüksek enflasyonuna karşı eriyen ücretlerdeki fark acilen telafi edilmelidir. Vergideki adaletsizlik giderilmeli, partili/yandaş patronların ana parasını ve vergi borcunu sıfırlayan kararlar derhal iptal edilmelidir. Ülkedeki OHAL’in devamı niteliğinde ve mülki idarecilere verilen yetkiler iptal edilerek, hukuk ve demokrasi tesis edilmelidir. Savaş tamtamlarıyla halk uyutularak krizin faturası emekçilere çıkarılmamalıdır. Saray rejiminin devasa bütçesi, örtülü ödenek ve kanun dışı kaynak derhal durdurulmalıdır. Tekrar haykırıyoruz, bu krizi biz yaratmadık. Krizi kim yarattıysa faturasını da o kesim ve gruplar ödesin” dedi.
“Kriz ‘Milli Dava’ demekle açıklanamaz”
Krizin bir dava olarak gösterilerek aşılamayacağını belirten Ergun; “Ülkede tüm kesimler, pahalılık ve zamlar altında imin inim inlerken mevcut hükümetin başı, ülkede ‘kriz yok, spekülasyon var’ derken, sorunun ne kadar ciddiye alındığını göstermektedir. Bu krizi, sadece ‘dolar krizi, rahip krizi ya da dış güçlerin tezgahı’ demekle tanımlanan ve bu konuda ‘Milli Dava’ demekle açıklanamaz. Olsa olsa yasağı savmak ve geçici olarak süre kazanıp iktidarlarını sürdürmekten öteye geçemeyecektir. Meselenin özü, tamamen diş finansmana bağlı, üretime değil borçlanmayı esas alan, ranta ve betona dayalı, dışa bağımlı bir ekonomik modeldir. Dolayısıyla dış kaynakların eskisi kadar ucuz ve sürekli olmaması nedeniyle bu noktaya gelindi. Asıl sorun, uluslararası konjonktür uygunken, yani döviz ucuz ve faizler daha düşükken altına girilen büyük borçlardır. Bu borç, emekçi kesimin borcu değil, borç borçlanan yüzde 1’lik kesimin borcudur ve onlar ödemelidir. Gelirlerin paylaşımında, adalette ve eşit yurttaşlık konusunda aynı gemide bulunmuyoruz ama nedense kriz ve borç ödeme konusunda ayni gemide bulunduğumuz ısrarla söylenmekte ve bunun milli mesele olduğu için hep beraber göğüslemek gerektiği vurgulanmaktadır. Emekli ve emekçiler olarak bunlara inanmıyoruz ve bu söylemlere karnımız toktur” dedi.
“Ejder meyveleriyle partiler düzenlenmekte”
Ergun açıklamasının devamında; “Diğer taraftan, halka kemer sıkma önerileri yapılırken saray ve çevresi ihtişamlı yaşamını her alanda sürdürmekte, yeni vip uçaklar almaktansa, kokteyllerinde ismini dahi bilmediğimiz Ejder meyveleriyle partiler düzenlenmekte, tüm kamu kaynaklarının toplandığı varlık fonuna Cumhurbaşkanı kendince atanmakta yardımcılığına da damadı getirilmektedir. Böyle bir uygulamanın bırakın Türkiye’de olmasını, Afrika ülkelerinde bile yoktur. Tasarruf yapılacaksa önce devletin rantabl olmayan (Kanal Istanbul vb.) Yatırımlarından başlamak lazım ve bir an önce bunların durdurulması gerektiğini anlamaları gerekir. Saray, ‘burası Türkiye’dir’ deyip AVM’lerin kiralarını liraya çevirmesini isterken, yabancı firmalarla köprü, havaalanı, Şehir Hastaneleri vb. büyük yatırımlar garanti kotasıyla döviz üzerinden olduğu halde yabancı firmalara bu konuda en ufak bir uyar bile yapılmamaktadır. Gece yarısı kamu bankalarının döviz kurunu düşürüp dövizlerin kimlere ve ne kadar satıldığı konusu ile ilgili herhangi bir açıklama bugüne kadar yapılamadı. Ayrıca bu kriz döneminde milyon seviyesinde hangi firma ve kişilerin döviz aldığı, açıklanması gereken noktadır” ifadelerini kullandı.
“Örtülü ödenek ve kanun dışı kaynak derhal durdurulmalıdır”
Son olarak krizi faturasının halka çıkartılmak istendiğini belirten Ergun; “24 Haziran seçimlerinden sonra tek adam yönetimi hayatın her alanına müdahale etmekte ve AKP kadroları ve dinci cemaatler, kamu kurum ve kuruluşlarını savaş ganimetiymiş gibi parsellemekte, kamu taşınmazlarını ‘kamu yararına’ bahanesiyle 49 yıllığına kiraya vermektedir. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığında, eğitim tamamen cemaatlere bırakılmış durumdadır. Sırf öğrenciler, İmam Hatiplere kaydolsun diye, olmadık yöntemler ve numaralar çevrilmektedir. Yılbaşından bu yana liranın dolar karşısındaki kaybı yüzde 61 civarındadır, yılsonuna kadar nerede duracağı da belli değildir. Su anda resmi enflasyon yüzde 24 civarındadır, ama mutfaktaki enflasyon yüzde 40-50 civarındadır, ücretlerimiz günden güne erimektedir. Ağustos 2018 itibariyle açlık sınırı bin 812 lira, yoksulluk sınırı 6 bin 050 lira, tek kişinin geçimi için de 2 bin 225 lira gerekmektedir. Bu tabloda görüleceği gibi 13 milyon 300 bin emeklinin tamamına yakını ve asgari ücret alanların tamamı açlık sınırının altındadır. Bu şartlar altında yaşamını ikame etmeye çalınan insanlar sorunların altında ezilmekte ve çareyi kendini yakmakta ve intihar etmektedir. 2017 yılında gerçekleşen 3 bin 69 intihardan 223 ünün ‘geçim sıkıntısından kaynaklandığı görülmüştür. İflas eden ve konkordato ilan eden binlerce firma yasaklar nedeniyle açıklama bile yapamamaktadır. Ağustos 2018 de 954 işyeri kapanmıştır, 8 ayda kapanan işyeri sayısı 7 bin 877’dir. Günde ortalama 31 işyeri kapanmaktadır. Bu şartlar altında, tüm emek ve demokrasi güçlerini krizi yaratanların krizin faturasını emekçilere, ezilenlere ve emeklilere çıkarma girişimlerine ve saldırılarına karşı hızla harekete geçmeye, birlikte mücadele yürütmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz. Emekliler olarak, son 15 yılın en yüksek enflasyonuna karşı eriyen ücretlerdeki fark acilen telafi edilmelidir. Vergideki adaletsizlik giderilmeli, partili/yandaş patronların ana parasını ve vergi borcunu sıfırlayan kararlar derhal iptal edilmelidir. Ülkedeki OHAL’in devamı niteliğinde ve mülki idarecilere verilen yetkiler iptal edilerek, hukuk ve demokrasi tesis edilmelidir. Savaş tamtamlarıyla halk uyutularak krizin faturası emekçilere çıkarılmamalıdır. Saray rejiminin devasa bütçesi, örtülü ödenek ve kanun dışı kaynak derhal durdurulmalıdır. Tekrar haykırıyoruz, bu krizi biz yaratmadık. Krizi kim yarattıysa faturasını da o kesim ve gruplar ödesin” dedi. (Baykal Sağlam)