Anma etkinliğine katılan gençlerin heyecanı, Erdal Eren’in mücadeleci kimliğine, kararlılığına, fedakarlığına duydukları saygı, bir gençlik önderi olarak kendilerine rehber almaları konusundaki duyguları belirgin olarak etkinlikte öne çıkmıştı.
Erdal Eren’in genç yaşta almış olduğu sorumluk,işçi sınıfı mücadelesinin genç bir neferi olarak sürdürdüğü onurlu mücadelesi şimdi genç kardeşlerimize rehberlik yapıyor.
Anma etkinliğine katılan gençlerin yansıttığı, tam da bu noktayı içermekteydi,
onları izlerken bir an üniversite yıllarıma gittim.
Erdal Eren, hukuk ayaklar altına alınarak idam cezasına çarptırıldıktan sonra; yaygın bir şekilde özellikle öğrenci gençliğin katılımı ile sürdürülen “Erdal Eren idam edilemez” kampanyasını hatırladım.
Yoğun baskıların olduğu, güvenlik güçlerinin göz açtırmadığı, darbenin azgın saldırıları altında gençlik, her türlü fedakarlığı yaparak bu talebe sahip çıkmış okullarda , fabrika önlerinde ,duraklarda otobüslerde kahvehanelerde bu talebi halka mal etmek için yaygın bir propaganda faaliyetinin sürdürüldüğü günlerdi.
Erdal Eren’e verilen idam cezası, gençliğin faşist askeri darbeye karşı öfkesini bir kat daha arttırmıştı.
Her türlü gösteri ve propaganda faaliyetinin askıya alındığı azgın darbe koşullarında gençlik oldukça güçlü kitlesel, protestolar organize ettikçe faşist askeri darbe adeta çıldırıyordu.
Erdal Eren’in devrimci, kararlılığı ve fedakarlığı o günün gençlik mücadelesinde maddi bir olgu olarak ete kemiğe bürünmüştü.
Üniversite yıllarında o günleri yaşayan biri olarak bugün 33 yıl sonra gençliğin yine aynı duygu ve kararlılık içersinde olduğunu görmek; bir an olsun beni de gençleştirdi.
Onların bu heyecanı, kararlılığı bir dinamizm kaynağı olarak iş ekmek özgürlük mücadelesini her geçen gün daha da ileriye götürecek.
Gençler, gelecek için sürdürdükleri mücadele kapsamında Erdal Eren’in anısını yaşatıyorlar.
O gün Erdal’ı asanlar bugün gezi mücadelesinde gençlere saldırarak 7 gencimizi katledenler; karşılarında her gün daha da çoğalmış, mücadelesi büyümüş binlerce Erdal bulacaklar, bu tarihin kaçınılmaz bir gerçeğidir.
Mevsimin ilk karında Van’ı düşünmek
Geçen hafta mevsimin ilk karı yağdı, aynı zamanda soğuk bir hafta geçirdik.
Yağan kar ile birlikte, ilk aklıma gelen Van’daki depremzedelerin, konteynırlardaki dramı oldu.
Bir annenin çocuklarımızı nefeslerimizle ısıtıyoruz sözü kulaklarımda çınladı.
Elektriklerinin bile kesildiği konteynırlarda Van’ın şiddetli soğuğunda yaşamlarını sürdürmek zorunda olan vatandaşlarımızın durumunu düşündükçe; aklıma “güçlenen ekonomi, büyüyen Türkiye” üzerinden yapılan propagandalar geldi.
Barınma hakkı gibi temel bir hakkın, siyasal irade tarafından nasıl da umursanmadığını bir kez daha yaşıyoruz, şatafatlı sözler ile sürdürülen propagandalar eşliğinde.
İnsanlığın ayaklar altına alındığı koşullarda yaşamını sürdürmek zorunda olan yoksul Vanlı vatandaşlarımızın dramını her kar yağışında hatırlamak istemiyorum.
Simit üzerinden standart yaratan bu siyasal iktidarın halka vereceği artık bir şey kalmamıştır.
Doğal gaz kesintilerinden elektrik kesintilerine kadar uzanan yanlış politikaların sonuçları artık gizlenemez bir gerçek olarak kapitalist sistemin yöneticileri ve siyasal erk için çanların çaldığının göstergesidir.
Her şey yolunda şeklindeki söylevler artık mevcut sistemin çarpıklıklarını örtmeye yetmiyor.
Bu durumun çok doğal olarak siyasal dengelerde bir yansıması olacaktır.