Atatürkçü Düşünce Derneği Çanakkale Şubesi tarafından Köy Enstitüleri`nin kuruluşunun 82`inci yıl dönümü dolayısı ile açıklama yapıldı. Açıklamada; "1683`den beri geriliyorduk. Afrika`dan, Orta Doğu`dan, Kafkaslar`dan çekildik. 1877-1878 93 Harbi, 1911 Trablusgarp, 1912 Balkan, 1914-1918 1. Dünya Savaşı yenilgileri ardından emperyalist işgallerle Anadolu`nun ortasına sıkıştırıldık. İdam fermanımız Sevr boynumuza asıldı. Yok edilmek üzereydik. Atatürk önderliğinde, Ulusal Bağımsızlık Savaşı ile bir vatan kurtardık, bir Cumhuriyet kurduk. Kurduk ama; yanmış yıkılmış bir ülke, gırtlağa kadar borç, yoksul, eğitimsiz, perişan bir ulus ile baş başa kalmıştık. Tek bir fabrika bacası tütmüyordu. Yol geçilmez, su içilmez, toprak ekilmez, sıla ulaşılmazdı. Ekmeklik un, bebenin altına sarılacak bez, çaya atılacak şeker, duvara çakılacak çivi yoktu. En iyi yetişmiş evlatlar savaş meydanlarında kalmıştı. Halkın yarısı salgın hastalıkların pençesinde inim inim inliyordu. Aşı, ilaç Kaf Dağ`ının ardındaydı. Ulusu doyurmak, tarımı, hayvancılığı canlandırmak, üretim tesisleri kurmak, sermaye, işçi, uzman bulmak şart, bütün bunları yenilgiyi hazmedememiş emperyalistlerin engellemelerine rağmen yapmak, zor işti. Daha zoru ise, cahil bırakılmış, 12 yıl aralıksız savaşlarla yorulmuş milleti ayağa kaldırmaktı. Ayağa kaldırmak için, eğitmek, bilinçlendirmek gerekiyordu. Gerekiyordu da; Cumhuriyet ilan edildiğinde, ilkokuldan üniversiteye toplam öğrenci sayısı 347 bin 821 ile nüfusun % 2,8`i, okur-yazar oranı ise sadece yüzde 3,5 idi (Erkeklerde % 7, kadınlarda % 0,4)" denildi.
Açıklamada devamla; "Bu çok acil Eğitim(sizlik) sorununda adım atmak yakıcı bir konuydu. Bunun için başvurulan Millet Mektepleri kısa vadeli bir çözümdü. Esas cehalet, okulların hemen hiç bulunmadığı, halkın % 85`inin yaşadığı kırsal kesimde yuvalanmıştı. Köylerde ne okul, ne de gönderilecek öğretmen vardı. Çaresizliğe mucize çözüm, dünyada eşi benzeri olmayan Köy Enstitüleri ile geldi. Tamamen bize özgü, yerli ve milliydi. Sonraki yıllarda sanayileşme modelinin sloganı olacak "fabrika yapan fabrika" öncülü olarak "okul yapan okullar" açılacaktı. Köylerden gelen ilkokulu bitirmiş yoksul köy çocukları, doğru bir modelle hem bilimsel bilgilerle, edebiyat ve sanatla, hem de köylünün gereksinimi olan tarım, hayvancılık, sağlık, demircilik, inşaat, marangozluk gibi pratik bilgilerle donatılıyordu. Her öğrencinin yılda 25 dünya klasiği roman okuması, bir enstrüman çalması zorunluydu. Savaştepe Köy Enstitüsü kümes nöbetçisi öğrenci Hatice Kolukısa`nın azık çantasından ekmek, peynir ve Sofokles`in Antigone`si çıkıyordu... Mezun olan kızlı erkekli bu öğretmen ordusu; ellerine verilen tahta bavullardaki araç gereçleriyle gittikleri köylerde, bir yandan öğrencileriyle birlikte okullarını inşa ediyor, bir yandan teorik ve pratik bilgiler veriyor, bir yandan da köylüyü eğitiyordu. Atatürk`ün 1936`da askerliğini çavuş ve onbaşı olarak yapan gençlerle başlattığı Köy Eğitmenleri`nin devamı olan Köy Enstitüleri, İlkokul Öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli, 3803 sayılı yasa ile açıldı. Türkiye`nin bu özgün eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilen Hasan Âli Yücel, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ile birlikte büyük titizlik ve yetkinlikle yönetti. Kuzeyden güneye, doğudan batıya yurdun her bölgesinde 21 enstitü açıldı. Sadece deftere kitaba dayalı değil, aynı zamanda "İş için, iş içinde eğitim" ilkesi uygulandı. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, bağcılık, balıkçılık malzemeleri, besi hayvanları, atölyeleri, laboratuvarları vardı. Derslerin yarısı temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Diğer yarısı uygulamalı eğitimdi. 1940-1946 yılları arasında Köy Enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirildi ve üretim yapıldı. 750.000 fidan dikildi. 1.200 dönüm bağ oluşturuldu. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapıldı. Sulama kanalları inşa edilerek öğrencilerin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklerin sulama suyu yine öğrenciler tarafından sağlandı" ifadelerine yer verildi.
Açıklamada son olarak; "Köy Enstitülerinin kuruluşunun 82. yılında Atatürk Devrimcilerinin önündeki en önemli görevlerden biri de, bu Kemalist Eğitim Modelini günümüz koşullarına uyarlayarak yeniden hayata geçirmektir. Taşımalı eğitim adlı ucube sistemle köy okullarını kapatıp, halkımızı tarikat şeflerine ve imamlara terk eden çağ ve akıl dışı zihniyet ancak çocuklarımıza yeniden Laik Cumhuriyet`in bilim ışığını götürecek bu modelle yenilgiye uğratılabilir. Atatürkçü Düşünce Derneği, Köy Enstitülerinin fikir babası Büyük Atatürk`ü, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü`yü, kurucuları Hasan Âli Yücel ve Tonguç Baba`yı, Köy Enstitülü Öğretmenlerimizi minnet, şükran ve saygıyla anarken, bu özgün eğitim modelinin 21. yüzyıl koşullarında güncellenerek yeniden hayat bulması için var gücüyle çalışmayı görevi saydığını kamuoyuna saygıyla duyurur" denildi.
(Seçkin Sağlam)